9 Temmuz 2012 Pazartesi
12 İMAM VE ALEVİLİK
12 İMAM VE ALEVİLİK—CEMŞİD BENDER
Aleviliğin özü Zerdüşt inancından gelir. Aleviliği yaratan nedenler ise Hz Muhammed’in (sav) vefatından sonra ortaya çıkan olaylardan kaynaklanmıştır.
İmam Ali’nin Müslümanlığı kabul eden ilk erkek olduğunu belirtmek gerekir. Hz Ali, Hz Muhammed (sav) amcası Ebu Talib’in oğludur ve küçük yaştan beri Hz Muhammed (sav) tarafından büyütülmüştür. 8-10 yaşında Müslüman oldu.
Hz Ali, Peygamberimizin (sav) tek kızı Hz Fatma ile evlenir.
Hz Muhammed (sav) vefatında sonra büyük tartışmalar onucu ilk halife Hz Ebu Bekir oldu ve 2 yıl sonra vefat etti. Ardından Hz Ömer halife oldu ve 10 yıl sonra bir köle tarafından öldürüldü. Üçüncü halife Hz Osman oldu ve o da Hz Ebu Bekir’in oğlu ile arkadaşları tarafından öldürüldü. Sonra Hz Ali halife oldu. Muvaiye ile savaşta zehirli kılıçla öldürüldü. Hz Muhammed (sav) sonrası toplam 24 yıl dört halife dönemi sürdü. Hz Ali sonrası halife olmak için Hz Hasan kendisine yeterli taraftar ve yardımcı bulamadığını belirterek Muaviye ile anlaşma yaptı. (maddeleri aşağıda). Anlaşmaya göre Muaviye kendinden sonra halifelik talep etmeyecekti. Ancak talep ettiler ve Muaviye’den sonra İmam Hasan’nın oğlu İmam Hüseyin halife olması gerekirken, Muaviye’nin oğlu Yezid halife olmak istedi ve buna biat etmeyen İmam Hüseyin ve ailesi, inananlar Kerbala’da öldürüldü. Bu olay büyük acıma hissi yarattı ve Aleviler bu nedenle 12 imam ile anılır oldu. Muaviye ile İmam Hasan arasındaki anlaşma maddeleri: 1-halk Allah’ın kitabına ve Peygamberin (sav) sünnetine göre yönetilecek 2- Hz Ali şiasından olanlara hiçbir şekilde kötülük yapılmayacak 3- hz Ali’ye kötü söz söylenmeyecek 4- hak sahiplerine Camel ve Sıffın savaşında şehit düşenlerden yakınlarına haraç mallından pay verilecek 5- Muaviye kendisden sonra yerine birisini halife yapmayacak
Anlaşma imzalandı ve İmam Hasan, Muaviye’ye biat etti. Ama Muaviye anlaşmaya uymadı.
Alevilik kürt halkının inanç sistemi olup, Ehli Beyt ile hiçbir ilgisi yoktur. Kürtler ve İran’lıların İslamı 634-664 yılarında 30 yıl süren savaşlar sonucu kabul ettikleri kesindir. Halife Hz Ömer zamanında bu savaşlar başladı. Sonraki 30 yılda Suriye, Filistin, İran, Irak, Kürtler Arap egemenliğine girdi.
Alevinin Hz Hüseyin’e bağlılığı, onun da kendisi gibi ‘karşı çıkıcı ve ezilmiş’ oluşundadır. Yoksa Kerbala olmasaydı, Alevilik gene var olacaktı.
Anadolu’da henüz Türkler yokken ve Türklerin henüz Müslümanlığı sürelerde Kürt mutasavvıfları Aleviliğin temellerini atmışlardı.
Peygamberin (sav) ölümünden sonra Hz Ömer zamanında ilk defa (Hz Ali hariç) savaş ganimetlerinin paylaşımı başladı. Esir olan kadınların paylaşımı, cariyelik tekrar başladı. Kölelik hortladı. Sufilik ve Alevilikte, herkes eşittir. Dinde zorlama yoktur. Kürt halkı zorla kendi dininden uzak tutulunca tekkeleri yarattı.
Osmanlılar Sünniliğe sıkı bağlı.
Kürt ve İranlılar 634-664 yıllarında İslamı kabul etti. Türkler 930da Selçuklularda kabul etti. Gçö eden Türklerin bir kısmı, Kürt Alevilerin etkisi ile onlar da alevi oldu. Merkezde olanlar Sünni oldu.
Horasan’ın İslamı kabul ettiği yılarda da, o bölgede pek çok Kürt aşiretler mevcuttur.
Emevi devleti ile gelen Sünnilik
Orta asyadan gelen Türkler zaten alevi olanlar vardı, Mevlana da alevi idi
EMEVİLER
Muaviye, 656’da başa geçen Ali'nin halifeliğini tanımadı ve onu üçüncü halife Osman'ın öldürülmesine engel olamamasından ve katillerinin bulunamamasından sorumlu tuttu. Tanımamasının sebebi kendi hilafetini ilan edip saltanatını kurmaktı. Ali, Şam valiliğine bir başkasını atayınca da çekişme savaşa dönüştü. Muaviye, Sıffin Savaşı'nda (657) yenilmek üzere olan askerlerinin mızraklarına Kuran yapraklarını taktırdı ve böylece Ali'nin ordusunu durdurdu. Hilafet sorununu savaşla değil hakeme başvurarak çözmeyi önerdi. Ne var ki Muaviye'nin hakemi Ali’nin hakemini ikna ederek Muaviye'yi halife ilan etti. Söylenen şudurki Ali'nin hakemi ile Muaviye'nin hakemi anlaşdıktan sonra Ali'nin hakemi orduların önünde yüzüğünü çıkartarak "Ali'yi halifelikten aldım." der. Aynı şeyi yapması beklenen Muaviye'nin hakemi masadan yüzüğü alır ve "Ben Muaviye'yi halife yaptım." der. Böyle ufak bir hile ile Ali halifelikten indirilmiş oldu. Ali bu sonucu kabul etmemekle birlikte denetimindeki toprakları yavaş yavaş yitirdi ve bir süre sonra da harici bir suikastçi tarafından öldürüldü.
Ali’nin 661’de öldürülmesinden sonra başa geçen Emevîler, 750’de Abbasiler tarafından yıkılıncaya değin hüküm sürdüler.
Emevî Devleti’nin yıkılışında Ebu Müslim Horasani önemli rol oynadı.
Sonunda 750'de Abbasilerin önderi Ebu'l-Abbas Seffah, Emevî egemenliğine son verdi ve Emevî hanedanının bütün üyelerini öldürttü.
Bu kıyımdan canını kurtarabilen I. Abdurrahman, İspanya'ya giderek orada Endülüs Emevîleri Devleti'ni kurdu.
Emevîler dönemindeki devlet yönetimi sonraki İslam devletlerine örnek oluşturdu. Ömer döneminde (634-644) ortaya çıkan divan adlı kurumu Emevîler daha da geliştirdi. Halifeler devlet işlerini vezirler aracılığıyla yürütmeye başladılar. Emevî toprakları eyaletlere ayrılarak yönetildi, ama eyaletler Şam’daki merkezi devlete bağlıydı. Emevî Devleti, İslam devleti olmaktan çok bir Arap devletiydi. Emevîler, Müslüman Araplar ile Arap olmayan Müslümanları birbirinden ayırıyorlardı; Arap olmayan Müslümanlara Mevali diyorlardı. Emevî Devleti’nin yıkılmasında en önemli etkenlerden biri bu ayrımcılık oldu.
Devlet gelirleri, dinsel gereklerden kaynaklanan vergiler ile fethedilen yerlerden ve savaşlardan elde edilen ganimetlerden oluşuyordu.
634 yılında, Şam'ın Araplar tarafından alınmasından sonra, Roma İmparatoru I. Konstantin zamanından beri Vaftizci Yahya'ya adanmış Hıristiyan bazilikanın yerine cami yapılmıştır. Cami, bugün hala korunan Vaftizci Yahya kafası gibi kutsal emanetleri muhafaza eder. Ayrıca camii içerisinde Şiilik için önemli nirengi noktaları vardır. Bunlar arasında I. Yezid tarafından gösterilmek üzere saklanılan Muhammed Peygamber'in torunu Hüseyin'in kafası yer almaktadır. Caminin kuzey duvarına eklenmiş küçük bir bahçede Selahaddin Eyyubi'nin türbesi bulunmaktadır.
ABBASİLER
Yavuz Sultan Selim 1517'de Mısır topraklarına girerek, halifenin yetkileri ile Kutsal Emanetler'i devraldı ve Mısır Abbâsî halifeliğine son verdi.
Abbâsîlerde devlet örgütlenmesi, "Divan" adı verilen ve değişik alanlarda görevler üstlenen resmi kurullara dayanıyordu. Maliyesinin ana gelir kaynağı ise toprak vergisiydi. Halktan toplanan zekât da önemli bir gelir kaynağıydı. Vergi gelirlerinin büyük bölümü orduya ve bayındırlık işlerine ayrılırdı. Halife Ömer döneminde kurulan divanı geliştirdiler. Divanı, devlet yönetiminde en etkili kurum haline getirdiler. Devlet ve memleket sorunları, önce divanda görüşülerek divanın önerdiği çözümleri uygularlardı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder