9 Temmuz 2012 Pazartesi

JAPON KÜLTÜRÜ

JAPON KÜLTÜRÜ NİHON BUNKA-İŞ BANKASI YAYINLARI 1989 FEODALİTE VE DOĞA Erkeğin kadına üstünlüğü, büyüğün küçüğe egemenliği, yetkiye boyun eğme, çalışma disiplini, ilişiklerde düşeylik, hep feodaliteden kalma ortaçağ tortularıdır. Ancak batı feodalitesine hiç benzemez. Dünyada neler olup bittiğini takip eden, işine yarar gördüğünü alan bir yapı. Buradaki her şey de batı dünya tanımlaması ile farklıdır. Bunka (kültür), dil, bilim, sanat, zanaat, yaşamdaki her türlü uygulamadır. Batı dünyası için kültür, güzel sanatlar, edebiyat, felsefe karşılığında kullanılır. Feodal Japonya, Batı kültürü ürünleri yakında takip etmiş ve beğendiklerini almıştır. Japon kültürünün görgü, incelik, zerafet vb konularda Japonlar çevrebilimci olurlar. İyi yüklenimleri doğaya borçlu olduklarını söylerler. NÜFUS DAĞILIMI Konut, boş vb--%14 Tarım alanı--%14.5 Mera ve otlak--%2.5 Ormanlık--%69 TARİHİ DÖNEMLER seramik öncesi çağlar MÖ200 ile MÖ 10.000 Buzul çağı dönemi, deniz suyu donmuş. İlk ataları karadan asyadan geldiği düşünülmekte. Comon (ip) dönemi MÖ 4000-MÖ300 Avcı, toplayıcı, balıkçılık kültürü. Toprak kaplar. Yayoi (çelktik) dönemi MÖ300-MS300 Döner testici tezgahında yayoi sermaiği. Taş, bronz, dem,r, ağaçtan eşyalar. Varlık ve yoksul aile oluşumu. Derebeyler. Kohun (Höyük) dönemi MS300-600 Katmanlaşma bu dönemde hızlanmıştır. Batıdan gelen yeni Japonlar, adada yaşayanları doğuya ve kuzeye sürmüştür.. Önemli kişiler büyük taş mezarlara gömülür. Yamato dönemi 552-645 yabancı kültürlerle tanışmış, çatışmış ve er geç uzlaşmış. Çin kültürünün, yazısının, budizmin ms552 de japonya’ya geldiği söylenir. Taika düzenlemesi ve Nara 645-794 Tarım topraklarının eşit olarak dağıtılmasına başlanmış; üç türlü vergi alma ilkesi getirilmiş. (çeltik, yan ürün ve emek olmak üzere). Ülke toprakları illere, ilçelere, karyelere bölünmüş. Nara ilk başkent olmuş. Budizm resmi din olarak benimsenmiş. İlk büyük tapınak külliyesi yapılmış. Heiyan dönemi 794-1185 Budizmin altın dönemi. 350 yıl boyunca ülkede ölüm cezası verilmesini gerektirecek tek bir suç işlenmemiştir. Yeni başkent kurulmuş ve yönetim buraya taşınmıştır. (bugün ki Kyoto). Zorunlu askerlik hizmeti kaldırılmış, yerek yönetimin yetkileri genişletilmiş illere vergi müfettişleri gönderilmiştir. Resim, yazı ve tüm fırça sanatlarına özgün Japon geleneği oluşup gelişmeye başlamış. Kamakura dönemi 1185-1336 Yeni asker seçkinler sınıfı, saraydaki kadın yazar egemenliğine son vermiş. Ülkeyi askerce bir disiplinle yönetmeye denemesine girişmişler. Devletin ekonomik temeli derebylere dayandırılmış. Kubilay Hna’ın Japon adalarına karşı denizden giriştiği iki aldırı, Japonların Kamikaze (tanrı rüzgarı yada soluğu) adını verdiği ilahi fırtına yardımıyla geri püskürtülmüş. Ancak merkezi yönetim egemenlik gücünü yitirmiştir. Aşikaga yada Muromaçi 1336-1573 Huzursuzluk yaygınlaşmış. Yılda iki kez ürün alma denemesi başarılı olmuş. Pazarlar gelişmiş. Meslek locaları kurulmuş, yaygınlaşmış ve güç kazanmış. Sanatta parlak başarılar birbirini izlemiş. Bugün Japon kültürü diye bilinen çoğu sanatın temeli bu dönemde atılmış. Çay töreni, Noğ tiyatrosu, bahçe düzenleme, sivil mimarlık. İmparatorlar ve şoğunlar sanatı seven ve yapan kişiler olmuş. Bu dönemde hızla gelişen Hıristiyanlık dalgası karşısında ne yapacaklarını bilememişler ve büyük güç kazanmış. Ulusal Birliğin Kurulması 1573-1603 Batı ile ticaret kurulur. Tarım topraklarının sayımı yapılır ve kadastrosu başlatılır. Edo-Tokugava dönemi 1603-1867 Hıristiyanlığın yayılması durdurulmuştur. Misyonerler tümüyle uzaklaştırılmıştır. Dünya ile bağlantısı kopan Japonlar kendi içine kapanmış. Batının gördüğü, görmek istediği, gösterdiği Japonya böyledir. Japonya kapılarını batıya kapamış ama dünya ile olan kültürel ilişkisini kesmemiştir. Yabancılara ambargo koymuş ama beğendiğini almıştır. Bu dönemde ikinci sorun feodalitedir. Batı feodalitesi gibi değildir ama benzeyen yönleri vardır. Toprakların tapu-kadastrosu bitirilmiş, üretimde, gelir vergisinde, Pazar ekonomisinde büyük gelişmeler sağlanmıştır. Toplum sınıfları yeni bir düzenleme ile, asker, çiftçi, sanatçı, tüccar olarak dört kasta ayrılmıştır. Toplumsal geçişkenlik sınırlandırılmıştır. Alt katta bulunan çiftçinin ata binmesi, ipek giymesi, kılıç kuşanması, çay içmesi yasaklanmış ama toplumun en alt katında bulunan tüccarların saygınlık kazanması önlenememiştir. Budizm bastırılmış ve konfüçyus öğretisi desteklenmiştir. Ulusal koruma yasası örnekleri,ortaçağda görülen bir dini bağnazlık simgesi değil, bir bilinç, ileri görüş belgesidir. Bu yasa japonyayı sömürge olmaktan kurtarmıştır. Batı uygarlığının tehlikelerinin adım adım yaklaştığı görülmüş ama ne yapılacağı bilinememiştir. İmparator yönetimine dönülmesi savunulmuştur. Meici: İmparatorun yaptığı devrim Japonyanın çağdaşlaşması Meici’nin yeniden iktidara dönmesi ile başlar. Endüstrileşmiş bir batı karşısında geleneksel bir tarım ülkesinin izleyebileceği üç yol vardı. 1-yiğitçe savaşıp, yok olmak 2-batıya teslim olmak 3-ülkeyi güçlendirmek için hızla endüstrileşmek. Meici’nin iktidara geldiği dönemde %35 olan okullaşma oranı 1900’larda %85 oldu. Endüstrileşme sürecininde 1-merkezi bir plan uyarınca, tüketimi kısıp, dışsatıma ağırlık verdiler. Tarımdan ağır toprak vergileri alıp, endüstriye yatırdılar. Yabancı uzanmalardan öğrenip, kendileri uyguladılar. Devlet tekelinde iktisadi işletmeler kurdular 2-kurulmuş ve işletmeye açılmış endüstrileri özel girişime aktardılar. Ulusal bankacılığı kurdular. Vergi işlerini düzenlediler.Büyük finans holdingleri yarattılar 3-kendi endüstrileirni kendileri kurabilir hale geldiler. (1. Dünya savaşı yılları) GÜNLÜK HAYAT Yıllık polis raporlarına göre, ülkede 2500 örgüte bağlı 108.000 dolayında gangster varmış. Japon insanı sessiz ve soğuk kanlıdır. Ölçülü ve dikkatli bekleyişi yeğ tutar. Bu davranışı ile düzenin işleyişini bozmamaya, etkilememeye çalışır. Kent yaşamı düzenlidir. Elektrik, su vs kesilmez, telefon arıza yapmaz yada önceden haber verilir. Sabah makine ile açılan çukurlar, akşam kapatılır. Bütün dünyadaki uygulamadan değişik olarak Japonlar, gidilecek yolun ücretini değil de, gelinmiş yolun bedelini alırlar. Kentliler meraklı, konuşkan insanlar değildir. Birbirlerine sorular sormazlar. En küçük bir rahatsızlık için özür dilerler. Olası çatışmalar, özür dilemeyle çözümlenir. Sert ve kaba bir davranışa karşı, Japon insanı sert ve kaba davranabilir ama bu duruma hiç düşmemeyi tercih eder. Karşısındakini özür dilemeye çağırır. Kişiler arası uyuşmazlıkların ancak % 88’de biri için polise başvurulmakta ve bunlardan da ancak %28’de biri dava konusu olmaktadır. Toplumda o kadar çok barış yargıcı ve barış meleği vardır ki, meslekten avukatlara bile pek iş düşmez. Japon tepki vermeden önce, durumu bütünüyle kavramaya, kendinden emin olmaya, sonradan pişman olacağı bir çıkış yapmamaya çalışır. En önemlisi, başkalarınca ayıplanacak bir çıkış yapmamaya çalışır. Kentlinin yaşı ne kadar ileriyse, çevresine gösterdiği ilgi ve dikkat o denli artar. Hemen herkes birbirinin ne yaptığını görür, göz ucuyla izler ama belli etmez. Bir oturma yada gezi yerinde bir kaç kişi karşı karşıya gelse, tanıdıklar gibi gülerek selam verirler. Kentin kasabanın her alanı ve sokağı günlük olarak temizlendiği gibi her Japon günlük olarak yıkanır. Cebine temiz bir mendil koyar. Bu mendil ile sadece terini siler. Burun silmek çok ayıptır. En sıcak günler de ter kokusu duyulmaz. Paralar buruşturulmaz, cebe koyulmaz. Bir yabancının evine giden Japon, antrede durur ve bekler. Terlik giyilir. Tuvalete gitmek için ayrı terlik vardır. Günlük hayatta en çok dikkati çeken davranışlardan biri selamlaşmadır. Eğilmenin derecesi 15 ile 45 derece arası. Eskiden 60 ile 90 derece arası selamlaşmalar da varmış Kurala göre, selam verilen kişi ile aynı derece eğilerek selam verilir. Görgü kuralı, kişilerin birlikte ve aynı derece eğilmeleridir. Ancak kişilerden birisi ilk selamda daha fazla eğilmişse, ikinci ve üçüncü denemelerde, eğilme derecesini karşılıklı olarak dengelemeye çalışırlar. Tam bir denklik sağlanıncaya kadar. ‘ Biz bir aileyiz, öyleyse varız’ bir Japon inancıdır. ‘Düşünüyorum, öyleyse varım’ Descartes (batı düşüncesi) Batı için bireyin düşüncesi, Japon içinse, biz duygusu önemlidir. Biz duygusu, aile birliğinden doğar, akrabalar, komşular arasında gelişir, meslektaşlarla, iş arkadaşları arasında sürdürülür. Her hane, ikisi, yanı başında, üçü karşı sırada yer alan beş evle birlikte bir komşuluk sayılır. Komşuluk zincirine giren hanelerin birbirlerine karşı görev ve sorumlulukları, yerel, bölgesel ve ulusal dayanışma, yardımlaşma örgütleri vardır. Aile dışındaki gruplar, kurumlar ve örgütler aile gibi kurulur sanki aile gibi işler. Üretim, siyaset dernekleri, eğitim hatta yasa dışı çetelerin dahi aile gibi örgütlendikleri biliniyor. Bu kuruluşlardaki roller, görevler ve ilişkiler ya doğrudan aile adlarıyla yada aileye benzer sözcüklerle dile getiriliyor. İş yeri yöneticisi, bir baba kişiliğine yaklaştığı ölçüde yanında çalışanlardan saygı ve bağlılık görür. Daha eskiden imparator, Japon ailesinin başkanı ve töresel babası sayılırmış. Japon toplum yapısını iyi anlamak için, aileyi, onun kuruluş ve işleyişini incelemek gerekir. Gelin kız baba evinden ayrılır, koca evine gider. Evlenen çiftler, ana-babalar aracılığı ile akrabala ve çağrılı konuklara sake ikram eder. Konuklara, gelinin çeyizi ile gelen hediyeler gösterilir. Kaynana gelinine, kök ailesinin töresini öğretir. Görümceye küçük kaynana denir. Kök aile başkanlığı 35-40 yaşına gelmiş büyük oğla bırakılır. Kaynana da hane yönetiminin simgesi olan pirinç kaşığını gelinine bırakır. Ailede önemli olan, anne-baba ilişkisi değil, anababa ile çocuk ilişkisidir. Toprak ve mal mülk ailenin ortak malıdır. Mirasla bölünmez. Ancak kök aileden ayrılan yan dallara, aile başkanının uygun göreceği küçük paylar verilebilir. OECD araştırmasına göre, zenginle yoksul arasında farkın en az olduğu ülkelerden bir Japonya. Ülkede yıllık suç oranı, ABD’nin 1/3. Polis raporuna göre toplam olayların ancak %3ü savcılığa intikal edermiş. Ülkede avukat sayısı fazla değil. Aile büyüğü, patron da arabuluculuk yapar. Ailede şiddet olmakta ancak polise intikal etmemekteymiş. Toplumda intiharlar yüksek. Kuzey ve Orta Avrupa düzeyinde. Gençlerde intihar sebebi olarak okul başarısızlığı ve üniversite sınav başarısızlığı etkili. Tokya polis istatistiklerine göre, hayattan bıktığını ve gelecek kaygısı olan gençlerin oranı %40. Ayrıca yaşlılarda da intihar oranı yüksek. Ülkede yüksek intihar oranı, sorunların olduğunu gösteriyor. Düşük suç ile yüksek intihar arasında ilişki var gibi görünüyor. Bu ilişki toplum denetiminin etkinliği. Etkili Denetim, suç işlemeyi önlüyor. Ancak geçlerin vatandaşların doyumlu olduğunu yansıtmıyor. JAPON DİLİ Çinceden alınmış simgelerler yazılır. Yazının kökeni Mısır hiyeroglifleri gibi yalın resimlere dayanır. Çince karakterlerden binlercesi kullanılıyor. Temel eğitimden mezun olanlar 881, lise mezunları 1858 ve üniversite mezunları 2988 karakter bilmesi yeterli. Japon dilinde dişi ve erkek kişilerin söz farklılığı diğer dillere göre abartılıymış. Japonca bilmeyen biri, kadın ve erkeğin iki ayrı dili konuştuğunu sanabilir. Japon dilinin bir başka özelliği de, dinleyen kişiye göre biçim almasıdır. Hint-Avrupa dillerinde, konuşan kişi merkezdedir. Japoncada bunun tersi geçerlidir. Dinleyen kişinin konuşana önceliği vardır. Konuşan kişi önce ötekini belli bir yere yerleştirir ve sonra başlar konuşmasına.Dinleyenin büyük, küçük, eş, dost, arkadaş olması etkiler. Japonların tanımadıkları kişilerle konuşmakta zorluk çekmeleri bundan. Japon insanı, ötekini belirleyemeyince, kendi dilini de belirleyemiyor. Japon monolog yapamaz, demeç veremez. Tek yönce konuşmadan tedirgin olan Japonlar ‘otur, dinle ve gülümse’ ilkesi ile hareket ederler. Yabancı dili çok bilenler de az konuşur. Sorun konuşan değil, konuşulanın bilinmemesi. Özetle Japon dili karşılıklı konuşma dilidir, söylev-demeç dili değildir. Japonlar ayak üstü konuşmaya zorlandıklarında tedirgin olurlar. EĞİTİM SÜRECİ Batılı ülkeler bağımsız bir toplumun özgür insanını yetiştirirken, Japonlar büyük bir aile topluluğunun birbirine bağlı üyelerini yetiştirirler. Japon eğitim sistemi 2. Dünya savaşı geçirdiği köklü değişime rağmen yine de bir sistem bütünlüğü içindedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder