11 Temmuz 2012 Çarşamba
TARİH SÜMERLER'LE BAŞLAR
TARİH SÜMER’DE BAŞLAR--TÜRK TARİH KURUMU—S.N. KRAMER
EĞİTİM
Çivi yazsını icat ettiler. İlk yazılı belge en eski Sümer şehri olan uruk kentinde bulundu.
Sümer okullarının olgunlaşması MÖ3000de oldu. Okula başlayan öğrencilerin karalama yazıları ve okulu bitirmek üzere olanların itina ile yazılmış yazıları da tablet olarak bulundu.
Sümer okullarının asıl amacı meslekti. Özellikle saray ve mabedin idaresi ve yazı işlerinin yapılması için yetiştirmek.
Öğretim ne geneldi ne de zorunluydu. Öğrencilerin çoğu zengin aile çocukları idi ve öğretmenlerin maaşlarını öğrenci aileleri verirdi. Öğretmenler de boş zamanlarında araştırma yazma yaparlardı. Fakir uzun bir eğitim için para harcayamazlardı. Tabletlerde okula gidenler arasında kadın isimi bulunmadı. Bu yüzden okullar sadece erkekler içindi. Okulun başına ‘ummia’ yani üstad ve aynı zamanda okulun babası adı verilmiştir. Öğrencilere de okulun oğlu. Diğer sorumlular da vardı. Sınıftan sorumlu adam—sümerceden sorumlu adam—sınıfın yoklamasından sorumlu adam—dayaktan sorumlu adam—bunların birbirine üstünlük derecelerini bilmiyoruz. Okulun babası okulun başı ve gelir kaynağını bilmiyoruz. Tek ihtimal öğrencilerden toplanan paralar.
Sümer okullarında okunan derslerle ilgili yeterli kaynak var. Öğrencilerin kendi elleriyle yazdıkları öğrenmek için ve ilerlemiş yazıların olduğu bu tabletlerden iki esas program olduğunu düşünebiliriz. Birincisi bilimsel ve ikincisi edebi ve yaratıcı.
Öğrenci okula gelince, bir gün önce hazırladığı tablet üzerinde çalışıyor. Sonra ağabey isimi verilen öğretmen yardımcı, çalışması için yeni tableti veriyor. Sümer öğrencilerinin görevlerinde hiç kuşkusuz ezberlemek önemli rol oynuyordu. Öğretmenler, öğrencilerin kopya ettikleri edebi metinleri kontrol edip, sözlü açıklama ve ilave bilgi veriyorlardı.
Disiplin için dayak vardı. Öğretmenler öğrencileri ödüllendirip, teşvik ettikleri gibi, yanlışlarının yada beceriksizliklerinin düzeltilmesi için dayağa baş vuruyorlardı. Öğrenciler sabah gün doğarken okula geliyor ve gün batana kadar okulda oluyorlardı. Tatil günleri hakkında bilgimiz yok. Okula küçük yaşta başlıyor ve delikanlılık çağına kadar devam ediyorlardı. Bir öğrencinin ne zaman ve hangi durumda bir konuda uzmanlaştığı ile ilgili bilgi yok.
Nippur, sippar, ur kentlerinde okul olması muhtemel yapılar bulundu. Ancak bir ev odası büyüklüğünde olan bu odalarda bol miktarda tablet buluntusundan başka okul olması lazım geldiğini gösterir başka işaret yok. Bu yüzden yakıştırma yanlış belki yanlıştır. Ancak mari’de ortaya çıkan iki odada 1-2-4 kişinin oturabileceği sıraların olması buraların bir okul olabileceği kanaatini vermektedir. Yalnız burada hiç tablet bulunmaması biraz garip olup, yine de benzetmenin doğru olup olmadığı bilinmiyor.
OKUL GÜNLERİ
MÖ2000de bir öğretmenin yazdığı hikayede bir öğrenicinin gün içinde yaptığı işleri ortaya koymaktadır.
Bu hikayede okul çocuğu okula geç kalıp, öğretmenden dayak yemekten korkuyor. Uyandığında acele annesini yemek hazırlamaya zorluyor. Okulda her uygunsuz hareketinde öğretmeninden ve yardımcısında dayak yiyiyor. ‘dayak ve kamçılamak’ kelimesinin çevirisinden çok eminiz. Öğretmene gelince onun da aylığı bu günküler gibi olmalıydı. Hiç olmazsa çocukların ailelerinden, maaşlarından başka bir şey elde ettikleri zaman çok mutu oluyorlardı.
Tablet evinde prof olanlardan biri tarafından yazdığında şüphe olmayan kompozisyon, öğrenciye sorulan soru ile başlıyor.
‘okul çocuğu günün erken saatinde nereye gittin?
Okula gittim
Okulda ne yaptın?
Tabletimi ezberledim, öğle yemeğimi yedim, yeni tabletimi hazırladım, onu yazdım, onu bitirdim, sonra benim sözlü sorumu verdiler, öğleden sonra bana yazılı ödevimi verdiler, okuldan çıktığım zaman eve gittim, eve girdim, babamı orada otururken buldum, babama benim yazılı ödevimi söyledim, sonra benim tabletimi ezberden ona okudum, babam memnun oldu, sabahleyin erken saatte uyandığım vakit anneme döndüm ve ona ‘benim öğle yemeğimi ver, ben okula gitmek istiyorum’ dedim. Annem bana iki tane yuvarlak 8çöek) verdi, yola koyuldum. Annem 2 çörek verdi, okula gittim. Okulda yoklamayı yapan bana ‘ neden geç kaldın’ dedi. Korku ve çarpan bir kalp ile öğretmenin önüne geldim ve saygı ile eğildim.
Bu öğrenci okulun çeşitli görevlisinden ‘ayağa kalk, kapıya git’ gibi azarlayıcı sözlerle dayak yiyor. Daha da önemlisi öğretmeni ‘senin elin (kopyan) iyi değil’ diyor ve dayak atıyor. Bu artık bu delikanlıya çok gelmiş gibi görünüyor ve babasına, öğretmeni eve davet ederek, çeşitli hediyeler vermesini istiyor. Bu insanlık tarihinde ilk rüşvet olayıdır. Kompozisyon devam ediyor. Baba çocuğunun sözüne değer vererek öğretmeni eve davet getiriyor. Evde en iyi yere oturtuyor. Öğrenci öğretmenin yanına geliyor, ona hizmet ediyor. Okulda tablet yazma sanatında bütün öğrendiklerini öğretmenin önünde babasına gösteriyor. Sonra babası öğretmene şarap ve yemek ikram ediyor. Ona yeni elbiseler giydiriyor, bir hediye veriyor ve parmağına yüzük takıyor. Bu sıcak bonkörlüğe öğretmen şu sözlerle karşılık veriyor. ‘ Ey delikanlı, benim sözlerimi tuttuğun, onlara karşı gelmediğin için yazı sanatının en büyük noktasına erişesin, senin buluşların tam olsun, erkek kardeşlerinin…arasında önder olasın, arkadaşlarının başı olasın, öğrenciliğin en üst düzeyine yükselesin, sen okul uğraşlarını tam olarak yapabildin ve öğrenmiş bir adam oldun’ okul yaşamını anlatan bu tablet, 4000 yıl sonra 21.yyda gün ışığına çıkarılıyor. Bu hikaye yazıldığı zaman halk arasında çok sevilmiş ve bir çok kopyaları yapılmış. Bu kopyalara ait 21 parça çıkarılmış. Bunlar çeşitli müzelerde.
BABA VE OĞUL
3700 yıl önce yazılmış hikaye günümüze aktarılmıştır. Kırık olan bir satır ve anlaşılamayan birkaç cümle dışında hikayenin çevirisi:
Baba oğluna soruyor ‘nereye gittin?’
Hiçbir yere gitmedim
Eğer bir yere gitmedinse neden tembellik ediyorsun? Okula git, okul babasının önünde dur, ödevini al, okul çantanı aç, tabletini yaz, okul ağabeyine yeni tabletini yazdır, ödevini yazdıktan sonra sınıf başına bildir, bana gel, caddelerde dolaşma, gel, gel, şimdi ne söylediğimi anladın mı?
Anladım, onu sana söyleyeceğim
Gel şimdi tekrarla bana
Sana tekrarlayacağım
Söyle bana
Haydi söyle bana
Sen bana, okula gitmemi, ödevimi almamı, okul çantamı açmamı, okul ağabeyim yeni tabletimi yazarken tabletimi yazmamı söyledin. Ödevimi bitirdikten ve yaptıklarımı toplayıp, sınıf başına bildirdikten sonra sana geleceğim, işte bana söylediklerin
Şimdi gel, adam ol, meydanlarda durma veya caddelerde dolaşma. Sokakta dolaşırken etrafına bakma, alçak gönüllü ol, sınıf yöneticisine korkunu göster, eğer onda çekindiğini görürüse seni beğenir…
(On beş satır kadar kırık)
Meydanlarda dolaşan sen başarı kazanabilir misin? Oğlum geçmiş kuşakları düşün, okula git, sana yaralı olacaktır. Haylaz birini gözlüyorum, eğer oğlumu gözlemezsem adam olamam. Akrabalarımla konuştum, onların erkekleriyle karşılaştırdım, fakat onların arasında senin gibisini bulamadım.
Benim seninle olan ilgim aptalı akıllı yapmak içindir. Tatlı dille yılanı deliğinden çıkartmaktır. Sana yanlış işler yaptırmayacağım. Kalbim senin üzüntüleriyle yorulduğundan artık senin için korkmaktan ve üzülmekten vazgeçiyorum. Hayır korkmayacağım, üzülmeyeceğim. Senin gürültülerinin yüzünden, evet senin gürültülerinin yüzünden sana kızgınım, evet sana kızgınım, çünkü insanlıkla ilgin yok, kalbimi sanki bir şeytan eli sıkıyor, senin üzüntülerin benim sonumu getirdi, beni ölüm noktasına getirdin.
Bütün hayatımda sana asla kamışlıktan kamış taşıtmadım. Sen hayatında hiç bir zaman gençlerin ve küçüklerin taşıdığı kamıştan taşımadın. Yaşamımda asla sana kervanımla git demedim, seni asla çalışmaya tarlamı sürmeye göndermedim, seni asla tarlamı kazman için göndermedim, seni asla bir işçi gibi çalışmaya göndermedim, yaşamımda asla sana çalış, geçimini sağla demedim.
Senin gibi olanlar çalışarak ailelerinin geçimini sağlıyorlar. Akrabalarımla konuşsa ve onları memnun etsen daha iyi olurdun. Onların her biri ailesi için 10 gur (tahminen 36 litre) arpa kazanıyorlar. En küçükleri bile ailesine onar gur arpa getiriyorlar ve babalarını arpasını çoğaltıyorlar, onu arpa, yağ ve yün içinde yüzdürüyorlar. Fakat sen, haylazlık olunca sen bir adamsın, onlarla karşılaştırınca sen asla adam değilsin. Tabii sen onlar gibi işçilik yapmıyorsun, onlar, oğullarını işçi yapan babaların çocukları. Fakat ben seni onlar gibi çalıştırmadım. Bir haylaza kızan benim, hakikaten oğluma kızan adam benim. Akrabalarımla konuştum ve şimdiye kadar fark etmediğin bir şey anladım, seninle ilgili bir sözüm onları korkutuyor, onlardan kendini koru. Senin dostun, beraber olduğun kimselerin değerini bilemedin. Niçin onlardan daha üstün olmuyorsun? Arkadaşının , beraber olduğunun değerini bilemedin, niçin onlardan daha üstün olmuyorsun? Sanat ve beceri tanrısı Enki, ülkede meydana getirdiği bütün sanatkarlar arasında yazı sanatında daha zor olanı bulunmadığını belirtmişti. Eğer (deniz kıyısı, uzak kanalların kıyısı, uzaktaki şarkıların kalbi gibi) şiir olmasaydı benim fikirlerimi dinlemeyecektin ve ben de babamın bilgeliğini sana aktaramayacaktım. Enlil tarafından verilen yargıya göre bir oğul babasının yaptığı işi yapmalı (ayni mesleğe girmeli). Gece ve gündüz senin sıkıntını çekiyorum. Sen ise gece ve gündüzü eğlence ile geçiriyorsun. Sen yemek tulumu gibi, enine boyuna şiştin, yağlandın. Akrabaların sonunun fena olacağına inanarak gözlüyorlar seni ve insanlık yönüne aldırış etmediğin için sonunun kötü olacağını düşünerek o günü sevinçle bekliyorlar.
Bundan sonraki 41 satır anlaşılamayan atasözleri ve eski deyimler var. Hikaye babanın şiir tarzında söylediği bir dua ile sona eriyor.
Seninle kavga eden tanrın Nanna seni korusun
Sana saldırandan tanrın Nanna seni korusun
Tanrının gözünde değerli olasın
İnsanlığın senin sesini ve nefesini yüceltsin
Şehirdeki akıllıların başı olasın
Şehrin adını en gözde yerlerde ansın
Tanrı seni iyi bir adla çağırsın
Tanrının nanna’nın önünde beğenilen kişi olasın
Tanrıça Ningal tarafından beğenilmiş kişi olarak görülesin
ULUSLAR ARASI OLAYLAR
İLK SİNİR SAVAŞI
Önümdeki masada 4000 yıl önce yaşamış bir katibin yazdığı kil tablet duruyor. Bu tablet çiviye benzer şekillerden oluşan çiviyazısı dediğimiz yazı ile yazılmış. Dili Sümerce. Tablet 20*30cm ölçüsünde olup, yazıcısı bunu 12 sütuna ayırmış ve çok kısıtlı bir yere, bir Sümer kahramanının 600 satırdan fazla olan destanını sığdırabilmiş. Bu destanın yazılmasına sebep olan olay 5000 yıl önceye dayanmasına rağmen sanki günümüzün politik oyunlarını yansıtıyor gibi.
Evvel zaman içinde diye başlayan destan. Kahramanın bulunduğu toprak dümdüz ve zenginliği olmayan bir toprak. Daha uzakta madenleri olan toprağa göz diken kahraman, bu şehir halkını elde etmek için önce bir sinir savaşı açamaya karar veriyor. Onların moralini o kadar bozuyor ki sonunda özgürlüklerini bırakıp, kendi boyunduruğuna sokmayı başarıyor.
(Destanın açıklaması ve metni kitapta yazılı)
Eski Sümer hükümdarları bir fatih olarak ne kadar başarılı ve keyiflerine göre hareket etmiş olurlarsa hiçbir zaman şiddetli, acımasız, mutlak hükmeden krallar değillerdi. Devlete ait bütün önemli konularda, özellikle savaş ve barış ile ilgili olan durumlarda halk içinde önemli kimselerle ciddi bir meclis oluştururlardı.
DEVLET
İLK İKİLİ MECLİS
İlk siyasi kongre MÖ3000 yıllarında çok ciddi bir konu için toplanıyor. İki meclis iş görüyor. Birisi yaşlılar meclisi, ikincisi eli silah tutan gençler meclisi. Toplantının konusu savaş. Kral barış isteyen yaşlılar meclisinden sonra, gençler meclisi ile görüşüyor ve savaşa karar veriyor.
Sümer MÖ3000de bütün ülkeye hakim olmak isteyen ve devamlı bir biri ile çatışan şehir devletlerinden oluşmuştu. Efsaneye göre tufandan sonra ilk krallık Kiş’e inmişti ama Uruk daha da güçlendi. Kiş kralı tehlikeyi anlıyor. Uruk kralı Gılgamış. Gılgamış her hangi bir yolla Kiş kralının dostluğunu kazanıyor ve kuşatmayı kavgasızca kaldırtıyor.
(şiir kitapta yazılı)
SÜMER’DE İÇ SAVAŞ
İLK TARİHÇİLER
Sümerlerin tam anlamıyla bir tarih yazıcılığı geliştiremediklerini söyleyebiliriz. Sümer öğretmen ve düşünürleri, konuları analiz etme ve onlardan sonuç çıkarma tekniğini bilmiyorlardı. Matematik alanında problemler ve çözümlerini gösteren pek çok tablet vardır. Fakat genel prensipler, teoriler hakkında hiçbir söz yok. Doğa bilimleri olarak, ağaçların, bitkilerin, hayvanların, taşların isimlerini sıralayan uzun listeler hazırlanmış. Yüzlerce maddeleri olan kanun kitapları yazmışlar. Fakat hiçbir yerde hukuk teorisi yok. Tarih anlamında, mabet ve saray yazıcıları çeşitli önemli olayları yazmışlar ama hakiki manada bir birine bağlı bir tarih yazıcılığı anlamına gelmez.
Sümer edebiyatçıları destan, efsane, ilahi, ağıt, atasözleri ve hikayeler gibi edebi türler yaratmışlar.
SOSYAL REFORM
İLK VERGİ İNDİRİMİ
MÖ 2400de Lagaş şehrinde ilk yazılı reform yapılmıştır. Lagaş kenti, MÖ3000de her biri mabede bağlı bolluk içinde yaşayan küçük bir grup kasabasının birleşmesinden oluşmuştu. Diğer şehir devletleri gibi Lagaş da tüm sümeri kapsayan bir krallığa bağlı idi. Sümer inanışına göre dünya yaratıldıktan sonra şehirler tanrılar arasında paylaşılmıştı. Her şehrin bir tanrısı vardı. Teorik olarak tüm topraklar şehir tanrısına aitti, dolayısıyla mabede aitti ve bu da halkın güvenini sağlıyordu. Toprağın diğer kısmı halkındı ve fakirlerin bile çiftliği, davarı vardı.
Zenginlik, fakirlik, başarı ve başarısızlık bir dereceye kadar bireyin kabiliyetine bağlı idi. Sanatkarlar emeklerinin ürünlerini satarlar ve gezgin tüccarlar çevredeki devletlerle ticaret yaparlardı. Bu tüccarların bir kısmı mabede bağlı ise de büyük kısmı serbest tüccarlardı.
Lagaş’ta devlet teşkilatının yaptığı kanunsuzluk ve baskı ve de başka devletlerle yapılan savaşlar sonucu, Lavaş şehri zayıflamıştı. Lagaş’lılar başlarındaki sülaleyi atıp, yerine başka ailen bir kral seçerler. Yeni kral reformlar yapar.
Sümerlerde kanun altında özgürlüğün yaşam için gerekli olduğunu biliyorlardı.
KANUN KİTABI
İLK MUSA
MÖ 1750de saltana başlayan sami kral Hammurabi tarafından açıklanmıştır. Bu kanun kitabı sami dilinde çiviyazısı ile yazılmış ve giriş kısmı daha çok beddua ile dolu olup 300e yakın kanun maddesini kapsar. Hammuarabiden 150 yıl kadar önce yaşamış kral iştara ait yeni bir kanun bulunmuştu (1947de)
ADALET
İLK MAHKEME KARARI
MÖ 1850de sümerde bir cinayet işleniyor. Berber, bahçıvan ve mesleği belli olmayan kişiler tarafından bir mabet memuru öldürülüyor. Katiller bilinmeyen bir nedenle, onun karısına, kocasını öldürdüklerini söylüyorlar. Kadın bunu ilgilere bildireceği yerde, susup oturuyor. Bu durum krala ulaşıyor. O da bu işin araştırılması görevini, şehrin adalet mahkemesi halk kurluna veriyor. Kurulun 9 üyesi, yalnızca 3 katilin değil, cinayeti bildirmeyen karsını da suçlu olduğunu belirtiyor. Kurul üyelerinin ikisi, karısının cinayete katılmadığını ve cezalandırılmaması gerektiğini söylüyor. Kurul üyeleri bu savunmayı yerinde buluyor. Çünkü koca, karsına iyi bakmıyormuş. Kadının bu durumda susması onu adalete karşı suçlu yapmıyor. Karar 3 adamın idam edilmesi.
Metnin kelime kemle çevirisi
Lu-sin’in oğlu berber nanna-sig, ku-nanna’nın oğlu Lu-sin, Addakalla’nın kölesi bahçıvan Enlil-ennam Lugal-apindu’nun oğlu nişakku memuru Lu-İnanna’yı öldürdü. Lugal-apindo’nın oğlı Lu-İnanna’yı ölüme koyduktan sonra Lu-İnanna’nın karısı olan Lu-Ninurta’nın kızı Nindada’ya kocasının öldürüldüğünü söylediler.
Lu-Ninurta’nın kızı Nin-dada ağzını açmadı, dudakları kilitli kaldı.
Onların durumu isin şehrindeki kralın önüne getirildi ve kral Ur-Ninurta’yı bu konuda Nippur kurulu tarafından ele alınmasını emretti.
(orada) Lugal….’ın oğlu Ur-gula, kuş avcısı Dudu, bağımlı Ali-ellati, Lu-sin’in oğlu Buzu,…-ela’nın oğlu Eluti, taşıyıcı (?) Şeş-kalla, bahçıvan Lugal-kan, Sin-andul’un oğlu Lugal-azida (ve) Şara-…’nın oğlu Şeş-kalla (kurula) döndüler ve dediler:
Kim bir adamı öldürmüşse yaşamağa layık değildir. Bu üç adam ve kadın nişakku memuru Lugal-apindu’nun oğlu Lu-inanna’nın sandalyesi önünde ölmelidir.
(sonra) Ninurta’nun memuru Şu…-lilum (ve) bahçıvan Ubar-sin (kurula) döndüler ve dediler :
Lu-ninurta’nın kızı Nin-dada’nın koacsının öldüğü belli (fakat) kadın ne yaptı (?) ki, o öldürülsün?
(sonra) Nippur kurulunun (üyeleri) onlara dediler:
Kocası kendisine bakmayan (?) kadın kocasının düşmanlarını bildiği tamam. Kocasının öldürüldüğünü duyduktan (sonra) niçin kadın susmasın (?) kocasını o mu öldürdü? (adam) öldürenlerin cezalandırılması (?) yeterlidir.
Nippur kurulunun kararın agöre, Lu-sin’in oğlu nanna-sig, Ku-nanna’nın oğlu berber Ku-enlil, adda-kalla’nın kölesi bahçıvan enlil-ennam’ı idam edilmek üzre (cellata) verdiler. (bu) nippur kurulu tarafından ele alınan bir durumdur.
TIP
İLK İLAÇ YAPIMI VE KULLANIMI
MÖ300Ode bir Sümer doktoru meslektaşları ve öğrencilerinin faydalanması için iyi edici önemli ilaçları bir reçete halinde toplayarak yazmaya karar veriyor.
İlaçların esas maddelerini hayvan, bitki ve madenlerden elde etmiş. Verilen reçetelerin hangi hastalıklar için hazırlandığı yazılmamış. Diğer bir eksiklik ise, ne kullanılan miktar ne de günde kaç defa alınacağı belirtilmiş.
Sümer doktorunun sihir ve büyüden söz etmemesi ilginç. MÖ3000de Sümerlerde hastalığı iyi etmek için , ona neden olduğu düşünülen şeytan ve cinleri kaçırmak üzre dua ve büyü yoluna baş vurmağı bilmiyorlardı demek değil. Aksine üzerinde çeşitli sihirler yazılan ve yazarlar tarafından bunların kötü cinlere karşı kullanılacak muska olduğu belirtilen üç düzine kadar küçük tablet bulunmuştu.
(kullanılan ot cinsleri kitapta yazılı)
TARIM
ÇİFTÇİNİN İLK GÜNLÜĞÜ
Vaktiyle bir çiftçi oğluna önerilerde bulundu:
‘tarlanı ekeceğin zaman suyu tarlana salarken dikkatli ok, su çok yükselmesin. Suyu boşalttığın zaman toprağı hep nemli tutmağa bak; öküzleri içinde dolaştırma. Girenleri kovala ve oraya oturulan bir yer gibi özen göster. Onu, her biri ensiz ve yarım kilonun 2/3 olmayan on tane balta ile temizle. El ile yolunmalı ve demetlenmeli: dar çukurlar tırmık ile düzeltilmeli ve tarla dört tarafından çitlenmeli. Tarla (yaz güneşinde) yanarken dört eşit parçaya böl. Araçlarını gayretle gıcırdat. Boyunduruk sopaları sağlamlaştırılmalı, yeni kamçın çivi ile pekiştirilmiş olmalı, sapı işçi çocukları tarafından onarılmalı.
BAHÇIVANLIK
BAHÇECİLİK: İLK GÖLGE-AĞAÇ DİKME DENEMESİ
Bir zamanlar bahçe yapmak için pek çok çaba göstermesine karşılık hiç başaramayan Şukallituda isimli bahçıvan vardı. Ark ve tarhları dikkatle suladığı halde bitkiler soluveriyordu. (açıklama devam ediyor) neyi büyük özenle ekerse hemen bozulup gidiyordu. Bunun üzerine o gözlerini yıldızlı göğün doğusuna ve batısına kaldırdı. İşaretleri inceledi tanrısal kanunları gözledi ve öğrendi.( devam ediyor)
MÖ3000 sümerlerin bir miktar metafizik ve dinsel kavramları geliştirdiklerini kabul etmemize pek çok neden var. Bunları açık olarak ifade etmemişler. Bütün yakın doğuya ve daha sonra İbrani ve Hıristiyan dinlerine bir hayli etkileri olmuştur.
FELSEFE
İNSANLIĞIN İLK YARADILIŞA VE EVRENE AİT YORUMLARI
Sümerler kelimenin tam anlamıyla bir felsefe geliştirmemişlerdir. Bilim ve hakikatin esas temeli ile ilgili hiçbir soruyu ortaya atmamışlardır. Mamafi doğayı, özellikle verenin başlangıcı ve işleyişini düşünerek yorumlamışlardır.
İnsan üstü ve ölümsüz, bununla ölümlülerin gözüne görünmeyen, çok iyi düzenlenmiş planlara ve evvelce yazılmış kanunlara göre evreni yöneten ve kontrol eden bir grup canlı yaratıklardan oluşan bir tanrılar aleminin varlığını kabul etmişlerdir.
Bu insanlaşmış fakat insan üstü varlıklar, evrenin belirli bir bölümünü öncen konulmuş kaide ve kurallara göre idare edilmek üzere bırakılmıştır.
Bu görünmeyen insan şeklinde fakat insan üstü ve ölümsüz yaratıkları bizim tanrı diye çeviridğimiz ‘dingir’ kelimesi ile ifade etmişlerdir.
(bu bölümün sayfalarının fotokopisi alındı)
AHLAK
İLK AHLAK VE MANEVİ KAVRAMLAR
Onlar insanların bir tek amaç için yaratıldığın inanıyorlardı. Tanrıların rahatça ve engellenmeden tanrısal görevlerini yapabilmeleri , onlara yiyecek ve içecek ile başlarını sokacak bir bina hazırlamaları için yaratılmışlardır. Onların yaşamın devamlı bilinmeyenlerle tehdit edildiğine inanıyorlardı. Çünkü insanlar, tanrıların keyiflerine göre kendilerine nasıl bir kader vereceklerini evvelden bilemiyorlardı. Tanrılar planları yaparlar ve insanlar onların emirlerine baş eğerler.
Sümerler, kötülük ve yalancılıktan, kanunsuzluk ve düzensizlikten, haksızlık ve zulümden, günahkarlık ve asilikten, gaddarlık ve acımasızlıktan nefret ediyorlardı.
İlahide Tanrıçayı şu şekilde tarif ediyor:
Öksüzleri bilen, dulları bilen,
İnsanın insana yaptığı zulmü bilen, öksüzlerin annesidir o,
Nanşe, dulları koruyan,
Fakirlere adil olan
Sığınanlara kucak açan,
Güçsüze barınak bulan kraliçedir o.
Kötü iler yapan fena insanı şöyle tarif ediyor:
Kanunsuz yolda gezen, isyanla ellerini kaldıran,
Geçerli olan adetleri aşan, anlaşmaları bozan,
Kötü yerlere….beğenerek bakan,
Büyük ağırlık ölçüsü yerine küçük ağırlık ölçüsünü koyan,
Uzun ölçü yerine kısa ölçü kullanan….
(kendisine ait olmayanı) yiyip de ‘yedim’ demeyen,
İçip de, ‘onu içtim’ demeyen,…
‘yasak olanı yedim’ diyen,
‘yasak olanı içtim’ diyen,
Sümer yazarları insanların fena kaderinin, yaptıkları günah ve hatalardan geldiğine ve hiç kimsenin suçsuz olmadığını düşünür ve inanırlardı. Suç daima insana yüklenmeli, tanrıya kabahat bulunmamalı idi.
ACI ÇEKİŞ VE SABIR
İLK EYÜB
Eyüp peygambere ait hikayenin Sümerlerde bulunan bir şekli. Şiir şeklinde 135 satır. Bağdat’ın 100mil güneyinde Nippur şehrinde bulunan 6 tablet.
Şairimizin ana tezi, bir insanın ister kabahatli olsun, ister kabahatsiz olsun, büyük üzüntü ve sıkıntıya girince tanrısını yumuşatıp duasına kulak verdirinceye kadar onu yüceltip övmesi, önünde ağlayıp sızlanmasıdır. Tanrı üzüntü çekenin şahsi tanrısıdır ve Sümer görüşüne göre, o tanrılar meclisinde tanrısı olduğu şahsı temsil edecek ve onun yerine ricada bulunacaktır.
Zengin, akıllı ve akrabaları tarafında sevilen bir adamı bir gün hastalık ve çeşitli üzüntüler yakalıyor. Bu adam tanrısal düzene karşı isyan edip lanetler mi ediyor? Katiyen! O tanrısı önünde eğilerek gözyaşları ve inlemelerle, yakarmalarla, rica ve dualarla kalbini döküyor. Sonuç olarak onun duasına tanrısı bir hayli memnun oluyor, ona acıyor ve duasına kulak veriyor. Onu kötü kaderinden kurtarıyor ve üzüntüsünü sevince döndürüyor.
..ben bir insanım, anlayışlı fakat şimdi kimse bana aldırış etmiyor, değer vermiyor,
Benim doğru sözüm yalana döndü
Hilenin adamı beni güney rüzgarı ile sardı, ona hizmet etmeğe zorlandım,
Bana saygı duymayan, senin beni önünde beni utandırdı,
Bana durmadan yeni üzüntüler verdin.
Eve girdim, ruh ağırdır,
Ben insan sokağa çıktım, kalp sıkıntılıdır.
Cesur, dürüst çabanım bana kızdı, düşmanca baktı bana.
Çobanım, düşmanı olmadığım bana fenalık aradı.
Benim yoldaşım doğru bir söz söylemedi bana,
Arkadaşım dürüst sözlerimi yalanladı,
Hilenin adamı bana tuzak yaptı,ve sen, tanrı ona engel olmadın
Ben bilgin, neden genç cahiller içine sokuldum?
Ben anlayışlı, neden bilgisizler arasında sayıldım?
Her yerde yiyecek var, şimdi benim aşım açlık,
Herkese hisseler dağıtıldığı gün, benim hissem üzüntü oldu.
Tanrım durmak istiyorum önünde,
Söylemek istiyorum sana, …sözlerim iniltimdir.
Onu bildirmek istiyorum, acılı yolumun iniltilerini….in şaşkınlık (sızıltılar).
Bak! Beni doğuran annem senin önünde ağıtımı bitirmesin!
Kız kardeşim mutlu şarkıyı söylemesin!
Gözyaşları ile benim fena kaderimi sana söylesin,
Karıma acıklı sesle acılarımı dile getirt,
Şarkıcılara benim acılı kaderimi terennüm ettir,
Tanrım gün ışıdı memleket üzerine, benim günüm karanlık,
Parlak gün, iyi gün…gibi…
Gözyaşları, ağıt, keder ve sıkıntı sardı beni,
Üzüntüler gözyaşından başka seçeneğim yokmuş gibi kapladı beni,
Kötü kader eline aldı beni, çalıyor yaşam soluğumu,
Fena hastalıklar vücudumu….. yakıyor.
Tanrım beni var eden babam yüzünü kaldır,
Bir günahsız sığır gibi, acım aile dolu….inilti
Ne zamana kadar beni ihmal edecek korumayacaksın?
Bir öküz gibi….
Ne kadar zaman beni rehbersiz bırakacaksın?
Bir doğru ve dürüst söz söylüyor akıllı bilginler;
Asla günahsız çocuk bir anneden doğmaz
Günahsız bir genç en eski zamandan beri yoktu.
İnsan-onun tanrısı acı gözyaşlarına ve ağlamalarına kulak verdi,
Genç adam-onun yalvarış ve yakarışları tanrısının kalbini yumuşattı.
Söylediği doğru sözü, temiz sözü tanrısı kabul etti,
Adamın dua dolu tövbeli sözü,
Sevindi..tanrısının eti, fena sözlerden elini çekti.
…kalbini sıkan..kucakladı,
Kanatlarını geniş veren hastalık demonlarını uzaklaştırdı odan.
Onu…gibi vuranı (hastalığı) dağıttı o,
Onun verilmiş olan fena kaderini , değiştirdi o,
Adamın üzüntülerini sevince döndürdü o,
Onun yanına bekleyici ve koruyucu nazik cini koydu,
Verdi ona….ki müşfik bir melek.
BİLGELİK
İLK ATASÖZLERİ VE DEYİMLER
(atasözlerinden Sümerlerin bazı özellikleri hakkında bilgi sahibi olunuyor)
Sümerde devamlı olarak sıkıntı çeken fakirler vardı. Kuşkusuz fakirlerin hepsi itaatkardır. Sümer fakirlerinin kendilerinden üstün olan zengin sınıfa karşı şuurla isyan etmemiş olmalılar.
Giyim Sümerlerde oldukça önemliydi.
Uşaklar da bazı haller de eğitim yapma imkanı olabiliyordu.
Bazı Sümer katipleri söyleneni pek doğru olarak yazmıyordu. (bu günki stenograflar gibi)
Sümerlerde zengin koca arayan kızlar bilinmiyordu fakat hesap eden genç kızlar vardı.
Eksik etek Sümer deyimlerinde oldukça sık geçmektedir.
Sümerler için evlilik pek az yük değildi
Kendisinde neyin eksik olduğunu bilmeyen huzursuz, hoşnutsuz kadınlara gelince:
‘ evde huzursuz bir kadın, acıya acı katar’
Sümer erkeğinin zaman zaman evlenirken pişmanlık duymasına şaşmamalı
O zamanki kaynana günümüzden daha ılımlı görünüyor. En azından şimdiki kadar kaynana ile ilgili yazı bulunmadı. Fakat gelinin pek iyi şöhreti yok gibi.
Sümerler arkadaşlığa çok değer veriyorlardı.
Sümerlerde köpeğin insanlara arkadaş olarak kabul edilmemesi çok ilginçtir.
Sümerler evlerinin komşularının gibi olmasını istemişler (imkanları olmadığı halde), onlara uyarı atasözü: ‘ kim bir bey gibi bina yapar, köle gibi yaşar. Kim bir köle gibi bina yapar, bey gibi yaşar.’
Savaş ve barışa gelince, bizim gibi aynı karasızlığın sıkıntısında. Bir taraftan yok olmamak için silahlanmaları lazım. Diğer taraftan savaşın manasızlığı.
‘Bir beyiniz ve bir kralınız olabilir fakat asıl korkulacak adam vergi memurudur.’
AESOP BENZERİ
İLK HAYVAN HİKAYELERİ
SÖZCÜKLERLE ATIŞMA
İLK EDEBİ TARTIŞMALAR
CENNET
İLK TEVRAT İLE PARALEL KONULAR
Sümerlerin yarattığı edebiyat, İbraniler üzerinde derin etkiler yapmış: kuşkusuz Sümerler doğrudan doğruya İbranilere etki yapmamışlar. İbraniler ortaya çıktığında Sümerler çoktan ortadan kalkmışlardı. Fakat İbranilerin sonradan gelip yerleştikleri filistinde daha evvel oturmuş olan kenani’lere, onların asur, babil, Hitit, huri, arami gibi komşularına Sümerlerin etkisi olmuştur. Sümerler ile İbranilerdeki edebiyatın paralelliğine en iyi örnek Enki ve Ninhursag efsanesi.
Sümer din bilginlerine göre cennet sadece ölümsüz tanrılarındı. Ölümlü insan için değildi. Fakat Sümer mitoloji yazarlarına göre, bir ölümlü, yalnız bir tanrısal cennete girme müsadesi elde edebilmiştir. Bunu bize, Tevrat ile çok yakın olan nuh ve tufan efsanesi anlatacaktır.
BİR TUFAN
İLK NUH
Tufan hikayesi, gılgamış destanının 11. Tabletinde keşfedilip, çözümü yapıldıktan sonra anlaşıldı. Bu tabletin kapsamı yalnız ana konu olan tufan hikayesinden dolayı önemli değil, giriş olarak yazılan tufandan önceki olayları anlatması dolayısı ile de ilgili çekicidir.
Metnin bu kısmı çok kırık olmasına rağmen, Sümerlerin evren ve yaradılış bilgileri bakımından önemi büyüktür. Orada, insanın yaradılışı, krallığın başlangıcını ve en az beş şehrin tufandan evvel var olduğunu açıklayan bir takım özler bulunuyor.
Tabletin yalnız 1/3 bulunduğu için tahminen 37 satırlık bir açıklıktan sonra başlayacağımız nedeniyle efsanenin baş kısmının nasıl olduğunu tespit edemiyoruz. Anlaşılmaya başlanan yerinden, bir tanrı diğer tanrıya, insanları yok olmaktan kurtarmak istediğini, böylece insan da karşılığında tanrılara şehirler, mabetler yapabileceğini anlatıyor. Tevrattaki nuh karşığı olan ziusudra ile karşılaşıyoruz. O dindar, tanrı korkusu bilen rüyada veya fal ile devamlı olarak tanrısal bildirimleri (vahiyleri) alan bir kral olarak tasvir edilmiş. Zuisudra, tanrıların toplantısında bir tufan yapmaya ve insanlığın tohumunu yok etmeye karar verdiklerini bildiren bir tanrının sesini duyuyor. Metin Zuisdura’ya büyük gemi yapması ve kendisini yok olmaktan korumasına ait ayrıntılı bir talimatla devam etmiş olmalı. Burası kırık 40 satırlık bir açıklık var. Metnin anlaşılmaya başladığı yerden tufanın büyün şiddeti ile memleketi kapladığı ve yedi gün yedi gece devem ettiğini biliyoruz. Sonra güneş tanrısı değerli ışınlarını her tarafa ulaştırarak meydana çıkıyor.
YER ALTI KRALLIĞI
İLK ÖLÜMDEN DİRİLME HİKAYESİ
Yer altı dünyası ölülerin yeri olmasına rağmen oradaki yaşamın bir canlı yönü de var. Büyük kral Ur-Nammu öldükten sonra Kur’a (ölülerin gittiği yer)geliyor. Orada yer atının yargıcı olan ölmüş gılgamış ona bulundukları yerde geçen kural ve kaideleri sunuyor. Fakat 7 gün geçince, 10 gün geçince, ona sümerin ağıtları ulaşıyor.
Ölülerin gölgeleri çok özel durumlarda geçici olarak yeryüzüne çıkarılıyorlar.
Kur ölümlülerin yeri olmasına rağmen, orada bir hayli miktarda ölümsüz olan tanrılar da bulunuyor.
EJDERHANIN ÖLDÜRÜLMESİ
İLK ST. GEORGE
Ejderhanın öldürülmesi motifi hemen her halkın ve her devrin mitoloji yazarları tarafında çok sevilen bir konu olmuştur. Yunan ve ilk hiristiyanların ejderha masallarının dokusundaki bazı çizgilerin Sümer kaynaklarına uzandığı kabul edilebilir.
GILGAMIŞ HİKAYELERİ
İLK EDEBİ AKTARMALAR
DESTAN EDEBİYATI
İNSANLIĞIN İLK KAHRAMANLIK ÇAĞI
DAMAT KRAL
İLK AŞK TANRISI
KİTAP LİSTELERİ
İLK KÜTÜPHANE KATALOGLARI
DÜNYA BARIŞI VE UYUMU
İNSANLIĞIN İLK ALTIN ÇAĞI
Klasik mitolojide altın çağı, tam bir mutluluk çağı olarak tasvir edilir. O zaman ne zulüm ne kavga vardır. Enmerkar ve Aratta beyi isimli destanda içindeki 21 satırda bir zamanlar barış ve güvenlik içinde bulunan bir ülke anlatılıyor.
Bir zamanlar ne yılan vardı ne de akrep vardı,
Ne sırtlan vardı, ne de aslan vardı,
Ne vahşi köpek vardı ne de kurt,
Ne korku vardı ne de işkence,
Adamın rakibi yoktu.
Bir zamanlar şubur ve hamazi ülkeleri,
Çok ? dilli Sümer, prensiliğin büyük ülkesi, tanrısal kanunlar,
Uri, bütün bu gerekenlerle donatılmış ülke,
Martu ülkesi, emniyette duran,
Bütün evren, birlik ? içinde olan insanlar,
Enlil’i tek dilde öğdüler.
Fakat sonra baba-bey, baba-prens, baba-kral,
Enki baba-bey, baba-prens, baba-kral
Kzıgın ? baba-bey, kzıgın? Baba-prens, kzıgın ? baba-kral
MODERN ÇAĞI SARAN ÜZÜTÜLERİN ESKİ BENZERLERİ
İLK HASTA TOPLUM
Orada barış çok istenmiş fakat devamlı olarak savaş çıkmış, hak, adalet, merhametten söz edilmiş fakat haksızlık, eşitsizlik, zulüm kol gezmiş: maddecilik ve kısa görüşlülük ekonomi düzenini bozmuş, çocuklarla aileler, öğrencilerle öğretmenler arasındaki kuşak farklarından doğan anlaşmazlıklar onları da rahatsız etmiş. Hipiler, düzensizler dolaşmış durmuş; hatta uzun etek tartılması bile yapılmış.
Gutium’ların, sümere hücum edip, orayı işgal ettikleri zaman her yerde fiyatlar normal zamandakinden %20den %200e kadar yükselmiş ve yarım şegel gümüş ile ancak yarım sila yağ, yarım sila tahıl, yarım mina yün ve yalnız bir ban balık alınabilmiş.
Sümer halkı barış ve güvene özlem duyuyordu.
İnsanın insana işkence etmediği, oğlun babadan korktuğu gün,
İnsanlığın memlekete yayıldığı, asılzadelerin aşağıdakilerden saygı gördüğü,
Erkek kardeşin ağabeyden sonraya geçtiği gün,
Gencin oturup bilenin sözüne dikkat ettiği gün,
Zayıfla güçlünün kavga etmediği, nezaketin geçerli olduğu gün,
Seçilen bir yolda gidilebilindiği, yaban otlarının temizlendiği gün,
İnsanın istediği yere yolculuk yapabildiği, kırlarda ona zarar verilmediği gün,
Memleketten bütün üzüntülerin gittiği, onu ışık kapladığı gün,
Memleketten koyu karanlık kalktığı gün,
….bütün canlı yaratıklar sevinecekler.
YOK ETME VE KURTARMA
MABETLERDE KOR HALİNDE SÖYLENEN İLK AĞIT
İDEAL KRAL
İLK MESİH (KURTACICI)
Kral ana karnında kutsanmış olarak dünyaya geliyor. İyi eğitim görüyor. Fiziki bakımdan güçlü. Merhametli, şereflerine düşkün, iyilikle donatılmış, cesaret ve kahramanlığı etkileyici, savaşçı, tanrıya nasıl hizmet edileceğini biliyor, hızlılık,
UR’UN ŞULGİ’Sİ
İLK UZUN KOŞMA ŞAMPİYONU
ŞİİR
İLK EDEBİ HAYALLER
KUTSAL EVLENME TÖRENLERİ
SEKSİN İLK SEMBOLLEŞMESİ
Sümer halkının iyi olması, tanrıların çiftleşmelerine bağlı idi. Onlar erkek ve kadın adlarını tam adları ile söylemekten çekinmiyorlardı.
AĞLAYAN TANRIÇALAR
İLK KEDERLİ ANNE
Sümerler, mısrılıların aksine yaşamı melankolik ve üzücü göstermekten biraz hoşlanıyorlardı. En azından MÖ2000de yaşayan Sümerler.
U-A- A-U-A
İLK NİNNİ
İDEAL ANNE
ANNENİN İLK EDEBİ TANIMLAMASI
ÜÇ ÖLÜM ŞARKISI
İLK MERSİYELER
KAZMA VE SABAN
İŞÇİNİN İLK ZAFERİ
Kazma ve saban arasındaki tartışmada kazanan kazmadır.
BALIĞIN EVİ
İLK AKVARYUM
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder