9 Temmuz 2012 Pazartesi
TANRILAR OKULU
TANRILAR OKULU—STEFANO E. D’ANNA (EUROPEAN SCHOOL OF ECONOMİCS)
Genellikle dış olayların davranışlarımızı koşullandırdığı ve ruh hallerimizi belirlediği ortak bir inanıştır. Bir şey olur yada birisiyle karşılaşırız veya bir haber alırız. Hissettiğimiz huzursuzluk, kaygı, şaşkınlık gibi psikolojik dışa vurumlarımızın bu olayların etkisiyle yada sonucunda oluştuğuna inanırız. Kısacası başımıza bir şey geldiğinde, içine düştüğümüz psikolojik durumun bir olayın sonucunda ortaya çıktığını düşünürüz. Aslında tam tersi olduğu halde, yani biz içine düştüğümüz olayı, kendimize taşıdığımız halde, benlik durumumuzu dışarımızdaki olaya dayandırarak haklı çıkartırız. Oysa benlik durumlarımız yaşamımızda olacak olayları belirler ve önceden ilan ederler. Olumsuz duygularımız, zaman içinde şikayetçi olduğumuz aksilikler haline gelirler.
İnsanın en büyük yanılgısı, dış koşulları değiştirebileceğine ve dünyayı düzeltebileceğine inanmaktır. Halbuki ancak kendimizi değiştirebiliriz, tutumlarımızı farklılaştırabiliriz, tepkilerimizi düzeltebiliriz.
Evren olduğu haliyle mükemmeldir. Değişmesi gereken sadece ben.
Durumlarımıza, düşüncelerimizin kalitesine, hissetme biçimimize müdahale ederek ve olumsuz duygularımızı nötürleştirerek diğerlerini de geliştirerek, yalnız tutumlarımızı yani dış dünyadan gelmekte olan ve aslında sadece bizim verdiğimiz tepkiler olan olaylarla ilişkilerimizi düzeltmekle kalmayıp, günden güne başımıza gelmekte olan olayların doğasnı da değiştirmiş oluruz. Yapmamız gereken ilk iş gözlemlemedir. Düşüncelerimizle, ruhumuzu kapsayan durumlarımızın gözlemlenmesi…
Kişi kendisi için açık ve seçik olarak sadece sağlık, zenginlik ve esenlik diler. Kendisin gözlemleyebilseydi yani yüreğini duyabilseydi, aslında hiç durmaksızın bir olumsuzluk ezgisi söylediğini, yani endişelerden, sağlıksız imgelerden ve başına gelebilecek, belki de hiç gelmeyecek korkunç olayları beklemekten ibaret bir felaket duasıyla yakardığını işitebilecekti.
Bir insanın düşüncesi, duyguları ve bedeni iç içe geçmiş eşmerkezli evrenlerdir, hepsi birbiriyle bağlantılıdır. Kişinin bilerek ses tonunu veya tınısını değiştirmesi, sırtını bir milim dikleştirmesi veya açıkça görünen önemsiz alışkanlığını düzeltmesi bütün yaşamını değiştirmesi demektir.
Yaşam stili bilinçtir. Elinde avucunda olan her şeyi hatta olmayanları bile kendine yatır. Böylece yaşamın her anlamda zenginleştiğini göreceksin.
Endişelenmek, şüphelenmek ve ıstırap çekmek, düş yoksulu ve sevgiyi bilmeyen insanların işidir. Endişelenmek, şüphelenmek, korkmak ve ıstırap çekmek parça parça olmuş bir psikolojinin belirtileridir. Ayrıca ruhtaki çatırdamanın göstergesi ve olaylar dünyasında bir süre önce başlayan felaketlerin izidir.
İnsan öz gözlemleme sayesinde, varlığının en ücra köşelerine ulaşır. Gerçek bir dönüşüm ancak o zaman başlar ve kişi varoluşun anlamını ancak o zaman anlar.
Yaşam, içinde bulunduğun durumu gösteren en korkunç maskesini takıp, sen neredeysen oradan seni çıkarmaya gelir. Korktuğun şey ne? Yoksullaşmak mı? Terk edilmek mi? Sağlığını, evini veya işini kaybetmek mi? Geçilmemiş sınavlar er yada geç göğüslemek gerekecektir.
Hazır olmayan kişiden bir sorunu veya hastalığı çekip almak, onun alarm sistemini kapatmaya benzer. Kişi hazır değilse, bunun getireceği sonuç asla tahmin edilemez. Kişi kendisini önceden çok daha kötü koşullarda bulabilir. Bu nedenle kimseye dışarıdan yardım edilemez. Bir hastalık veya endişe ondan uzaklaştırıldığında, insanoğlu onların yerine, iç düzenini dengede tutan kusursuz bir makine gibi hiç zaman kaybetmeden, varlığına karşı gelen koşulları oluşturarak yerine başka bir hastalık veya yeni bir endişe koyar.
İçinde çözüm ol ki dışarı da özgür ol. Dışarıda ne çözüm bekleyen bir sorun ne kendini koruman gereken kötü bir şey ne de mücadele etmen gereken bir düşman var. Dünyaya bir yanıt verebilmen için kendin çözüm olmalısın.
Her kriz, her düşüş ve her zorluk, hem kusursuz, hem de eşizdir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder