Önsöz—babasının mesleği iplikçi idi ve bu nedenle gazzali diye anılır.
Sf 42--..Allah canlıları 3 sınıfa ayırmıştır
1-melekler-sadece akıl vermiştir, nefs vermemiştir, günah işlemeye meyal bir hal yoktur
2-hayvanlar—sadece nefs vermiştir. Bizim anladığımız manada akıl vermemiştir
3-insan—akıl ve nefs vermiştir. Kimin nefsi galip gelir ve kimse aklı galip gelir. Aklı galip gelip de, Allah’ın koyduğu ahlak esasları dahilinde hayatını geçirirse, meleklerden daha üstün olabilir.
Sf-113-118--…kalbi şeytanın vesveselerinde korumak Müslüman üzerine vaciptir.Şeytanın vesveselerini defetmek için önce onun giriş yollarını bilmek lazım. Şeytanın giriş yolları kişinin sıfatları ve kötü huylarıdır
1-öfke—aklı zayıflatır, doğru düşünme melekesinin kaybına sebep olur, aklın düşünme melekesi zayıflayınca, şeytanın vesveseleri ona hücum eder.
2-hased, hırs—haris kişi kör ve sağırdır. Şeytan vesvese vermek için fırsat bulabilir. Şeytan hırs ve hasedi ile isyankar oldu ve Adem hırsı ile yasak meyveyi yedi.
3-tokluk—gıda sırf helal dahi olsa tokluk hevai arzuları kuvvetlendirir.
4-ev, eşya, giyim düşkünlüğü—bir kişide bu zaaf varsa, şeytan bunu kullanır. Evi güzelleştirmeye, güzel elbiseler, binekler istemeye, uzun emellere dalmaya sevk eder. Heveslerin biri diğeri takip eder. Bu hevesler peşinde ömür bile tükenebilir.
5-acelecilik—Hz Muhammed (sav) derdi ‘acele şeytandandır’.
6-mal, mülk, para—ihtiyaçtan fazla olan her türlüsü insanın azmasına ve doğru yoldan ayrılmasına vesile olabilir. Bu hal şeytanı harekete geçirir.
7—pintilik, fakir düşme korkusu—
8—taassup—bi rkısım insanlar mezhebinden olmayan yada fikriyatı kendi fikrine uymayan kişilere düşmanlık besler, onları hakir görürüler. Bu hal cemiyeti kemiren çok kötü bir hastalıktır. Bu şeytandandır.
9—su-i zan—her müslümana su-i zan etmekten kaçınmak farzdır. Birisini başkasının hatasını, ayıbını araştırırken görürsen bil ki bu kişinin içi pistir.
Sf 131—…Hz Muhammed (sav) der ki: Müslüman o kimsedir ki, insanlar onun elinden ve dilinden eza-cefa görmezler, zarara uğramazlar.
Sf 150—…Hz Muhammed (sav) der ki; zina eden kişi tevbe eder ve bir daha yapmaz ise Allah tevbesini kabul ederek affedebilir. Halbuki gıybet edeni, hakkında gıybet ettiği affetmedikçe Allah onu affetmez.
Sf 211-212--..Hz Muhammed (sav) der ki: ..kim ki sabah kalktığında en büyük kaygısı dünya ve dünyalık olursa, onun Allah yanında hiçbir değeri yoktur ve ayrıca onun kalbine 4 şeyi musallat eder
1-kederli bir düşünce verir
2-bir meşgale verir ve ondan kurtulup, hayırlı bir şey yapamaz
3-fakirlik duygusu verir, ne kazansa tatmin olmaz
4-uzun emel verir, asla sonuna ulaşamaz
Sf 233--..Hz Ali der ki: dünya hayatı 6 şeyden ibarettir. 1-yenilenler 2-içilenler 3-giyilenler 4-binilenler 5-nikahlanılanlar 6-koklanılanlar
Sf 249--..Hz Muhammed (sav) der ki…insanlardan bir şey istemeyin…
Sf 255--..Hz Muhammed (sav) der ki: kişi arkadaşının meşrebindedir. Sizin her biriniz kimlerle ve hangi meşrepteki insanlarla dostluk kurduğuna dikkat etsin
Sf 260--..Hz Muhammed (sav) der ki… İsrafil, suru ağzına almış..kulağını gelecek emre vermiş, ne zaman emir verilirse üflemek için bekliyor…
Birinci üflemede, gökler ve yerde ne kadar canlı varsa korkudan hepsi ölür sadece Allah’ın ölmeisn murat etmediği canlılar hariç. Bunlar Cebrail, Mikail, İsrafil, Azrail. Sonra Allah ölüm meleğine sırasıyla Cebrail, Mikail, İsrafil’in ruhlarını kabzetmesini emreder. Sonra ölüm meleğinin kendisine de emir gelir ve o da ölür. Bütün mahlukat ikinci sur üfürülene kadar bekler ve Allah İsrafil’i tekrar diriltecek ve ikinci sur üfürülecek…( Zümer süresi 68 ayet—sura üfürülmüş, Allah diledikten başka göklerde kim varsa, yerde kim varsa düşüp ölmüştür. Sonra ona bir daha üfürülmüştür. O anda görürsün ki ayakta bakınıp duruyorlar)
Sf 267-268--.. Hz Muhammed (sav) de rki: ümmetimin müflisi o kimsedir ki, kıyamet günü, kıldığı namaz, tuttuğu oruç ve verdiği zekat ile gelir. Fakat şuna sövmüş, şunun hakkını yemiş, bunun sevaplarında şu, şu alınır, eğer haksızlık ettiği kişilere olan borcunu ödemeden sevapları tükenirse bu sefer onların günahları alınır ve bu kişinin sırtına yüklenir, sonra da cehenneme atılır.
Sf 268—Hz Muhammed (sav) der ki: hz Muhammed süsüşmekte olan iki koyun görürü ve sorar, biliyor musun neden süsüşüyorlar, ..Allah biliyor ve kıyamet günü aralarında hüküm verecek….yerde yürüyen hiçbri hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş hariç olmamak üzere hepsi sizin gibi ümmetlerdir.
Sf 269--…bunlar gıybet ettiğin, çekiştirdiğin, sövdüğün, kötülük yapmayı kastettiğin, alış-verişte, komşulukta, arkadaşlıkta, konuşmada, münazarada, ders okuma esnasında vs hallerde kendilerine zulmettiğin kişilerin günahlarıdır..
Sf 277--..Hz Muhammed (sav) de rki: insanın dostları üçtür. 1-canı tenden çıkıncaya kadar onunladır (malı) 2- dostluğu kabre kadardır(aile efradı) 3- mahşere kadardır (güzel amelleri)
Sf 281--..ölünce bütün malı-mülkü elinden çıkar aynı zamanda nereden kazanıp, nereye sarfettiğine dair hepsinden hesaba çekilir
Sf 285--..Meryem süresi 71-71 ayet-- içinizden hiç biriniz müstesna olmamak üzere illa cehenneme uğrayacaktır. Bu Rabbimin kaza ettiği bir şeydir. Sonra takva sahiplerini kurtaracağız. Zalimler ise diz üstü düşmüş bir halde bırakacağız
Sf 289--..cehennem ateşinde bulunanlara o ateş aynı derecede sıkıntı vermez. Herkesin isyan derecesine göre ve günahları nispetinde sıkıntı çeker.
Sf 290--.. hz Muhammed (sav) der ki Allah ateşin 1000 sene yakılmasını emretti, ateş kıpkırmızı oldu sonra bin sene daha yakıldı beyaz oldu sonra bin sene daha yakıldı siyah oldu. Siyah ve kapkaradır
Sf 296--…Nisa süresi: derileri piştikçe, azabı tadıp durmaları için, onları başka derilerle yenileyip değiştireceğiz
Sf 302--..ne olurdu akibetimi ve ezelde hakkımda verilen hükmü bilseydim…ahvaline ve amellerine bakarsın. Çünkü herkes kendisi için yaratılanı yapar. .her ne zaman hayırlı bir işe teşebbüs ettiğinde mutlaka karşına bir engel çıkıyorsa ve o hayrı işlemene mani oluyorsa ve gene şer işlemeye kast etmediğin halde yine de seni buna sürükleyen sebepler zuhur ediyorsa bil ki senin üzerine hüküm verilmiştir.
Sf 319--..şükür itaattir, ibadettir; şikayet ise masiyettir…
Sf 336—düşünme bir aynadır, sana iyi ve kötü amellerini gösterir.
Kimin sözü hikmet değilse, o söz batıldır
Kimin sükutu tefekkür değilse, o hatadır
Kimin bakışı ibret almak için değilse, o eğlencedir
Sf 411--.. mutaffifin süresi 14—mümin bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir benek meydana gelir. Eğer tevbe- istifar ederek bu günahı bir daha işlememek üzere dönerse siyah benek oradan kaybolur. Eğer tevbe etmezse, gene işlerse siyah benek büyür, artar. Öyle ki bu hal, kalbi büsbütün kararıp kapanıncaya kadar devam eder.
Sf 432--..bir gün bir adam meclise geldi. Hz Muhammed (sav) dedi ki; onun yüzünde bir şeytani alamet görüyorum…ona sordu; ‘ nefsin sana insanların en hayırlısı olduğunu söylüyor mu? ‘..adam evet dedi…
Sf 433--.. hz Muhammed (sav) yanında bir adam münakaşa etmiş ve adam karşı tarafa ‘ ey siyah kadının oğlu’ demişti ve Peygamberimiz (sav) bunun üzerine dedi ki ‘ zulmettin, zulmettin, başkasının hakkını yedin. Beyaz kadının çocuğunun siyah kadının çocuğuna bir üstünlüğü yoktur’
Sf 433--..Peygamberimiz (sav) bazı vakitler sahabeleriyle yürür bazen de onlara önden gitmelerini söyleri. Kendisi alelade bir gibi onların arasında yürürdü. Bunu bir şeyler öğretmek, örnek olmak ve de kibre ve ucube sebep olacak vesveseleri defetmek için yapardı. Nitekim aynı sebeplerden dolayı bir defasında namazda yeni elbiseyi çıkararak yerine eski elbise giymiştir.
Sf 435--..dört şey vardır ki Allah ancak sevdiklerine verir: 1- yersiz ve kötü söz konuşmamayı bilmek 2-Allah’a tevekkül 3-tevazu 4-kötülüklerden el çekmek
Sf 491--..Hz Muhammed (sav) dedi ki; Allah sizin aranıza rızıklarınızı taksim ettiği gibi ahlaklarınızı da taksim etmiştir. Allah sevdiğine de sevmediğine de dünyalık verir. Dini ise yalnız sevdiklerine verir. ..kişinin kalbi ve lisanı salim olmadıkça gerçek Müslüman olmaz, komşusu onun şerrinden emin olmadıkça iman etmiş olmaz.
Sf 499--..kul hakkı olan vazifelerden bazıları
1-karşılaştığın zaman selam vermen
2-davetine icabet etmen
3-aksırdığı zaman Allah’tan ona rahmet dilemen
4-hastalanırsa, ziyaretine gitmen
5-senden önce vefat ederse, cenazesine gitmen
6-senden bir şey sorduğu zaman, onu irşad etmen
7-onun bulunmadığı mecliste hakkında gıybet ettirmemen
8-kendinin nail olmanı istediği bir şeyi onun da nail olmasını istemen, kendine yapılmasını hoş karşılamadığın şeyi ona yapılmasını da hoş karşılamaman
Sf 535--..hz Muhammed (sav) dedi ki: her müminin mutlaka iki kapısı vardır: bir kapısından rızkı iner diğerinden ameli yükselir. Ölünce her iki kapıda ona ağlar. Peygamberimiz (sav) ardından şu ayeti okudu ‘ne gök ne de yer onların (firavun ve ahalisi) üstüne ağlamadı, onlara aman ve mühlet verilmedi’ Duhan süresi ayet 29
Sf 536--..Allah bir kula hayır murat ederse, ona kendi nefsinin kusur ve ayıplarını görecek basiret verir. Kişi kendi kusur yapılarını görünce tedavi etme imkanına sahip olur fakat insanları çoğu kendi kusurlarını görmezler. Kim ki kendi nefsinin ayıplarını görmek ister, ona dört yol vardır
1-bir büyüğe bağlanıp, onu kendine hakem yapmak
2-son derece basiretli ve dindar birini kendine arkadaş edinmek
3-nefsin ayıp ve kusurlarını düşmanlarından öğrenmek
4-halk arasında gördüğü her mezmun şeyi kendine nisbet etmek. Zira mümin, müminin aynasıdır. Birinde gördüğü bir kusur için kendini araştırmalı
Kötü huylar sokucu yılanlar ve akreplerdir. Kötü ahlakın kalbin safiyetine vereceği zarar korkunçtur. Ölümden sonra ve binlerce sen sürmesinden korkulur.
Sf 565--..ey Allah’ın Resulü, şeytan benimle namazım ve namazdaki kıraatim arasına girdi der biri..
Peygamberimiz (sav) dedi ki: bu şeytandır, ona ‘hınzip’ denir onu hissettiğin zaman Allah’a sığın. Sol yanına üç defa tükür..
Sf 590--..kişi ilim öğrenmeye devam ettiği sürece alimdir, alim olduğunu düşündüğü sürece cahildir
Sf 591--..Bakara süresi 89 ayet—İşte (Tevrat’ın verdiği haberlerle) tanıdıkları Kur’an onlara gelince, onu inkar ettiler. Artık Allah’ın laneti o kafirlerin üzerine..
Bakara süresi 146 ayet—kendilerine kitap verdiklerimiz onu (peygamberi) öz oğulları gibi tanırlar. Öyle iken içlerinden bir kısmı, kendileri bildikleri halde yine mutlaka Hakkı gizlerler.
Sf 593--..güzel ahlak, seninle akrabalık bağlarını koparana sıla-i rahim yapman, iyiliği senden esirgeyene iyilik etmen ve sana zulmedeni af eylemendir.
Sf 594--..Ey Allah’ın Resulü din nedir? Diye biri sordu. Peygamberimiz (sav) dedi ki ‘güzel ahlaktır’ sonra aynı kişi sağ tarafına geçti ve aynı soruyu soru ve aynı cevabı aldı. Adından sol tarafına geçti ve aynı soruyu sorup, yine aynı cevabı aldı. Sonra da arka tarafına geçti ve yine aynı soruyu sorduğun da Peygamberimiz dedi ki ‘öfkelenmemendir’
sf 699--..(Peygamberimizin son günlerinde) namazınızı nasıl kılalım ? Hz Muhammed (sav) dedi ki: beni yıkayıp kefenlediniz zaman evimdeki kabrimin yanına, sedirimin üzerine koyun. Sonra dışarı çıkın. Bir saat benden uzak durun. Çünkü bana ilk rahmet edecek Allah’dır. O ki size rahmet emiştir. Sonra benim namazımı kılmaları ve istiğfarda bulunmaları için meleklere izin verin. Allah mahlukatında ilk gelip namazımı kılacak olan Cebrail’dir. Sonra sırasıyla Mikail, İsrafil, bir toplulukla beraber Azrail ve sonra bütün melekler. Sonra siz bölük bölük giriniz, gruplar halinde namazımı kılınız. ..hakkımda tezkiye yapılmasına, ağlanılmasına, sızlanılmasına asla izin vermeyiniz…ilk defa önderiniz (halife) namazımı kılsın. Sonra en yakınından başlamak üzere ehl-i beytim, sonra kadınlar ve en sonra da çocuklar.
Sizi kabre kim koysun? Hz Muhammed (sav) dedi ki; ehl-i beytimin en yakınlarından başlamak üzere bir grup, ayrıca bir sürü melek ki siz onları göremezsiniz fakat onlar sizi görürler.
27 Şubat 2012 Pazartesi
Sınırsız Zihin- Takuan Soho
Sf 44—savaş sanatıyla açıklayacak olursak: zihin kılıcı savuran ele takılıp kalmaz. Kılıcı tutan eli tamamen yok sayar, hamlesini yapar ve düşmanı yere serer. Zihnini düşmanı ile doldurmaz. Düşman hiçliktir. Kendi hiçliktir.Kılıc tutan el, kılıç hiçliktir. Bunu anlamalı fakat zihininn hiçlik tarafından ele geçirilmesine izin vermemeliyiz.
Kültürler Nasıl Gelişti- Prof. Nevzat Tarhan
Kültürler nasıl gelişti?
İnsanın içinde iyicil ve kötücül güçlerin olduğu, bu güçleri nasıl kontrol edeceğini bilmeyen bir insanın kolayca bencil çıkarları uğruna, acımasız bir canavara dönüşmesinin mümkün olduğu son yılların psikolojik gözlemleri ile doğrulandı
PÜRİTEN AHLAK
Püritenler; baskı, ceza, korkutma, tehdit ve sindirme gibi unsurları uygulayarak, dünyayı doğru, adaletli, sevgi dolu yapmaya çalışırlar
Püritenler eğer yönetici iseler, başkalarının yaşamını kontrol ederek ancak kaygılarından kurtulabildikleri için, son derece yıpratıcı ve yıkıcı olurlar. Püriten kişi,, diğer insanların ruhunu kontrol etmek isterler. Başkalarının onu sevmek gibi bir zorunluluğu vardır. Kendisini sevmeyen insanı kolayca düşman kategorisine atabilir.
Sorumluluk sahibi, akıllı, çalışkan fakat katı, esnek olmayan yapıları nedeniyle kolayca öfkelenirler. Yakınlarına hayatı dar ederler. Doğru ve ateş gibi yakıcı eleştirileri vardır.
Kontrolü kaybetme duygusu onların öfkesini çok artırır. Başkasını onayladıklarında veya evet dediklerinde hata yapabilecekleri korkusu içerisindedirler. Ne yapmanız gerektiğini size söyleme istekleri en büyük tutkularıdır.
Toplumsal etkisi
Baskıcı yöneticilere nasıl davranılmalı ?
Adalet ve güzellik, kendilerini hak edenlerden çok almasını bilenlere gitmektedir. Hakkını aramasını bilmeyen insan, o hakka layık değildir. Hak arama bilinci, baskıcı yöneticilere karşı en büyük çözümdür.
Püriten ahlak sahibi yöneticilerden hiçbir zaman tam not beklenilmeyeceğini bilmek gerekir.
Püriten ahlaktaki kişiler, diğer insanlardan daha doğru, daha iyi ve başarılıdırlar. Bunu kabul edip takdir edin. Ama kullandıkları yöntemin çağdışı olduğunu, önceliklerinin yanlış olduğunu açık ve dürüstçe ifade edin.
Püriten ahlakta olan insanlara, yanlış ve günahla mücadele biçimlerinin yanlış ve günahı arttırdığı, onlara Psikoloji bilimi ölçekleri ile anlatılmalıdır. Ancak bu şekilde baskıcı kültür, yerini demokrat kültüre bırakır. Tabii bu da yavaş yavaş olacaktır. Kültürel değişim hiç aceleye gelmez
İnsanın içinde iyicil ve kötücül güçlerin olduğu, bu güçleri nasıl kontrol edeceğini bilmeyen bir insanın kolayca bencil çıkarları uğruna, acımasız bir canavara dönüşmesinin mümkün olduğu son yılların psikolojik gözlemleri ile doğrulandı
PÜRİTEN AHLAK
Püritenler; baskı, ceza, korkutma, tehdit ve sindirme gibi unsurları uygulayarak, dünyayı doğru, adaletli, sevgi dolu yapmaya çalışırlar
Püritenler eğer yönetici iseler, başkalarının yaşamını kontrol ederek ancak kaygılarından kurtulabildikleri için, son derece yıpratıcı ve yıkıcı olurlar. Püriten kişi,, diğer insanların ruhunu kontrol etmek isterler. Başkalarının onu sevmek gibi bir zorunluluğu vardır. Kendisini sevmeyen insanı kolayca düşman kategorisine atabilir.
Sorumluluk sahibi, akıllı, çalışkan fakat katı, esnek olmayan yapıları nedeniyle kolayca öfkelenirler. Yakınlarına hayatı dar ederler. Doğru ve ateş gibi yakıcı eleştirileri vardır.
Kontrolü kaybetme duygusu onların öfkesini çok artırır. Başkasını onayladıklarında veya evet dediklerinde hata yapabilecekleri korkusu içerisindedirler. Ne yapmanız gerektiğini size söyleme istekleri en büyük tutkularıdır.
Toplumsal etkisi
Baskıcı yöneticilere nasıl davranılmalı ?
Adalet ve güzellik, kendilerini hak edenlerden çok almasını bilenlere gitmektedir. Hakkını aramasını bilmeyen insan, o hakka layık değildir. Hak arama bilinci, baskıcı yöneticilere karşı en büyük çözümdür.
Püriten ahlak sahibi yöneticilerden hiçbir zaman tam not beklenilmeyeceğini bilmek gerekir.
Püriten ahlaktaki kişiler, diğer insanlardan daha doğru, daha iyi ve başarılıdırlar. Bunu kabul edip takdir edin. Ama kullandıkları yöntemin çağdışı olduğunu, önceliklerinin yanlış olduğunu açık ve dürüstçe ifade edin.
Püriten ahlakta olan insanlara, yanlış ve günahla mücadele biçimlerinin yanlış ve günahı arttırdığı, onlara Psikoloji bilimi ölçekleri ile anlatılmalıdır. Ancak bu şekilde baskıcı kültür, yerini demokrat kültüre bırakır. Tabii bu da yavaş yavaş olacaktır. Kültürel değişim hiç aceleye gelmez
Sokrates'in savunması- Platon
Sf 8-42—ben yine de ondan daha iyiyim: çünki hiçbir şey bilmediği halde bildiğini sanıyor. Ben bilmiyorum kafak bildiğimi de düşünmüyorum. Demek ben ondan daha bilgiliyim, çünki bilemediklerimi bildiğimi sanmıyorum
Sf 50—sence kötü vatandaşlarla mı yoksa iyi vatandaşlarla mı birlikte yaşamak daha iyidir?
Genleri doğru yoldan çıkarıyor, kötülüğe götürüyor diye beni suçluyorsun: sence bu suçu bilerek mi bilmeyerek mi işliyorum?
Bu ilerlemiş yaşımda birlikte yaşamak zorunda olduğum bir kimseyi doğru yodan ayırırsam, ondan bana zarar geleceğini bilmeyecekkadar aptal mıyım?
Demek ki ya ben onları doğru yoşdan çıkarmıyorum veya çıkarıyorsam da bunu bilmeden yapıyorum
Sf 57—kötülük olduğunu iyice bildiğim şeyden korkarım ama iyi mi yoksa kötü mü olduğunu tam bilmediğim, kestiemedeiğim şeylerden ne korkar ne de kaçarım
Sf 58—atınalılar size saygı ve sevgim var ama ben size değil sadece tanrılara telim ourum
Her aman siz,in ruhlaınızın yükselmesi, terbiye olması için uğraştım.
Sf 60—ben kendimi, tanrının devletin başına musallat etmek için yarattığı bir at sineği olarak görüyorum. Beni düşüncesizce öldürseniz, tanrı size lütfedip başka bir at sineği gönderinceye kadar hayatınızın geri kalanını gen uykuya dalacaksınız.
Sf 67—ben tanrıların vcarlığına, beni dava edenlerin indandığın dan çok daha fazla inanıyorum. Bunda dolayıdır ki davamı gerek benim ve gerekse sizin için en iyi oalcak şekilde sonuçlandırma iini hem size hem de tarılara havale ediyorum.
Sf 73—sürekli sğrgün Hatay benim için mümkün değil. Nereye gidersem gideyimgençler beni dnlemek için yine başım atoplancak
Sf 77—sizi bir bilgeyi öldürmüş olmakla suçlaycaklar. Ben gerçekte bir şey bilmeyen bir adam olduğum halde onlar sizleri küçük düşürmek istedikleri zaman benim bilge olduğumu iddia edecekler.
Sf 79—gündelik işlerde bile ktü veya yanlış bir şey yapmak üzere olduğum zaman içinden gelen tanrısal bir ses beni alkoyuyordu.
Sf 81—şunu iyi bilinki iyi bir insan ne hayatta iken ne de öldükten sonra hiçbir kötülük gelmez. Tanrılar o indan ve onun mesleleri hakınd akayıtsız kalmaz. Başıma gelenler tesadüf değildir. Ölmenin ve bütün acılardan kurtulmaının benim için en yi şey olduğun inanıyorum. Beni dava edenlere ve beni mahkum edenlere asla kızgınlık duymuyorum. Onlar bana bilerek ve isteyerk iyiylik yapmadıkları gibi kötülükte yapmamışladır.
Sf 50—sence kötü vatandaşlarla mı yoksa iyi vatandaşlarla mı birlikte yaşamak daha iyidir?
Genleri doğru yoldan çıkarıyor, kötülüğe götürüyor diye beni suçluyorsun: sence bu suçu bilerek mi bilmeyerek mi işliyorum?
Bu ilerlemiş yaşımda birlikte yaşamak zorunda olduğum bir kimseyi doğru yodan ayırırsam, ondan bana zarar geleceğini bilmeyecekkadar aptal mıyım?
Demek ki ya ben onları doğru yoşdan çıkarmıyorum veya çıkarıyorsam da bunu bilmeden yapıyorum
Sf 57—kötülük olduğunu iyice bildiğim şeyden korkarım ama iyi mi yoksa kötü mü olduğunu tam bilmediğim, kestiemedeiğim şeylerden ne korkar ne de kaçarım
Sf 58—atınalılar size saygı ve sevgim var ama ben size değil sadece tanrılara telim ourum
Her aman siz,in ruhlaınızın yükselmesi, terbiye olması için uğraştım.
Sf 60—ben kendimi, tanrının devletin başına musallat etmek için yarattığı bir at sineği olarak görüyorum. Beni düşüncesizce öldürseniz, tanrı size lütfedip başka bir at sineği gönderinceye kadar hayatınızın geri kalanını gen uykuya dalacaksınız.
Sf 67—ben tanrıların vcarlığına, beni dava edenlerin indandığın dan çok daha fazla inanıyorum. Bunda dolayıdır ki davamı gerek benim ve gerekse sizin için en iyi oalcak şekilde sonuçlandırma iini hem size hem de tarılara havale ediyorum.
Sf 73—sürekli sğrgün Hatay benim için mümkün değil. Nereye gidersem gideyimgençler beni dnlemek için yine başım atoplancak
Sf 77—sizi bir bilgeyi öldürmüş olmakla suçlaycaklar. Ben gerçekte bir şey bilmeyen bir adam olduğum halde onlar sizleri küçük düşürmek istedikleri zaman benim bilge olduğumu iddia edecekler.
Sf 79—gündelik işlerde bile ktü veya yanlış bir şey yapmak üzere olduğum zaman içinden gelen tanrısal bir ses beni alkoyuyordu.
Sf 81—şunu iyi bilinki iyi bir insan ne hayatta iken ne de öldükten sonra hiçbir kötülük gelmez. Tanrılar o indan ve onun mesleleri hakınd akayıtsız kalmaz. Başıma gelenler tesadüf değildir. Ölmenin ve bütün acılardan kurtulmaının benim için en yi şey olduğun inanıyorum. Beni dava edenlere ve beni mahkum edenlere asla kızgınlık duymuyorum. Onlar bana bilerek ve isteyerk iyiylik yapmadıkları gibi kötülükte yapmamışladır.
epinomis- Gece Toplantısı- Platon
Epinomis---gece toplantısı--platon---sosyal yayınlar
Sf 14—acaba bilimlerin hangisi kaldırılsa insan hayvanların en budalası haline gelir? İnsanlara sayısyı kazandıran bilim. Öylyese bize varlığımız için sayıyı veren bir tesadüf değil, tanrıdır. Bize sayı ile birlikte zeka ve öteki nimetleri verdiğini söyleyebiliriz. İnsandan sayıyı kaldırırsak bilgelikle hiç ilgisi kalmaz.
Sf 15—cesaret ve ölçü gibi alelade erdemleri elde etmek çin engel yoktur. Ama gerçek matıktan mahrum olan kimse hiçbir zaman bilge olamaz. Müsikinin baştan sonasayı ile ölçülmüş harekete ve seslere ihtyacı vardır.
Sf 19—ruhlar kendilerini taşıyan bedenlerden daha yaşlıdır.
Sf 20-21-22-23-24—beş temel cisim: ateş/toprak/su/esirdir (bunu anlamdım!!). beş cisimden birinin veya ötekinin çok bulunmasına göre sayısız çeşitteki hayvanlar meydan gelmiştir. Bizim unsurumuz topraktır. Bütün insanlar ve bütün hayvanlar. Başka bir hayvan türü vardır, yapının büyük kısmı ateştir. Bazı parçaları topraktan ve havadan yapılmıştır. Gök hayvanlarıdır. Yıldızlarda yaşayan tanrısal yaratıklar hep bunlardandır. İnsanlar, yıldızların ve gökte hareket eden varlıkların hep akıllı olduklarını kabul etmelidirler.. Çünki bunlar daima önceden verilmiş bir karara uymaktadırlar. Halbuki bazılarımı yıldızların t-ruhsuz olduğunu sandı. Her hangi bir tabiat kuvveti bu kadar büyük kütleleri aynı zamanda nasıl oluyor da döndürebiliryor? Bence bu düzenin yaratıcısı tanrıdır. Ruh akla sahiptir. Ruh her şeyin sebebidir.
Sf26—azıcık aklı olan bir kanun yapıcı, memleketine sağlam bir temele dayanmayan bir din sokmamalıdır.
Sf 32—bilgisizlimizin sebebi, erdemin en önemli ksımını kulanmamamızdan ileri geliyor
Sf 33—bir tanrının kılavuzluğu olmadan hiçbir usta bir şey öğtenemez.
Sf 35—bilimlerin her biri öğrenilirse faydalı olur yoksa tanrıyı anmak, bunlarla uğraşmaktan daha iyşdir.
Sf 36-37—insanların hepsi bahtlı olmaz, bunların içinde yalnızca küçük bir küme erebilir.. hem tanrısal hem de ölçülü olan kimseler, tanrı vergisi olan şeyleri elde edebilirler.
Sf 14—acaba bilimlerin hangisi kaldırılsa insan hayvanların en budalası haline gelir? İnsanlara sayısyı kazandıran bilim. Öylyese bize varlığımız için sayıyı veren bir tesadüf değil, tanrıdır. Bize sayı ile birlikte zeka ve öteki nimetleri verdiğini söyleyebiliriz. İnsandan sayıyı kaldırırsak bilgelikle hiç ilgisi kalmaz.
Sf 15—cesaret ve ölçü gibi alelade erdemleri elde etmek çin engel yoktur. Ama gerçek matıktan mahrum olan kimse hiçbir zaman bilge olamaz. Müsikinin baştan sonasayı ile ölçülmüş harekete ve seslere ihtyacı vardır.
Sf 19—ruhlar kendilerini taşıyan bedenlerden daha yaşlıdır.
Sf 20-21-22-23-24—beş temel cisim: ateş/toprak/su/esirdir (bunu anlamdım!!). beş cisimden birinin veya ötekinin çok bulunmasına göre sayısız çeşitteki hayvanlar meydan gelmiştir. Bizim unsurumuz topraktır. Bütün insanlar ve bütün hayvanlar. Başka bir hayvan türü vardır, yapının büyük kısmı ateştir. Bazı parçaları topraktan ve havadan yapılmıştır. Gök hayvanlarıdır. Yıldızlarda yaşayan tanrısal yaratıklar hep bunlardandır. İnsanlar, yıldızların ve gökte hareket eden varlıkların hep akıllı olduklarını kabul etmelidirler.. Çünki bunlar daima önceden verilmiş bir karara uymaktadırlar. Halbuki bazılarımı yıldızların t-ruhsuz olduğunu sandı. Her hangi bir tabiat kuvveti bu kadar büyük kütleleri aynı zamanda nasıl oluyor da döndürebiliryor? Bence bu düzenin yaratıcısı tanrıdır. Ruh akla sahiptir. Ruh her şeyin sebebidir.
Sf26—azıcık aklı olan bir kanun yapıcı, memleketine sağlam bir temele dayanmayan bir din sokmamalıdır.
Sf 32—bilgisizlimizin sebebi, erdemin en önemli ksımını kulanmamamızdan ileri geliyor
Sf 33—bir tanrının kılavuzluğu olmadan hiçbir usta bir şey öğtenemez.
Sf 35—bilimlerin her biri öğrenilirse faydalı olur yoksa tanrıyı anmak, bunlarla uğraşmaktan daha iyşdir.
Sf 36-37—insanların hepsi bahtlı olmaz, bunların içinde yalnızca küçük bir küme erebilir.. hem tanrısal hem de ölçülü olan kimseler, tanrı vergisi olan şeyleri elde edebilirler.
Şölen- Platon- Sebahattin Eyüpoğlu ve Azra Erhat
Önsöz sf8—symposion: atinada özel şartlara, kurulu toplantı. Akşam üstü başlayıp, geç saatlere kadar devam eder. 2 kısımdır. İlk kısım deipnon—misafirlerin ellerini ve ayaklarını köleler yıkar çepçevre serilmiş sedirlere uzanırlar ve yemek başlar. Deipnon denen yemek faslı ne kadar sürerse sürsün önemli değildi. Yemekte fazla konuşulmaz ve içki içilmez. Yemek sonrası tanrılara dua edilir. Şarap sunuları dökülür. Şölenin asıl kutsal kısmı symposion başlar. Symposion bir törendir. Her symposionda eflatunun ki gibi önemli konular konuşulmaz ama tanrılara şiirler okunur. Şiir okumanın ve içmenin de töreni vardı. Bir başkan seçilir ve ne kadar ve ne içileceği, hangi konualr hakında sırayla kimlerin söz alacağı, şiir okuyacağı kararlaştırılır. Symposionda hazır bulunan çalgıcı kadınlar da şiir okunurken kaval çalarlar.
Sf 13—insan neden çirkin bir şey yapmaktan utanır da güzel şey yapmak ister?
Sf 15—seven tanrılara yakındır, özünde tanrılık vardır.
Sf 15—sevgi de bir tek değil
Sf 16—tanrılarla ilgi 2 türlü sevgi var orta malı sevgi ve göksel sevgi. Orta malı sevgide bedenlerini canlarında daha çok severler, üstelik de sevdiklerini daha çok aptallar arsında seçerler.
Sf 18—tanrılar da , insanlar da sevene tam bir özgürlük vermiştir.
Sf 22—hıçkırık tutunca: 1—nefesini uzunca tut, geçmezse 2—gargara et, geçmezse 3—bir şeyle burnunu karıştır
Sf 23—hekimlik beden yapısında öyle bir değişiklik yapar ki sevginin biri öteki yerine geçer. Sevgiyi olmadığı ve olması gerektiği yerde yaratmasını bilir.yahut da tersine bulunup da bulunmaması gereken yerden kaparıp atar.
Sf 24—müzik sanatı ahenk ve uzlaşmaya dayanıyor. Alçakla yüksek ses ayrı kalsaydı ahenk diye bir şey olmazdı. Çatışan, uyuşamayan şeyler ahenk kuramaz. Ritm için de böyledir.
Hekimlikte olduğu gibi ayrı şeyleri sevgiyle kaynaştırıp, uyuşturmak.
Sf 35—sevginin başına ne gelirse gelsin zorla gelmez, sevgi ne yaparsa yapsın zorla yapmaz, çünki her insan gönül güzelliği ile onun emrine girer. Hiçbir zevk sevgiden üstün değildir.
Sf 36—hiç kimse kendinde olmayanı, kendi bilmediğini başkasına ne verebilir ne de öğretebilir.
Sf 37—sizde yoksa peşine düşersiniz, varsa bir hazine gibi gizlersiniz (sevgi—fulya not)
Sf 47—bilgisizlik neden kötüdür? Cahil kişi güzellikten, iyilikten, akıldan yoksunken hepsini kendinde toplamış sanır da ondan. Bilgeler de bilgisizler de düşmezse bilginin peşine, kimler düşer? İkisi ortasında olanlar.
Sf 52—yalnız beden değil tabiat, huy da değişir. İnanışlar, arzular, zevkler, dertler, kaygılar bunlar hiç kimsede aynı kalmaz. Bilgi bakımından da hep aynı kalmayıp, hep değişir bildiklerimiz. Unutma, bilginin silinmesidir.
Sf 56—düşün ne olur, bir görebilse insan güzelliğin kendini: tanrı güzellini!
Sf 57—insan kolay kolay kendine sevgiden daha iyi yardımcı bulamaz.
Sf 88—insan birini sevince dost hangisidir? seven mi, sevilen mi? Yoksa ikisi arasında fark yok mudur?
Sf 90—nefret eden, nefret edilenin düşmanıdır.
Sf 95—güzelin ve iyinin dostu ne iyine de kötüdür. 3 türlü varlık kabul ediyorum. İyi, kötü, ne iyi, ne kötü.
Sf 103—bir insan, başka bir insan için dostluk, aşk, arzu gibi şeyler duyuyorsa bu duyguların tek sebebi ikisinin ruhları, huyları, adetleri veya görünüşleri arasında bir uygunluk bulunmasıdır.
Sf 13—insan neden çirkin bir şey yapmaktan utanır da güzel şey yapmak ister?
Sf 15—seven tanrılara yakındır, özünde tanrılık vardır.
Sf 15—sevgi de bir tek değil
Sf 16—tanrılarla ilgi 2 türlü sevgi var orta malı sevgi ve göksel sevgi. Orta malı sevgide bedenlerini canlarında daha çok severler, üstelik de sevdiklerini daha çok aptallar arsında seçerler.
Sf 18—tanrılar da , insanlar da sevene tam bir özgürlük vermiştir.
Sf 22—hıçkırık tutunca: 1—nefesini uzunca tut, geçmezse 2—gargara et, geçmezse 3—bir şeyle burnunu karıştır
Sf 23—hekimlik beden yapısında öyle bir değişiklik yapar ki sevginin biri öteki yerine geçer. Sevgiyi olmadığı ve olması gerektiği yerde yaratmasını bilir.yahut da tersine bulunup da bulunmaması gereken yerden kaparıp atar.
Sf 24—müzik sanatı ahenk ve uzlaşmaya dayanıyor. Alçakla yüksek ses ayrı kalsaydı ahenk diye bir şey olmazdı. Çatışan, uyuşamayan şeyler ahenk kuramaz. Ritm için de böyledir.
Hekimlikte olduğu gibi ayrı şeyleri sevgiyle kaynaştırıp, uyuşturmak.
Sf 35—sevginin başına ne gelirse gelsin zorla gelmez, sevgi ne yaparsa yapsın zorla yapmaz, çünki her insan gönül güzelliği ile onun emrine girer. Hiçbir zevk sevgiden üstün değildir.
Sf 36—hiç kimse kendinde olmayanı, kendi bilmediğini başkasına ne verebilir ne de öğretebilir.
Sf 37—sizde yoksa peşine düşersiniz, varsa bir hazine gibi gizlersiniz (sevgi—fulya not)
Sf 47—bilgisizlik neden kötüdür? Cahil kişi güzellikten, iyilikten, akıldan yoksunken hepsini kendinde toplamış sanır da ondan. Bilgeler de bilgisizler de düşmezse bilginin peşine, kimler düşer? İkisi ortasında olanlar.
Sf 52—yalnız beden değil tabiat, huy da değişir. İnanışlar, arzular, zevkler, dertler, kaygılar bunlar hiç kimsede aynı kalmaz. Bilgi bakımından da hep aynı kalmayıp, hep değişir bildiklerimiz. Unutma, bilginin silinmesidir.
Sf 56—düşün ne olur, bir görebilse insan güzelliğin kendini: tanrı güzellini!
Sf 57—insan kolay kolay kendine sevgiden daha iyi yardımcı bulamaz.
Sf 88—insan birini sevince dost hangisidir? seven mi, sevilen mi? Yoksa ikisi arasında fark yok mudur?
Sf 90—nefret eden, nefret edilenin düşmanıdır.
Sf 95—güzelin ve iyinin dostu ne iyine de kötüdür. 3 türlü varlık kabul ediyorum. İyi, kötü, ne iyi, ne kötü.
Sf 103—bir insan, başka bir insan için dostluk, aşk, arzu gibi şeyler duyuyorsa bu duyguların tek sebebi ikisinin ruhları, huyları, adetleri veya görünüşleri arasında bir uygunluk bulunmasıdır.
Hz Süleyman'ın adaleti hakkında
Peygamberlerin Mucizeleri—Ahmet Şahin ve Necati Bursalı
Sf 80--…Peygamberimiz (sav) ve ashabının yolu, Tebük seferi esnasında Hıcr’a uğradı. Burası eski Semudluların yaşadığı yerdi. Hz. Muhammed (sav) dedi ki ‘burası semud kavminin helak olduğu Hıcr vadisidir, buradan çabuk geçelim. Bu vadinin suyundan dahi içmeyin’ …
Sf 81--…Hz İbrahim Babil’de (bugün ki Urfa’da) doğdu. Onun zamanında krallara Nemrut deniyordu. Hz İbrahim zamanında Nemrud’un asıl adı Kenan’dı.
Nemrud ve Babil halkının azgınlığı artınca Allah, İbrahim (as) peygamber olarak görevlendirdi.
Babil halkının büyük bir bayram günü vardı. Senede 1 kere ve mayıs ayında kutlanırdı.
Sf 119--…Hz İbrahim oğlu Hz İsmail’i kurban etmek üzere Mina’ya yola çıkar…Şeytan onlar kandırmak ister defalarca…Hz İbrahim şeytana3 defa ayrı ayrı kere kandırmak için gelen şeytana 7’erden 21 taş attı..bu nedenle hacılar bu vazifeyi orada yapar….
Sf 207--.Hz Yakup (as) efendimizin İbrani lisanında adı İsrail idi. Onun neslinden gelenlere de israiloğulları deniliyor
Sf 293—israiloğulları çölde göçebe olarak yaşıyorlardı, başlarında kral yoktu. Dini alimleri idare ediyordu.Göçebe hayattan bıktılar. O zamanın nebisi Hz Samuel kral olarak Talut adında birini seçti. Ne var ki İsrailoğulları kötü huylu ve ahlaksız bir milletti ve Talut’u küçümsediler halbuki vahiy ile bu vazifeye gelmişti.
Sf 326--..Hz Davud’un küçük oğlu Hz İbrahim idi. Hz Davut’a bir zat geldi ve şikayetini bildirdi. başkasının davarları nedeniyle ekinleri harap olmuşui. Davayı dinledi ve harap olan ekinlerin değerini hesap etti. Davarların değerini hesapladı. Davarların değeri harap olan ekinlerin değerine denk geliyordu. Onun için davarların tamamını ekinleri ziyan olana verdi. Ama davarların sahibi memnun değildi. Hz Süleyman çocuktur ama yaradan ona adaleti sağlama yeteneği vermişti. O yaşta konuyu başka şekilde çözdü ve babası, oğlunun çözümünü uyguladı. ..davarları alır, ekinleri ziyan olan adama verir. Tarlasında ne kadar ekin ziyan olduysa, bu ziyan ödeninceye kadar davarları kullanır. Bu arada öteki adamda tarlayı ıslah eder ve eski haline getirir. Her iki tarafın ziyanı ortadan kalktıktan sonra davar sahibi davarlarını, tarla sahibi de tarlasını alır. Böylece her iki taraf da ziyan etmemiş olur…Bu konu ile ilgili Kuran’da ‘ Davud’u ve Süleyman’ı hatırla. Hani ya onların ikisi birden bir kavmin koyunları ile geceleyin harap olan ekinler hakkında hüküm vermişlerdi. Biz de onların hükmüne şahit olmuştuk. Biz bu hükmü kulumuz Süleyman’a öğreterek anlattık ve her ikisine de ilim ve hikmet verdik’
Sf 329--..O tarihte Mescidi Aksa’dan daha ve daha güzel bir ibadethane yoktu. Kubbesi billurdandı ve ışık vurunca parlıyordu. Hz Süleyman Mescidi Aksa’yı tamalayınca, İsrailoğullarına verdi ve onlar bugünü bayram ilan ettiler.
Sf 330--..Hz Süleyman’ın kitabı yoktu. Babası Hz Davud’a inen Zebur ve Hz Musa’ya inen Tevrat ile amel ediyordu.
Sf 80--…Peygamberimiz (sav) ve ashabının yolu, Tebük seferi esnasında Hıcr’a uğradı. Burası eski Semudluların yaşadığı yerdi. Hz. Muhammed (sav) dedi ki ‘burası semud kavminin helak olduğu Hıcr vadisidir, buradan çabuk geçelim. Bu vadinin suyundan dahi içmeyin’ …
Sf 81--…Hz İbrahim Babil’de (bugün ki Urfa’da) doğdu. Onun zamanında krallara Nemrut deniyordu. Hz İbrahim zamanında Nemrud’un asıl adı Kenan’dı.
Nemrud ve Babil halkının azgınlığı artınca Allah, İbrahim (as) peygamber olarak görevlendirdi.
Babil halkının büyük bir bayram günü vardı. Senede 1 kere ve mayıs ayında kutlanırdı.
Sf 119--…Hz İbrahim oğlu Hz İsmail’i kurban etmek üzere Mina’ya yola çıkar…Şeytan onlar kandırmak ister defalarca…Hz İbrahim şeytana3 defa ayrı ayrı kere kandırmak için gelen şeytana 7’erden 21 taş attı..bu nedenle hacılar bu vazifeyi orada yapar….
Sf 207--.Hz Yakup (as) efendimizin İbrani lisanında adı İsrail idi. Onun neslinden gelenlere de israiloğulları deniliyor
Sf 293—israiloğulları çölde göçebe olarak yaşıyorlardı, başlarında kral yoktu. Dini alimleri idare ediyordu.Göçebe hayattan bıktılar. O zamanın nebisi Hz Samuel kral olarak Talut adında birini seçti. Ne var ki İsrailoğulları kötü huylu ve ahlaksız bir milletti ve Talut’u küçümsediler halbuki vahiy ile bu vazifeye gelmişti.
Sf 326--..Hz Davud’un küçük oğlu Hz İbrahim idi. Hz Davut’a bir zat geldi ve şikayetini bildirdi. başkasının davarları nedeniyle ekinleri harap olmuşui. Davayı dinledi ve harap olan ekinlerin değerini hesap etti. Davarların değerini hesapladı. Davarların değeri harap olan ekinlerin değerine denk geliyordu. Onun için davarların tamamını ekinleri ziyan olana verdi. Ama davarların sahibi memnun değildi. Hz Süleyman çocuktur ama yaradan ona adaleti sağlama yeteneği vermişti. O yaşta konuyu başka şekilde çözdü ve babası, oğlunun çözümünü uyguladı. ..davarları alır, ekinleri ziyan olan adama verir. Tarlasında ne kadar ekin ziyan olduysa, bu ziyan ödeninceye kadar davarları kullanır. Bu arada öteki adamda tarlayı ıslah eder ve eski haline getirir. Her iki tarafın ziyanı ortadan kalktıktan sonra davar sahibi davarlarını, tarla sahibi de tarlasını alır. Böylece her iki taraf da ziyan etmemiş olur…Bu konu ile ilgili Kuran’da ‘ Davud’u ve Süleyman’ı hatırla. Hani ya onların ikisi birden bir kavmin koyunları ile geceleyin harap olan ekinler hakkında hüküm vermişlerdi. Biz de onların hükmüne şahit olmuştuk. Biz bu hükmü kulumuz Süleyman’a öğreterek anlattık ve her ikisine de ilim ve hikmet verdik’
Sf 329--..O tarihte Mescidi Aksa’dan daha ve daha güzel bir ibadethane yoktu. Kubbesi billurdandı ve ışık vurunca parlıyordu. Hz Süleyman Mescidi Aksa’yı tamalayınca, İsrailoğullarına verdi ve onlar bugünü bayram ilan ettiler.
Sf 330--..Hz Süleyman’ın kitabı yoktu. Babası Hz Davud’a inen Zebur ve Hz Musa’ya inen Tevrat ile amel ediyordu.
Peygamberlerin Mucizeleri- Ahmet Şahin ve Necati Bursalı
Hz. Adem
Hz. Adem Hindistan tarafında ve Hz. Havva Cidde’e bırakıldı. Ceza olarak 40 yıl ayrı yaşadılar. Allah Tevbelerini kabul etti. Arafat ovasında kavuştular. Cidde bölgesine yerleştiler. Allah’ın emri ile ilk defa Kabe’yi onlar kurdu. 20 batında 40 çocuk oldu. İlk batındaki kız ile ikinci batındaki erkek evlenirdi. Sonraki nesilde kardeş evliliği yok. Kabil Leduna ile Habil İklima ile evlenmesi gerekiyordu. Ama Kabil itiraz etti ve kıskançlık nedeniyle kardeşini öldür. 1000 yıla yakın yaşadı
• Halife olarak yaratılmıştı. (Allah Ademi yaratacağını ve halifelik vereceğini meleklere bildirmişti. Yeryüzünde Allah’ın kanunlarını yürüteceği için kendisine halifelik sıfatı verildi)
• Vahşi hayvanlarla konuşuyordu
• Ayaklarının altında yeryüzü dürülmüş ve mesafeler kısalmıştı
• Elini taşa dokunduğu zaman bol ve tatlı kaynamıştı
• Ağaçları yürütmüştü
• Elinde küçük taşlar tespit okuyordu
• Elleriyle ektiği tohumlar aynı gün meyve veriyordu
• Cansız putları konuşturmuş ve onları kendisine iman ettirmişti.
• Elleri ateşten müteessir olmadı
• Bir takım taşlar kendisi ile birlikte yürümüştür
Hz. Şis (Şit)
Hz Adem’in şeriatı ancak ona 50 suhuf daha inzal oldu. Matemetik ilminin kurucusudur. Kimya ilmine de vakiftı. Hz Adem Kabe’yi çadır olarak kurmuştu. İlk defa taş ve çamurdan yapan Hz Şit. Yeryüzünde ilk kılıcı yapan.
Hz Şit bir batında tek doğdu. Öldürülen Hz Habil’in evleneceği İklima’yı Kabil kaçırmıştı. Lebuda ise tek kalmıştı. Hz Şit onunla evlendi. Kabil kaçarak Yemen tarafına yerleşmişti.
Hz Adem’in olu Hz Şit’e vasiyeti; evlatlarına ve insanlara söyle
1-dünyaya inanmasınlar
2-hanımlarının sözleri ile amel etmesinler
3-yapacakları işin sonrasını düşünsünler ve ondan sonra yapsınlar
4-gönüllerinin sesini dinlesinler
5-yapacakları her işte salih kişilerle iştişarede bulunsunlar
Hz İdris
Asıl adı Uhnud ve baba adı Yerda. Kuran’da İdris olarak geçer. Adem’in 6. Torunu. Yeryüzünde ilk yazı yazan ve dikiş diken kişidir. Yıldız ilmi ilk defa kendisine öğretildi. Ademoğulları arasında ilk defa harp etme izni ve emri verilen kişidir. Kabil soyundan gelenlerde fitne, fesat, zina çoğalmıştır.
Kendisine 30 suhuf nazil oldu. 365 sene yaşadı.
• Meleklerle görüşüyordu
• Bulutlara hükmediyor ve onlarla konuşuyordu
• Ağaçtaki yaprakların sayısını biliyordu
• Kum taneleri ile konuşuyordu
• Yıldızların seyrini, isimlerini ve durumlarını haber veriyordu ve haber verdiği şey olduğu gibi çıkıyordu
Hz Nuh
Hz İdris vefatından sonra uzunca süre geçmişti. Lübnan’ın Baalbek kasabasında yaşadı. Uzun mücadeleye rağmen kendine inanan sayısı 70 kişiydi. Kendi oğlu Kenan ile kendi karısı Vaile de inanmayanlardandı. Büyük tufandan sonra 350 sene daha yaşadı. 40 yaşında peygamber oldu. 950 sene peygamberlik yaptı. 1340 sene yaşadı ancak 1480 ve 1720 sene diyen kaynaklar da var.
• Duası ile büyük taşlar eriyerek toprak haline gelmişti
• Uzaktaki eşyayı yanındaymış gibi görebiliyordu
• Susuz yerlerden su çıkarıyordu
• Bulutsuz olarak yağmur yağdırıyordu
• Duaları ile kuru ağaçlar yeniden canlanıyordu
• Köklü ağaçları yerlerinden kaldırıp, başka yere götürebiliyordu
• Duası ile kavminin kadınları kısırlaşmıştı
• Duası ile yağmur kesilmiş ve kavmi arasında kıtlık ve kuraklık başlamıştı
• Duası ile kavmine büyük bir tufan gönderdi Allah. Kendisini ve inananları gemi ile kurtardı
• Gemisini kirleten kavmine beddua etti ve kavmi de uyuz hastalığına tutularak kirlettikleri gemi kendi elleri ile temizlemişlerdi
• Gemiden karaya çıktıktan sonra beraberindeki ümmet ve evlatları için bereket duasında bulundu
Hz. Hud
Kuran’da adına süre vardır. Yemen tarafında bugünkü Hadramut’ta yaşadı. Meşhur İrem bağları bunlar tarafından kurulmuştu.İrem bağları Kuran’da Fecr süresinde dahi zikredilir.
Hz Nuh soyundan gelen bir kişinin Şedid ve Şeddad adında iki oğlu vardı. Şedid krallık kurmuş ve Şeddad ilimle ilgilenmişti. Ancak bu nesil yanlış yola saptı ve Hz Hud geldi. Bu kavmin adı Ad kavmi idi. Hz Hud kavmi terk etti ve kavim toprak altına diri diri gömülerek helak edildi. Hz Hud Mekke’i Mükerreme’ye göç etti. 150 yıl yaşadı.
• Rüzgara hükmediyordu.
• Duası ile verimsiz topraklar bereketlendi
• Duası ile koyun yünleri kıymetli ipek ve ibrişim haline geldi
• Duası ile taş ve kayaların hepsi toprak haline geldi
Hz. Salih
Semud kavmine gönderildi. Hicaz ile Şam arasında Hicr adı verilen vadide yaşıyorlardı. İki asır bu kavme vaaz etti ve kavim düzelmeyince Allah, Cebrail (sa) kavmi helak etmeye gönderdi. Hz Salih iman edenlerle Mekke-İ Mükerreme’ye gitti. 270 sene burada yaşadı ve vefat etti.
• Dikeli ağaçlar meyveli ağaç haline geldi
• Duası ile büyük kayalardan sular fışkırdı
• Ateş tesit etmemiştir.
• Sığ bir kayanda canlı ve dişi deve çıkarması
Hz İbrahim
Babil’de doğdu. Zamanın kralına o topraklarda nemrut denirdi ve zamanın nemrudunun adı Kenandı. Hz İbrahim azmış olan bu kavme geldi. 17 yaşında vahiy geldi. Asıl risalet vazifesi 40 yaşından sonra geldi.
Nemrut Hn İbrahim’i ateşe attı ama ateş ona gülistan oldu. ..Kuran şöyle anlatır ‘ ey ateş, İbrahim için serin ve selamet ol’…Hz İbrahim ailesi ile Harran’a gitti. Şama gitti. Mısır ve Filistine gitti. 86 yaşınd aike Hz İsmail ve 99 yaşınd aike Hz İshak doğdu. 175 sene yaşadı. 10 suhuf nazil oldu.
Atıldığı ateşten çıktı ve nemrutun yanına gitti. Nemrut, rabbinin büyüklüğünü gördük, 4000 sığır kurban etsem olur mu dedi, Hz İbrahim, Rabbim senden bir şey kabul etmez dedi. O zaman tacımı, tahtımı terk etmem lazım ise bunu yapamam dedi ve kavmi ile sivrisinekler ile helak edildi.
Sünnet olmak, tırnak kesmek, bıyıkları kırkmak, misvak kullanmak, hutbe okumak, su ile istincada bulunmak,, şalvar giymek Hz İbrahim’in sünnetidir.
İlk defa saç ve sakalı ağaran zat de Hz İbrahim’dir.
• Cesedini ateş yakmadı.
• Taşlar odun ve kömür haline gelerek yandı
• Hayvanlar Hz İbrahim ile konuşuyordu ve hatta onunla arkadaşlık ediyordu
• Duvarın ve hatta dağların arkasındaki hadiseleri yanında imiş gibi görüyordu.
• Taş üzerinde ağaç bitirmişti
• Oturduğu evlerden güzel kokular zuhur ediyordu
• Ne kadar uzakta olursa olsun, kendisini çağıran sesleri hemen duyuyordu.
• Birkaç hayvanı kendi kesti ve sonra onların dirildiğini gördü. Kuran’da bu olay çok açık anlatılır.
Hz Lut
Hz İbrahim’in kardeşi Halilur-Rahman’ın oğludur.. Urfa’dan (Babil) beraber hicret etmişler. Birlikte Şam ve sonra Mısır’a gitmişler. Mısır dönüşü Hz İbrahim Filistin’e yerleşmiş, Hz Lut ise Ürdün’e. Sodom ülkesi. Burası 5 şehirden ibaret. Hz İbrahim’in sağlığında Hz Lut da peygamber oldu. Sodom halkını doğru yola çağırmak için. Ancak doğru yolu tercih etmediler ve helak oldular. Üzerlerine taş yağdı ve 5 şehir alt üst oldu. Sodom’un battığı yerden çıkan su ile Lut gölü oluştu. Hz. Lut Mekke-i Mükerreme’ye hicret etti ve 80 yaşında vefat etti.
• Duası ile çorak yerlerde otlar bitiyordu
• Kafirle attığı bir avuç kum hepsini hasta etti
• Üzerinde yattığı kumlar ve taşlar, yün ve pamuk gibi yumuşak oluyordu.
• Uzak mesafede olanları görüyor ve haber veriyordu
• Kurak mevsimde hem de bulutsuz olarak yağmur yağdırmıştı.
• Küçük taşlar ve kum taneleri Hz Lut ile konuşuyordu
• Kavmi tamamen helak oldu ve tarihten silindi
Hz İsmail
Hz İbrahim’in büyük oğludur. Annesi Hz Hacer. (Hz İbrahim’e Mısır firavununun hediyesi Hz Sara’dan Hz İshak doğar). Allah’ın emri ile Hz Hacer ve Hz İsmail’i Mekke-i Mükerreme’de bırakır.
• Zemzem kuyusu
• Allah’ın emri ile babası tarafından kurban edilmek istenmişti. Allah bir koç göndermek sureti ile onları kurtarmıştı.
• Babasının ziyaret ve işaretini anlayarak hanımı bırakmış ve yeni bir evlilik yapmıştır.
• Kubeys dağı kendisi ile konuşmuştur
• Duası ile hiç doğurmamış kısır bir koyundan devamlı olarak süt almıştır.
• Duaları ile koyunlar çoğalmış ve yünleri de ibrişim halini almıştır.
• Duası ile kumlar un halini almıştır
Hz. İshak
Hz İbrahim’in 2 oğludur. Annesi Hz Sara. Annesi 90 yaşındayken doğum yapar. Hz İbrahim ise 120 yaşında. Hz İshak 40 yaşında ve henüz babası sağ iken nübüvvet ihsan edildi. 70 yaşında iken kız ve erkek ikiz çocukları olur, Hz Yakup ve Iys. 170 yıl yaşadı ve kabri Filistin’de Halilur-Rahman şehrindedir
• Üzerine bindiği hayvanda harikalar meydana geliyordu
• Bir koyun bir batında 90 kuzu dünyaya getirmişti.
• Sığır derileri yeniden canlanmış ve eski halini almıştı
• Dilsiz hayvanlar Hz İshak ile konuşmuştu
• Büyük bir dağ harekete geçmiş ve aynı zamanda onun nübüvvetine şahadet etmişti.
Hz Yakup
(yani İsrail, Süryanice yada İbranice ‘Allah’ın kulu’ demektir)
Hz Yakub’un oğludur. Filistin’deki Kenan bölgesine yerleşti. 40 yaşında peygamber oldu. 12 çocuğu oldu ve son çocuğu hz Yusuf için çok ağladı. Son zamanda ailesi ile Mısır’a göçtü ve orada yaşadı.147 yaşında vefat etti.
• Sesi çok gür ve sürekli idi
• Duası ile kabilenin bütün koyunları dörder kuzu dünyaya getirmişti
• Taşlık araziler, topraklandı ve verimli hale geldi
• Elindeki eşyayı çok uzak mesafelere atabiliyordu
• Rüya tabirlerine bakarak geleceğe dair bilgi veriyordu
• Mısır’dan yola çıkan oğlunun göleğinin kokusunu Kenan’dan almıştı. (1000km)
Hz Yusuf
Hz Yakup’un 12 çocuğunun en küçüğüdür. Kardeşleri onu önce kuyuya attılar, sonra köle olduğunu söyleyip Mısırlı bir tüccara sattılar, Hz Yusuf Mısırda ikinci defa satıldı. İkinci defa alan zat Mısır hükümetinin veziriydi. Önceleri vezirin yanında evlat muamelesi gördü. Delikanlı olunca vezirin karısı Hz Yusuf’a aşık oldu ve onun arzusuna boyun eğmeyince, iftiraya uğrayarak hapse atıldı. 7 yıl hapiste kaldı. Mısır firavunun gördüğü bir rüyayı açıklaması ile hapisten kurtarıldı. Firavun onu azat etti ve hazineye bakmakla görevlendirdi ve vezir yaptı. Hem vezir hem de peygamber olarak görev yaptı. Daha önce kendisine aşık olan kadının vezir olan kocası ölmüştü ve onun evlendi. Mısır’da 7 yıl kuraklık oldu ve yiyecek almaya gelen kardeşleri onu tanımadı ama Hz Yusuf onları tanıdı ve ardından gelişen çeşitli olaylar sonrası onları affetti. 110 yıl yaşadı.
• Yüzü başlı başına bir mucize idi (çok güzeldi)
• Sözleri de başlı başına mucize idi
• Dilediği zaman çok uzakta olan babası hz Yakup’u görebiliyordu
• Bir sabi çocuk ve putperest konuşmuş ve onun lehine şahitlik etmiştir
• Rüya ilmini biliyordu ve bu ilimle geleceği haber veriyordu
• Duaları ile Hz Zeliha yeniden gençliğine kavuşmuştu (ona aşık olan kadın daha sonra pişman olmuş ve ömrü Hz Yusuf’un peygamber olduğunu anlatarak geçirmişti ve Hz Yusuf’tan kendisi ile evlenmesi ve kendisini affetmesini istemişti)
• Duası ile ağaç yaprakları kıymetli kumaş haline gelmişti.
Hz Yunus
Hz Yakup soyundan gelmekte ve Musul civarında kurulu Ninova insanlarına peygamber gönderilmiştir. Kavmi doğru yola gelmeyince Hz Yunus şehri terk eder ama Allah tarafından şehri terk etme emri kendisine verilmeden şehri terk ettiği için şehir helak olmaz. Ama Hz Yunus kendisinden önceki peygamberlerin yolundan yürüdüğünü zannetmiştir. Kavmi karşısında da yalancı durumuna düşmüştür. Yalancının da öldürülmesi gerekir. Hem bu endişeden hem de vaat ettiği azap gerçekleşmediği için Ninova’dan kaçtı ve Suriye tarafına gitti. Lazkiye limanında bir gemiye bindi. Gemi bir müddet yürüdükten sonra durdu ve gemide bir günahkar olduğuna karar verildi. Bu kişinin denize atılması gerekiyordu. Üçer defa kura çekildi ve hepsinde de Hz Yusuf çıkınca, denize atıldı. Allah’ın kudreti ile Hz Yusuf’u büyük bir balık yuttu. Hz Yusuf balığın karnında devamlı olarak Allah’ı zikretti. Balık onu daha sonra Lazkiye limanına bıraktı. Oldukça hasta idi. Yine zikre devam ediyordu. Cebrail geldi ve kavmine geri dönmesinin emredildiğini bildirdi. Ninova halkı bu dönemde azabın alametlerini görmüşler ve doğru yolu seçmişlerdi. Kavmi Hz Yusuf’u sevinçle karşıladı. 220 yıl yaşadı. 420 yıl diyen de vardır. Gerçeği Allah bilir.
• Denize atılınca balık yuttu ve 3 gün yada 40 gün sonra balığın karnından sağ olarak çıktı ve tekrar kavminin arasına döndü.
• Duası ile beyaz bulutlardan ateş çıkmıştı
• Duası ile susuz dağdan tatlı su fışkırmıştı
• Kertenkele bile Hz Yunus’un peygamberliğine şahadet etmişti
• Demirden olan kapı halkası som altın kesilmişti
• Odunsuz olarak ateş yakmıştı
Hz Eyyub
Hz İshak’in ikiz çocukları olmuştur. Biri Hz Yakup ve diğeri Hz Iys’dir. Hz Eyyup, Hz Iys soyundandır. Hz Eyyüb, Ürdün’de doğmuştur. Aynı zamanda Hz Lut’un torunudur. Hz Eyyup, Hz Yusuf’un torunlarından biri ile evlendi. 9 çocukları oldu ve sağlığında iken torunlarla 100 kişiyi buldular. 40 yaşında peygamber oldu. Kavminden sadece 3 kişi ona inandı. Hz Eyyüp çok zengindi. Allah onu malları ile sınava tabi tuttu ve hepsi kısa zamanda zayi oldu. Ayrıca ailesi vefat etti. Ama yine de imanını kaybetmedi ve her şeyin gerçek sahibinin Allah olduğunu devamlı söyledi. Daha sonra uzun yıllar hasta oldu ama Allah’ı zikre devam etti. 220 yıl yaşadı.
• Davarları, çobanları birlikte helal oldu (binlerce davar ve işçileri)
• Develeri, sığırları, öküzleri ve hatta işçileri öldüğü zaman dahi aynı sözleri söyleyebilmiştir
• Belalar arka arkaya ve çok şiddetli gelmiştir.
• 3 yada 7 yıl süren şiddetli hastalığından zerre kadar şikayet etmemesi ve de insanların kendini hastalığı nedeniyle ayıplamasına da dayanması
• Kavmi ile konuşurken üzerine bir bulut yaklaşmış ve bulut Hz Eyyüb’e hitap etmiştir.
• Ayağını vurduğu yerden gür ve berrak bir su çıkmıştır
• Ayağını vurduğu yerdeki su ile yıkanmış ve vücudundaki yaralardan hiçbir iz kalmamıştır.
• Ayağını yine vurduğunda tekrar gür bir su kaynağı çıkmıştır
• Vücudu şifaya kavuştuktan sonra üzerine çekirgeler yağmıştır. Çekirgeler hemen ölmüş ve saf altın haline gelmişlerdir.
• Duası ile hanımı yeniden gençleşmiştir
• Hanımın gençliği sadece şekil ve surette kalmamıştır.
• Hem yemininden kurtulmuş hem de hanımlarını azat etmiştir
• Şeytan 3 defa hanımının önüne çeşitli kıyafetlerle çıkmıştır.
• Koyunların yünleri, ipek veya ibrişim olmuştur
• Evin bütün duvar ve direkleri ortadan kalkmış ve ev havada istinasız asılı olarak durabilmiştir.
• Duası ile seraplar su haline gelebilmiştir
Hz Şuayb
Hz Şuayb efendimize Hatibul Enbiya=Peygamberlerin hatibi denilmiştir. Çünkü çok güzel konuşuyordu. Önce Eyke (Mısır civarında) ve sonra gittiği Medyen’e peygamber oldu.Ancak her iki kavim de helak oldu. Bunun üzerine Hz Şuayb Mekkei Mükerrem’e geldi. Kabri Mekke’de.
• Davet ve irşatlarına kulak vermeyen Eyke’liler helak oldu
• Kendisine iman etmeyen Medyen halkı da helak oldu
• Siyah doğan kuzular tamamen beyaz renk almıştır
• Duası ile taşlar ve kayalar toprak halini almıştır
• Bazı taşların etrafında dolandı ve bu taşlar anında saf bakır oldu
• Bazı cansız taşlara hayat verdi. Taşların her biri koyun oldu
• Duası ile kum tepeleri yerlerini terk etmişti
• Yüksek bir dağa çıkmak istediği zaman dağ kendisine eğiliyordu. Üzerine çıktığı zaman ise tıpkı bir deve gibi doğruluyordu.
Hz Musa
Mısır’da doğdu. Anne ve babası Hz Yusuf soyundan. Hz Yakup’un İbranice adı İsrail idi ve onu soyundan gelenlere de İsrailoğulları deniliyordu. Hz Yusuf zamanında İsrailoğulları Mısır’a çokça yerleşmişti. Mısır hükümdarı onları köle ve işçi olarak çalıştırıyordu. Firavunun gördüğü bir rüya üzerine tüm doğan erkek çocuklarını bir sene arayla öldürtüyordu. Annesi Hz Musa’yı Nil nehrine bıraktı. Nehirden de Firavunun eşi aldı. Süt annesi de gerçek annesi oldu. Firavun aslında çocuğu öldürmek istedi ama firavunun eşi İsrailoğullarındandı ve imanlı idi ve Haz Musa’nın halası idi. Çocuğu öldürtmedi. Hz Musa delikanlı olduğunda çarşıda dolaşırken bir olaya karıştı ve istemeden cinayet işledi. Cezası ölümdü. Mısır’dan çıktı ve Medyen’e geldi. Burası Hz Şuayb’ın memleketi idi ve Hz Musa’nın dayısı idi. Fakat o bunu bilmiyordu. Hz Şuayb’ın yanında 8 sene çalıştıktan sonra onun kızlarından biri ile evlendi. 10 yıl daha çalıştı ve vatanına dönmek izin aldı. Yolda Tur dağı yakınındaki Tuva vadisinde 40 yaşındayken Allah’ın vahyine mazhar oldu. 40 yıl İsrailoğulları ile Mısır’da kaldıktan sonra Mısır’dan çıktılar. Kudüs’e geldiler. 120 yaşında Kudüs’te vefat etti.
• Annesi ona hamile iken hamileliğini gizleyebildi
• Dünyaya geldikten sonra annesi Hz Cebrail (as) ile konuştu. Allah’ın melekleri ile konuşan bahtiyar hanımlardan biri oldu.
• Başta firavun ve tüm mısır halkı, israiloğullarını sevmiyorlardı ve köle gözüyle bakıyorlardı, bu kavmin mısırda hiçbir hukuku yoktu. (buna rağmen firavun onu evlat edindi)
• Gerçek annesi, ona süt annesi oldu
• Henüz peygamber olmadan duaları kabul olunuyordu
• Asasının mucizeleri oldu (bu asa ilk defa Hz Şuayb’a hediye etmişlerdi. Cennetten mersin ağacındandır. Hz Adem ile bu asanın cennetten geldiği ve Hz Nuh’tan, Hz İbrahim’e ve Hz Şuayb’a geçtiği de nakledilir)
1-asa, Allah’tan ilk vahiy aldığı gün, yerde yılan olmuş ve sonra eline alınca eski haline dönmüştür
2-asa, ejderha olarak Firavun etrafındakilere korku vermiştir
3-asa, ejderha olarak tüm sihirbazların aletlerini yutması
4-asa, denizi yarmış ve 12 yol açılmıştır.
• Sağ elinde zuhur eden ‘yed-i beyaz’ mucizesi
• Mısırlılarla savaşırken meydana gelen mucizeler
1-duası ile mısırlılar üzerine büyük bir tufan gönderilmesi
2-duası ile mısırlıların üzerine çekirge ordusu gönderilmesi
3-duası ile mısır halkına bit gönderilmesi
4-duası mısırlılara kurbağa gönderilmesi
5-duası ile Nilin sularının kan olması
6-duası ile mısırlılara kolera gönderilmesi
• Asasının darbesi ile Kızıldeniz yarılmış ve ümmeti ile birlikte karşı sahile geçmişler ancak ardından gelen firavun ve ordusu aynı yerde boğuldular
• Kendi ümmeti ile mücadele ederken
1-asası ile taşa vurunca 1 kaynak su çıkmıştır
2-duası ile ümmetine kudret helvası ve bıldırcın sürüleri gönderilmiştir
3-duası ile beyaz bir bulut gelerek onları çölde gölgelendirmiş ve bir daha onların üzerinden ayrılmamıştır
4-duası ile ölen bir cemaat 24 saat sonra tekrar dirilmişlerdir
5-elini dokunması ile Samiri’nin yaptığı ve israiloğullarının taptığı altın buzağı heykeli yandı
6-duası ile Samiri, israiloğullarından uzaklaştı ve yaşadığı müddetçe insanlara yanaşmadı
7-yeryüzünü bulut kapladı; bulut güneşin önüne gerilmiş ve dünya geceymiş gibi kapkaranlık olmuştu
8-isyankar duruma düşen israiloğullarının üzerine taun belası gönderildi: sonradan da be bela Hz Musa’nın duası ile kaldırıldı
9-öldürülen bir adam yeniden dirilerek, katilinin kim olduğunu söyledi
• Diğer mucizeleri
1-vahşi kurt, Hz Musa’yı ziayeret ederek konuşmuş ve kavminden haber getirmiştir
2-duası ile çöldeki sarı dikenler saf altın olmuştur
3-yolcuğu sırasında ‘tayyı mekan’ mucizesi ihsan olmuştur
Hz Harun
Hz Musa’nın öz kardeşidir. Hz Harun 3 yıl önce dünyaya gelmiş ve ömrünü mısır’da geçirmişti. Çok tesirli konuşuyordu. Hz Musa konuşmasında ise tutukluk vardı. Hz Harun 123 yıl yaşadı ve Hz Musa’dan 11 ay önce vefat etti.
• Kendisi her zaman Hz Musa ile beraberdi ve Hz Harun adına kayıtlı mucize bilinmemektedir
Hz İlyas
İsrailoğullarındandır ve Hz Musa ile Hz Harun’dan sonra vahiye mazhar olan ilk peygamberdir. Hz İlyas vefatından önce Şam ve Suriyeyi fethetmişti ve toprakları İsrailoğulları arasında taksim etti.
o Duası kabul edilmiş ve yağmur hazinesi emrine verilmiştir
o Duası ile 3 sene yağmur yağmıştır
o Duası ile un ve zeytinyağı bereketlenmiş
o Kıtlık günlerinde kuşlar iman eden kişilere yiyecek ve içecek taşımıştır
o Duası ile yıllardır yatakta olan Hz elyesa ayağa kalkmıştır ve sıhhatine kavuşmuştur.
o Duası ile bereketli yağmurlar yağmış ve insanlar açlıktan kurtulmuştur
o Ateşten bir at onu sırtına alarak göklere doğru uçmuştur.
o Kral acip ve karısı hakkında, hakkını yedikleri köylüye hakkını vermezlerse başlarına gelecekleri söylemiş ve söylediği gibi olmuştur.
o Son ikazlarında kavmine, bilmediğiniz bir ordu gelecek ve sizi kılıçtan geçirecek demiştir.
Hz Elyesa
(adı ihtiyar hanımın oğlu manasına gelmektedir). Hz İlyas onu tanıdığında çok hasta ve yaşlanmış idi. 127 yıl yaşadı. Kabri Baalbek’tedir. Hz İlyas’tan sonra 90 yıl peygamberlik yapmıştır.
• Kuran’da Hz İsmail, Hz Yunus, Hz Lut gibi üstün peygamberlerden olduğu bahsedilmiş ancak mucizelerinden bahsedilmemiştir.
Hz Davud
Hz Elyasa’dan sonra peygamber olmuştur. Hz Yusuf soyundandır. İsrailoğulları çölde göçebe yaşıyordu ve başlarında kral yoktu. Kendilerini dini alimler idare ediyordu. Bir kral istediler. Hz Samuel olan kavmin din lideri, talut’u kral seçti. Talut, Hz Yusuf’un ana bir kardeşi Bünyamin soyundan geliyordu. Ancak israiloğulları kötü huylu bir kavimde ve Talut’u küçümsediler. Ancak Talut yönetimi gülcü ve iyi idi. Hz Davud, Talut’a yardım etti. Hz Davud Kudüs’e yakın yerde doğdu. Kudus’ü kurdu ve krallığın merkezi yaptı. Mescidi Aksa’yı yapmaya başladı ama bitiremedi. Oğlu Hz Süleyman bitirdi. Hz Davud 40 yaşında peygamber oldu. Demircilik sanatını biliyordu. Dört büyük kitaptan biri olan Zebur nazil olmuştur. 150 süredir. Hz davud, siyaset, yönetim ilmine vakıftı. Kendisi çobandı ve bu ilimleri öğreten de olmamıştı ama bu ilimler ona verilmişti. 100 yıl yaşadı. Kabri Kudüs’tedir.
• Rüzgar onun emrine verilmişti
• Vahşi hayvanlar ona bir şey yapmıyordu
• Dilsiz ve cansız taşlar, onunla konuşuyordu
• Dilediği zaman gözlerden gizlenebiliyordu
• Yürüdüğü zaman duvar ve kapı engeller ortadan kalkıyordu, ışığın camdan süzülmesi gibi o da bu engellerden geçebiliyordu
• Küçük böcekler ve haşerat ona yardım ediyordu
• Zikir etmeye başladığı zaman dağlar ve kuşlar dahi kendisi ile zikir ediyordu
• Ellerinde demir hamur gibi yumuşuyordu, istediği şekli veriyordu
• Kendisine siyaset ilmi verilmişti ve bu ilim sayesinde hükümleri birbirinden kolayca ayırıyordu
• Vahşi hayvandalar kendisine itaat ediyordu
Hz Süleyman
Hz Davud’un oğludur. Hz davud’un 18 oğlu vardır ancak Allah en küçük oğlu olan Hz Süleyman’ın peygamber olmasını bildirdiği için, Hz Davud kendinden sonra Hz Süleyman’ı bildirir. 52 yıl yaşadı. Hem kral hem de peygamberdi. Kendine vahyolunan bir kitap yoktu. Hz Musa’ya nazil olan Tevrat ve babası Hz Davud’a nazil olunan Zebur ile amel ediyordu.
• Bütün kuşların dilini biliyor ve onlarla konuşuyordu
• Orduları yalnız insandan değildi, cinler, kuşlar bu orduya dahildi. Tıpkı insanlar gibi onlara kumanda ediyordu.
• Karıncaların seslerini duymuş ve onların beyleri ile de konuşmuşlardır
• Emrinin altında kuşların sayılarını ve vazifelerini teker teker biliyordu
• Kuşlara postacılık ve elçilik gibi çeşitli devler hizmetleri gördürüyordu
• Sebe kraliçesi ile ilgili pek çok mucizesi vardır
1-Sebe kraliçesinin hediyelerini geri çevirmekle peygamber olduğunu ispat etmiştir
2-gelen elçilerin yüzlerini yıkamalarını isteyerek kimlerin gerçekte kadın ve erkek olduklarını meydana çıkarmıştır
3-gelen hediyelerin arasında eğri delinmiş elmas ve delinmemiş inciyi elçi sunmayı unutmuş ama Hz Cebrail Hz Süleyman’a hatırlatmıştır
4-delinmemiş incinin, insan ve cin eli dokunmaksızın delinmesini istemişlerdi ve Hz Süleyman, ağaç kurduna emrederek bu vazifeyi yaptırmıştır. Hem de ağaç kurdu ağaç deler bu kadar sert cismi delemezken birkaç saniyede delmiştir.
5-eğri delinmiş elmastan insan ve cin eli değmeden iplik geçirilmesi istenmiş ve Hz Süleyman bu işi de haşerata yaptırmıştır.
6-göz açıp kapayıncaya kadar kısa zamanda Kraliçe Belkıs, Sebe’den tahtı ile birlikte Kudüs’e getirtmeye mukayyet olmuştur.
• billurdan bir saray yaparak cinnilerin yalanlarını ve fitnelerini ortaya çıkarmıştır
• rüzgar Hz Süleyman emrine verilmiştir
• cinniler Hz Süleyman’a bir takım sanat eserleri, yüksek binalar ve insan gücünün yetmeyeceği büyüklükte eşyalar yapıyorlardı
• bir yere gitmek istediğinde beraberinde sarayları ve binaları da götürüyordu
• kıraç ve otsuz bir dağın üzerine dua ederek, bir miktar su serpmiş ve dağ derhal yeşillik hale gelmiştir
• denizi geçmek istediğinde, sular havaya çekiliyor, Hz Süleyman ve ordusu geçtikten sonra tekrar aynı yerine geliyordu
• vefat edeceklerini anlayınca bunu cinnilerden ve şeytandan gizlemiştir. Ancak bir sene sonra vefatından haberleri olmuştur
Hz Zülküf
Hz Elyesa’nın amcazadesidir. Bazı kaynakları Hz Eyyüb’un torunu olduğunu belirtir. Hz Elyesa vefatından sonra, Hz Zülküf irşat ile vazifelendirildi. Vahiy ile Şam’a geldi. O sırA Yahudiler azmıştı. Başlarında kral yoktu. Yahudilerden kaçan imanlı kişiler Hz Zülküf’e sığınıyordu. 120 yıl yaşadı.
Bilinen tek mucizesi vardır
• duası ile bereketli yağmur yağdı
Hz Zekeriya
Hz Davud’un soyundandır. İsrailoğulları başsız kalmış ve azmışlardı. Onları bu kötülükten kurtarmak isteyenleri de öldürüyorlardı. Hz Zekeriya Kudüs’te doğmuştur. Marangozdu. Tevrat okurdu.Roma’lılar yahudiler üzerinde hakimdi. Hz Zekeriya 40 yaşına gelince vahiy geldi. Hz Zekeriya’nın çocuğu olmamıştır. Beytül Mukaddes’e armağan edilen baldızının kızı Meryem’e bakmakla vazifelendirildi. Hz Meryem’in odasına yiyecekler gelirdi ve sorduğunda Hz Meryem ‘Allah’ın gönderdiğini’ söylerdi. Hz Zekeriya 99 yaşında ve hanımı da 98 iken Allah’tan çocuk istedi. Allah kabul etti. 129 yada 131 yaşında şehit edildi. Kendisini öldürmek isteyenlerden kaçarken ağacın içine saklandı ama şeytan ucu görünen cübbesini gösterdi onu ağaçla kestiler.
• Mescidi Aksa’ya bırakılan Hz Meryem’e kimin bakacağı konusunda ihtilaf çıkınca Hz Zekeriya’nın üstünlüğü ortay açıktı (Mescidi Aksa’ya hizmet eden din alimleri ‘kimin kalemi nehrin üstünde kalıra o bakacak’ demişleri ve Hz Zekeriya’nın kalemi seçilmişti)
• Ne zaman Hz Meryem yanına gidecek olsa orada rızıklar buluyordu
• Duası kabul olunmuş ve çok yaşlı karı-koca iken çocukları olmuştur (Hz Yahya)
• Hz Meryem’i kefareti altın aldığı zaman, yazılması gereken kefaret senedini kalemsiz yazmıştır
• Hz Zekeriya’nın kalemi kendiliğinden Tevrat’ı yazıyordu
• Ellerinden kuru bir dal hemen yaprak açmış ve sular damlatmaya başlamıştır
• Suların üzerinde batmadan yürüyebiliyordu ve ayakları ıslanmıyordu
• Elleri ağaçlara ne zaman işaret etse, ağaçlar onu yanına gelerek selam veriyordu
• Ağaçlar kendisi ile konuşuyor ve onu himaye ediyordu
Hz Yahya
Hz Zekeriya’nın oğludur. 3 yaşındayken ilim ve hikmet konuşmaya başladı. 7 yaşında Tevrat’ı ezberlemişti. 16 yaşında vahiy geldi. Hz Yahya ile aynı dönemde Hz İsa’da vardı ve ondan 6 ay yada 2 yaş küçüktü. Hz Yahya 32 yıl yaşadı. Başı kesilerek şehit oldu. Kral heredos idam ettirdi. Ancak idam sebebi hakkında kaynaklarda farklı bilgiler vardır. Aynı gün heredos ve yakınları, sarayı ile yerin dibine batarak helak oldular.
• Çocuk iken ilim ve hikmet verilmişti
• Genç yaşta herkes sözünü dinletirdi
• İnsanlara gündüz yıldızları göstermişti
• Taş dile gelerek onunla konuşmuş ve kendilerini içine alarak saklamıştır
• Küçük abdesti, bir taşı som altın haline getirmiştir
• Şeytan kendisine görünmüş ve öğüt vermiştir. (bir gün fazlaca yemek yiyen hz Yahya namaz kılarken şeytan bunu onun aleyhine nasıl kullandığını anlatmıştır; ona ağırlık getirdiğini ve namazı kılamadığını belirtmiştir ve ondan sonra Hz Yahya fazla yemedi.)
Hz İsa
İsrailoğullarından gelen son peygamber Hz İsa olup, insanlığa gelen son peygamber de Hz. Muhammed‘dir (sav). Mesih=kurtarıcı. Hz Meryem’in oğludur. Hz Meryem babası İmran’dır. İmran’ın hiç çocuğu olmamıştır ve bir gün ağaçta kuş yavusunı beslerken görürü ve Allah’a dua eder. Bana bir evlat ver ki onu senin hizmetine vereyim der. Hz Meryem’i veriri Allah. O zaman dindar insanları çocuklarını Kudüs’te Beytül Mukaddes’e veriyorlardı. Ancak kız çocuklarını verilmesi o zamana kadar adet değildi. Duası kabul olundu ve kız olmasına rağmen Mescidi Aksa’ya alındı. Hz Zekeriya ona himayesine almıştı. Hz Meryem hamile olduğunu Hz Zekeriya’dan bile gizledi. Doğum zamanı Beytül Mukaddes’ten kaçtı. Doğum esnasında da, 9 ay önce hamile kaldığını bildiren sesin aynısını duydu ve ona peygamber doğurduğunu söyledi. Doğum olan yerde 40 gün kaldı. Sonra Kudüs’e döndü. 40 günlük Hz İsa konuştu ve Hz Meryem’e bir şey diyemediler. Hiristiyanlığın kabul ettiği 4 incil vardır; Matta, Markos, Luka, Yuhanna. Kabul etmedikleri Barnabal incili islamı hakikatlare uymaktadır. Hz İsa 33 yaşında peygamber oldu. Yoldan çıkmış israiloğullarını ikaz etti. O zaman o topraklar Romalıların hakimiyetindeydi ve onlar putperestti. Onların tanrılarını inkar edenleri cezalandırılıyorlardı ve bu nedenle iman edenler gizliyorlardı. Yahudiler Hz İsa’yı Roma valisine şikayet ettiler ve onun ceza almasını istediler.
• Dünyaya gelmesi mucizedir
• Ana rahmine düşmesi Cebrail (as) ile teyit edilmiştir
• Beşikte iken konuşuyordu
• Tevrat, Zebur öğretilmiş ve İncil vahiyle gelmiştir
• Çamurdan kuş şekilleri yapıyor ve sonra üflediğinde, çamur şekiller canlanıyordu
• Dokunduğu zaman hastaları tedavi ediyor, anadan doğma kör olanın gözleri açılıyor, küt ve kötürüm olanı yürütüyordu
• Ölmüşü diriltiyordu
• İnsanların evlerinde yedikleri yemekleri ve evlerinde ne sakladıklarını biliyordu
• İsrailoğulları birkaç kez öldürmek istedikleri halde Allah korudu
• Ümmetine gökten sofra inmişti
• Diri olarak dünyamızdan ayrılmış ve göklere çıkmıştır
• Duası ile balıkçıların ağına iki gemi dolusu balık toplanmıştı
• Bir cins boya tohumu ile bütün kumaşları ayrı ayrı renkte hem de aynı kazanda boyamıştı
• Uykuda ilen dahi yanında konuşulanları duyuyordu
• İsrailoğullarından uzakta iken dahi kendi hakkında konuştuklarını duyuyordu
• Kurumuş bir kafatasını konuşturmuştu
• Bir gün kuzunun kulağına ‘ölüm var unutma’ dedi ve o günden sonra kuzu bir daha yem yemedi
Hz Muhammed (sav)
(Hakkında detaylı yazılmış kitapların okunması tavsiye olunur)
• Ebu cehil suikast girişimi başarısız olmuştur
• Ebu Cehil’in hezimeti
• Pehliva Rükane ve iki mucize
• Hz Tufeyl Bin Amrud Devsih’in nuru
• Ebu Leheb’in karısı
• Ebu Leheb’in oğlu Uteyte
• Hz Abdullah Bin Mes’ud
• Kureyş’in boykot sahifeleri
• Ayın yarılması
• Güneşin hapsedildiği mucizesi
• Mirac mucizesi
• Mekke’den çıkışlarındaki mucizeler
• Sevr mağarası
• Suraka bin Cu’süm ve gördükleri mucize
• Kısır ve hasta koyun
• Bir kısır koyun daha
• Kılıç olan odun parçası
• Hurma dalından bir kılıç
• Sakı olan mızraklar
• Hz Abbas bin Abdulmuttalib esareti
• Kopan kolun yerine takılması
• Hz Katade’nin gözü
• Hz Muhammed (sav) mızrakları
• Kuzman adında süvarinin akibeti
• Hurma dalından bir kılıç daha
• El Menhur
• Uzayan yay kirişi
• Yumuşayan taşlar
• Hendekte bir kaya daha
• Bereketlenen hurmalar
• Hz Cabir bin Abdillah’ın ziyafeti
• Duası ile şehit olanlar
• Duası ile uzayan ömür
• Zehirlenmiş koyun eti
• Çoban Esved’in hurileri
• Hz Ali (as) ağrıyan gözleri
• Hz Selman Farisi hürriyeti
• Yahudi alimlerin soruları
• Ebu Amir’in akibeti
• Umeyr ibni Vehb ve Müslümanlık
• Fidye için gelen develer
• Yahudi hiyaneti ve cezası
• Utbe Bin Ferkad ve güzel kokusu
• Onun nurları
• Başka bir nur
• Bir nebi, bir sıdık, iki şehit
• Üfürülünce açılan gözler
• Gözleri açılan mücahit
• Hudeybiye yolundaki su kuyusu
• Herkes uyuyunca
• Yine Hudeybiye
• Ben varken helak olmazsınız
• Kabbas İbni Eşyem El Leysi
• Habeş kralı eshime Necaşi
• Sen şehide bir hanımsın
• Arkalarında duranları gören insan
• Taksimci kasap mı?
• Ağlayan kütük
• Sanki bir tac gibi
• Tükenmeyen hurmalar
• Hz Ebu Talha’nın yemeği
• Bir yolculukta bereketlenen yemekler
• Hz Ebu Bekir misafirleri
• Tesbih eden yemekler
• Ümeyye’nin katili
• Hala sultana verilen müjde
• Hz Abdullah Bin Ebi Atik’in kırışan ayağı
• Anan olsaydı razı olur muydun?
• Kim bu arslanlar yiyesice?
• Dün ne yapmıştın?
• Hz Ebu Katade’nin ok yarası
• Bir ok yarası daha
• Hatip bin Ebi Beltia’nın affı
• Attab bin Üseyd ve Haris İbni Hişam’ın İslam nuruna kavuşması
• Devrilen putlar
• Fudale İnbi Umeyr’in kini
• Hz Sa’d İnbi Ebi Vakkas
• Düğün hediyesi olan yemek
• Hz Ebu Hureyye sütü
• Düşmanla vuruş ya Şeybe
• Hz Ebu Heyseme
• Hıcır kuyuları ve bulut mucizesi
• Hz Muhammed (sav) yitik devesi
• Hz Ebu Zer Gifari
• Muşakkak vadisinde su
• Beni Saad Kabilesinden su kuyusu
• Eslemilerden Hamza bin Amr’ın nuru
• Hz Bilal Habeşi Tebük’te hurma ziayefeti
• Onu geyik avlarken yakalayacaksın ya Halit
• Büceyr bin Bücerte
• Urve inbi Mes’ud şehadeti
• Amir inbi Tuheyf ve Erbed inbi Kays
• Kisra’nın hazineleri
• Şair Nabiga ve güzel dişleri
• Yazık sana Sa’lebe
• Allah’ım ona sebat ver
• Ye ve yedir ya Ümmü Süleym
• Sen mi soracaksın, yoksa ben mi söyleyim?
• O halde bunu esirlere yediriniz
• Yüzün ak olsun
• Hayır ben Allah’’ın Resulü ile birlikte Müslüman oldum
• Şimdi benim elimden seni kim kurtaracak?
• Allah’ı tesbih eden çakıl taşı
• Her sihirbazı öldürünüz
• Şikayete gelen deve
• Kuduran deve
• Bir ceylan şikayeti
• Cennet hanımlarının hanımefendisi hz Fatma hüznü ve sevinci
• Süheyl ibni Amr’ın durumu
Hz. Adem Hindistan tarafında ve Hz. Havva Cidde’e bırakıldı. Ceza olarak 40 yıl ayrı yaşadılar. Allah Tevbelerini kabul etti. Arafat ovasında kavuştular. Cidde bölgesine yerleştiler. Allah’ın emri ile ilk defa Kabe’yi onlar kurdu. 20 batında 40 çocuk oldu. İlk batındaki kız ile ikinci batındaki erkek evlenirdi. Sonraki nesilde kardeş evliliği yok. Kabil Leduna ile Habil İklima ile evlenmesi gerekiyordu. Ama Kabil itiraz etti ve kıskançlık nedeniyle kardeşini öldür. 1000 yıla yakın yaşadı
• Halife olarak yaratılmıştı. (Allah Ademi yaratacağını ve halifelik vereceğini meleklere bildirmişti. Yeryüzünde Allah’ın kanunlarını yürüteceği için kendisine halifelik sıfatı verildi)
• Vahşi hayvanlarla konuşuyordu
• Ayaklarının altında yeryüzü dürülmüş ve mesafeler kısalmıştı
• Elini taşa dokunduğu zaman bol ve tatlı kaynamıştı
• Ağaçları yürütmüştü
• Elinde küçük taşlar tespit okuyordu
• Elleriyle ektiği tohumlar aynı gün meyve veriyordu
• Cansız putları konuşturmuş ve onları kendisine iman ettirmişti.
• Elleri ateşten müteessir olmadı
• Bir takım taşlar kendisi ile birlikte yürümüştür
Hz. Şis (Şit)
Hz Adem’in şeriatı ancak ona 50 suhuf daha inzal oldu. Matemetik ilminin kurucusudur. Kimya ilmine de vakiftı. Hz Adem Kabe’yi çadır olarak kurmuştu. İlk defa taş ve çamurdan yapan Hz Şit. Yeryüzünde ilk kılıcı yapan.
Hz Şit bir batında tek doğdu. Öldürülen Hz Habil’in evleneceği İklima’yı Kabil kaçırmıştı. Lebuda ise tek kalmıştı. Hz Şit onunla evlendi. Kabil kaçarak Yemen tarafına yerleşmişti.
Hz Adem’in olu Hz Şit’e vasiyeti; evlatlarına ve insanlara söyle
1-dünyaya inanmasınlar
2-hanımlarının sözleri ile amel etmesinler
3-yapacakları işin sonrasını düşünsünler ve ondan sonra yapsınlar
4-gönüllerinin sesini dinlesinler
5-yapacakları her işte salih kişilerle iştişarede bulunsunlar
Hz İdris
Asıl adı Uhnud ve baba adı Yerda. Kuran’da İdris olarak geçer. Adem’in 6. Torunu. Yeryüzünde ilk yazı yazan ve dikiş diken kişidir. Yıldız ilmi ilk defa kendisine öğretildi. Ademoğulları arasında ilk defa harp etme izni ve emri verilen kişidir. Kabil soyundan gelenlerde fitne, fesat, zina çoğalmıştır.
Kendisine 30 suhuf nazil oldu. 365 sene yaşadı.
• Meleklerle görüşüyordu
• Bulutlara hükmediyor ve onlarla konuşuyordu
• Ağaçtaki yaprakların sayısını biliyordu
• Kum taneleri ile konuşuyordu
• Yıldızların seyrini, isimlerini ve durumlarını haber veriyordu ve haber verdiği şey olduğu gibi çıkıyordu
Hz Nuh
Hz İdris vefatından sonra uzunca süre geçmişti. Lübnan’ın Baalbek kasabasında yaşadı. Uzun mücadeleye rağmen kendine inanan sayısı 70 kişiydi. Kendi oğlu Kenan ile kendi karısı Vaile de inanmayanlardandı. Büyük tufandan sonra 350 sene daha yaşadı. 40 yaşında peygamber oldu. 950 sene peygamberlik yaptı. 1340 sene yaşadı ancak 1480 ve 1720 sene diyen kaynaklar da var.
• Duası ile büyük taşlar eriyerek toprak haline gelmişti
• Uzaktaki eşyayı yanındaymış gibi görebiliyordu
• Susuz yerlerden su çıkarıyordu
• Bulutsuz olarak yağmur yağdırıyordu
• Duaları ile kuru ağaçlar yeniden canlanıyordu
• Köklü ağaçları yerlerinden kaldırıp, başka yere götürebiliyordu
• Duası ile kavminin kadınları kısırlaşmıştı
• Duası ile yağmur kesilmiş ve kavmi arasında kıtlık ve kuraklık başlamıştı
• Duası ile kavmine büyük bir tufan gönderdi Allah. Kendisini ve inananları gemi ile kurtardı
• Gemisini kirleten kavmine beddua etti ve kavmi de uyuz hastalığına tutularak kirlettikleri gemi kendi elleri ile temizlemişlerdi
• Gemiden karaya çıktıktan sonra beraberindeki ümmet ve evlatları için bereket duasında bulundu
Hz. Hud
Kuran’da adına süre vardır. Yemen tarafında bugünkü Hadramut’ta yaşadı. Meşhur İrem bağları bunlar tarafından kurulmuştu.İrem bağları Kuran’da Fecr süresinde dahi zikredilir.
Hz Nuh soyundan gelen bir kişinin Şedid ve Şeddad adında iki oğlu vardı. Şedid krallık kurmuş ve Şeddad ilimle ilgilenmişti. Ancak bu nesil yanlış yola saptı ve Hz Hud geldi. Bu kavmin adı Ad kavmi idi. Hz Hud kavmi terk etti ve kavim toprak altına diri diri gömülerek helak edildi. Hz Hud Mekke’i Mükerreme’ye göç etti. 150 yıl yaşadı.
• Rüzgara hükmediyordu.
• Duası ile verimsiz topraklar bereketlendi
• Duası ile koyun yünleri kıymetli ipek ve ibrişim haline geldi
• Duası ile taş ve kayaların hepsi toprak haline geldi
Hz. Salih
Semud kavmine gönderildi. Hicaz ile Şam arasında Hicr adı verilen vadide yaşıyorlardı. İki asır bu kavme vaaz etti ve kavim düzelmeyince Allah, Cebrail (sa) kavmi helak etmeye gönderdi. Hz Salih iman edenlerle Mekke-İ Mükerreme’ye gitti. 270 sene burada yaşadı ve vefat etti.
• Dikeli ağaçlar meyveli ağaç haline geldi
• Duası ile büyük kayalardan sular fışkırdı
• Ateş tesit etmemiştir.
• Sığ bir kayanda canlı ve dişi deve çıkarması
Hz İbrahim
Babil’de doğdu. Zamanın kralına o topraklarda nemrut denirdi ve zamanın nemrudunun adı Kenandı. Hz İbrahim azmış olan bu kavme geldi. 17 yaşında vahiy geldi. Asıl risalet vazifesi 40 yaşından sonra geldi.
Nemrut Hn İbrahim’i ateşe attı ama ateş ona gülistan oldu. ..Kuran şöyle anlatır ‘ ey ateş, İbrahim için serin ve selamet ol’…Hz İbrahim ailesi ile Harran’a gitti. Şama gitti. Mısır ve Filistine gitti. 86 yaşınd aike Hz İsmail ve 99 yaşınd aike Hz İshak doğdu. 175 sene yaşadı. 10 suhuf nazil oldu.
Atıldığı ateşten çıktı ve nemrutun yanına gitti. Nemrut, rabbinin büyüklüğünü gördük, 4000 sığır kurban etsem olur mu dedi, Hz İbrahim, Rabbim senden bir şey kabul etmez dedi. O zaman tacımı, tahtımı terk etmem lazım ise bunu yapamam dedi ve kavmi ile sivrisinekler ile helak edildi.
Sünnet olmak, tırnak kesmek, bıyıkları kırkmak, misvak kullanmak, hutbe okumak, su ile istincada bulunmak,, şalvar giymek Hz İbrahim’in sünnetidir.
İlk defa saç ve sakalı ağaran zat de Hz İbrahim’dir.
• Cesedini ateş yakmadı.
• Taşlar odun ve kömür haline gelerek yandı
• Hayvanlar Hz İbrahim ile konuşuyordu ve hatta onunla arkadaşlık ediyordu
• Duvarın ve hatta dağların arkasındaki hadiseleri yanında imiş gibi görüyordu.
• Taş üzerinde ağaç bitirmişti
• Oturduğu evlerden güzel kokular zuhur ediyordu
• Ne kadar uzakta olursa olsun, kendisini çağıran sesleri hemen duyuyordu.
• Birkaç hayvanı kendi kesti ve sonra onların dirildiğini gördü. Kuran’da bu olay çok açık anlatılır.
Hz Lut
Hz İbrahim’in kardeşi Halilur-Rahman’ın oğludur.. Urfa’dan (Babil) beraber hicret etmişler. Birlikte Şam ve sonra Mısır’a gitmişler. Mısır dönüşü Hz İbrahim Filistin’e yerleşmiş, Hz Lut ise Ürdün’e. Sodom ülkesi. Burası 5 şehirden ibaret. Hz İbrahim’in sağlığında Hz Lut da peygamber oldu. Sodom halkını doğru yola çağırmak için. Ancak doğru yolu tercih etmediler ve helak oldular. Üzerlerine taş yağdı ve 5 şehir alt üst oldu. Sodom’un battığı yerden çıkan su ile Lut gölü oluştu. Hz. Lut Mekke-i Mükerreme’ye hicret etti ve 80 yaşında vefat etti.
• Duası ile çorak yerlerde otlar bitiyordu
• Kafirle attığı bir avuç kum hepsini hasta etti
• Üzerinde yattığı kumlar ve taşlar, yün ve pamuk gibi yumuşak oluyordu.
• Uzak mesafede olanları görüyor ve haber veriyordu
• Kurak mevsimde hem de bulutsuz olarak yağmur yağdırmıştı.
• Küçük taşlar ve kum taneleri Hz Lut ile konuşuyordu
• Kavmi tamamen helak oldu ve tarihten silindi
Hz İsmail
Hz İbrahim’in büyük oğludur. Annesi Hz Hacer. (Hz İbrahim’e Mısır firavununun hediyesi Hz Sara’dan Hz İshak doğar). Allah’ın emri ile Hz Hacer ve Hz İsmail’i Mekke-i Mükerreme’de bırakır.
• Zemzem kuyusu
• Allah’ın emri ile babası tarafından kurban edilmek istenmişti. Allah bir koç göndermek sureti ile onları kurtarmıştı.
• Babasının ziyaret ve işaretini anlayarak hanımı bırakmış ve yeni bir evlilik yapmıştır.
• Kubeys dağı kendisi ile konuşmuştur
• Duası ile hiç doğurmamış kısır bir koyundan devamlı olarak süt almıştır.
• Duaları ile koyunlar çoğalmış ve yünleri de ibrişim halini almıştır.
• Duası ile kumlar un halini almıştır
Hz. İshak
Hz İbrahim’in 2 oğludur. Annesi Hz Sara. Annesi 90 yaşındayken doğum yapar. Hz İbrahim ise 120 yaşında. Hz İshak 40 yaşında ve henüz babası sağ iken nübüvvet ihsan edildi. 70 yaşında iken kız ve erkek ikiz çocukları olur, Hz Yakup ve Iys. 170 yıl yaşadı ve kabri Filistin’de Halilur-Rahman şehrindedir
• Üzerine bindiği hayvanda harikalar meydana geliyordu
• Bir koyun bir batında 90 kuzu dünyaya getirmişti.
• Sığır derileri yeniden canlanmış ve eski halini almıştı
• Dilsiz hayvanlar Hz İshak ile konuşmuştu
• Büyük bir dağ harekete geçmiş ve aynı zamanda onun nübüvvetine şahadet etmişti.
Hz Yakup
(yani İsrail, Süryanice yada İbranice ‘Allah’ın kulu’ demektir)
Hz Yakub’un oğludur. Filistin’deki Kenan bölgesine yerleşti. 40 yaşında peygamber oldu. 12 çocuğu oldu ve son çocuğu hz Yusuf için çok ağladı. Son zamanda ailesi ile Mısır’a göçtü ve orada yaşadı.147 yaşında vefat etti.
• Sesi çok gür ve sürekli idi
• Duası ile kabilenin bütün koyunları dörder kuzu dünyaya getirmişti
• Taşlık araziler, topraklandı ve verimli hale geldi
• Elindeki eşyayı çok uzak mesafelere atabiliyordu
• Rüya tabirlerine bakarak geleceğe dair bilgi veriyordu
• Mısır’dan yola çıkan oğlunun göleğinin kokusunu Kenan’dan almıştı. (1000km)
Hz Yusuf
Hz Yakup’un 12 çocuğunun en küçüğüdür. Kardeşleri onu önce kuyuya attılar, sonra köle olduğunu söyleyip Mısırlı bir tüccara sattılar, Hz Yusuf Mısırda ikinci defa satıldı. İkinci defa alan zat Mısır hükümetinin veziriydi. Önceleri vezirin yanında evlat muamelesi gördü. Delikanlı olunca vezirin karısı Hz Yusuf’a aşık oldu ve onun arzusuna boyun eğmeyince, iftiraya uğrayarak hapse atıldı. 7 yıl hapiste kaldı. Mısır firavunun gördüğü bir rüyayı açıklaması ile hapisten kurtarıldı. Firavun onu azat etti ve hazineye bakmakla görevlendirdi ve vezir yaptı. Hem vezir hem de peygamber olarak görev yaptı. Daha önce kendisine aşık olan kadının vezir olan kocası ölmüştü ve onun evlendi. Mısır’da 7 yıl kuraklık oldu ve yiyecek almaya gelen kardeşleri onu tanımadı ama Hz Yusuf onları tanıdı ve ardından gelişen çeşitli olaylar sonrası onları affetti. 110 yıl yaşadı.
• Yüzü başlı başına bir mucize idi (çok güzeldi)
• Sözleri de başlı başına mucize idi
• Dilediği zaman çok uzakta olan babası hz Yakup’u görebiliyordu
• Bir sabi çocuk ve putperest konuşmuş ve onun lehine şahitlik etmiştir
• Rüya ilmini biliyordu ve bu ilimle geleceği haber veriyordu
• Duaları ile Hz Zeliha yeniden gençliğine kavuşmuştu (ona aşık olan kadın daha sonra pişman olmuş ve ömrü Hz Yusuf’un peygamber olduğunu anlatarak geçirmişti ve Hz Yusuf’tan kendisi ile evlenmesi ve kendisini affetmesini istemişti)
• Duası ile ağaç yaprakları kıymetli kumaş haline gelmişti.
Hz Yunus
Hz Yakup soyundan gelmekte ve Musul civarında kurulu Ninova insanlarına peygamber gönderilmiştir. Kavmi doğru yola gelmeyince Hz Yunus şehri terk eder ama Allah tarafından şehri terk etme emri kendisine verilmeden şehri terk ettiği için şehir helak olmaz. Ama Hz Yunus kendisinden önceki peygamberlerin yolundan yürüdüğünü zannetmiştir. Kavmi karşısında da yalancı durumuna düşmüştür. Yalancının da öldürülmesi gerekir. Hem bu endişeden hem de vaat ettiği azap gerçekleşmediği için Ninova’dan kaçtı ve Suriye tarafına gitti. Lazkiye limanında bir gemiye bindi. Gemi bir müddet yürüdükten sonra durdu ve gemide bir günahkar olduğuna karar verildi. Bu kişinin denize atılması gerekiyordu. Üçer defa kura çekildi ve hepsinde de Hz Yusuf çıkınca, denize atıldı. Allah’ın kudreti ile Hz Yusuf’u büyük bir balık yuttu. Hz Yusuf balığın karnında devamlı olarak Allah’ı zikretti. Balık onu daha sonra Lazkiye limanına bıraktı. Oldukça hasta idi. Yine zikre devam ediyordu. Cebrail geldi ve kavmine geri dönmesinin emredildiğini bildirdi. Ninova halkı bu dönemde azabın alametlerini görmüşler ve doğru yolu seçmişlerdi. Kavmi Hz Yusuf’u sevinçle karşıladı. 220 yıl yaşadı. 420 yıl diyen de vardır. Gerçeği Allah bilir.
• Denize atılınca balık yuttu ve 3 gün yada 40 gün sonra balığın karnından sağ olarak çıktı ve tekrar kavminin arasına döndü.
• Duası ile beyaz bulutlardan ateş çıkmıştı
• Duası ile susuz dağdan tatlı su fışkırmıştı
• Kertenkele bile Hz Yunus’un peygamberliğine şahadet etmişti
• Demirden olan kapı halkası som altın kesilmişti
• Odunsuz olarak ateş yakmıştı
Hz Eyyub
Hz İshak’in ikiz çocukları olmuştur. Biri Hz Yakup ve diğeri Hz Iys’dir. Hz Eyyup, Hz Iys soyundandır. Hz Eyyüb, Ürdün’de doğmuştur. Aynı zamanda Hz Lut’un torunudur. Hz Eyyup, Hz Yusuf’un torunlarından biri ile evlendi. 9 çocukları oldu ve sağlığında iken torunlarla 100 kişiyi buldular. 40 yaşında peygamber oldu. Kavminden sadece 3 kişi ona inandı. Hz Eyyüp çok zengindi. Allah onu malları ile sınava tabi tuttu ve hepsi kısa zamanda zayi oldu. Ayrıca ailesi vefat etti. Ama yine de imanını kaybetmedi ve her şeyin gerçek sahibinin Allah olduğunu devamlı söyledi. Daha sonra uzun yıllar hasta oldu ama Allah’ı zikre devam etti. 220 yıl yaşadı.
• Davarları, çobanları birlikte helal oldu (binlerce davar ve işçileri)
• Develeri, sığırları, öküzleri ve hatta işçileri öldüğü zaman dahi aynı sözleri söyleyebilmiştir
• Belalar arka arkaya ve çok şiddetli gelmiştir.
• 3 yada 7 yıl süren şiddetli hastalığından zerre kadar şikayet etmemesi ve de insanların kendini hastalığı nedeniyle ayıplamasına da dayanması
• Kavmi ile konuşurken üzerine bir bulut yaklaşmış ve bulut Hz Eyyüb’e hitap etmiştir.
• Ayağını vurduğu yerden gür ve berrak bir su çıkmıştır
• Ayağını vurduğu yerdeki su ile yıkanmış ve vücudundaki yaralardan hiçbir iz kalmamıştır.
• Ayağını yine vurduğunda tekrar gür bir su kaynağı çıkmıştır
• Vücudu şifaya kavuştuktan sonra üzerine çekirgeler yağmıştır. Çekirgeler hemen ölmüş ve saf altın haline gelmişlerdir.
• Duası ile hanımı yeniden gençleşmiştir
• Hanımın gençliği sadece şekil ve surette kalmamıştır.
• Hem yemininden kurtulmuş hem de hanımlarını azat etmiştir
• Şeytan 3 defa hanımının önüne çeşitli kıyafetlerle çıkmıştır.
• Koyunların yünleri, ipek veya ibrişim olmuştur
• Evin bütün duvar ve direkleri ortadan kalkmış ve ev havada istinasız asılı olarak durabilmiştir.
• Duası ile seraplar su haline gelebilmiştir
Hz Şuayb
Hz Şuayb efendimize Hatibul Enbiya=Peygamberlerin hatibi denilmiştir. Çünkü çok güzel konuşuyordu. Önce Eyke (Mısır civarında) ve sonra gittiği Medyen’e peygamber oldu.Ancak her iki kavim de helak oldu. Bunun üzerine Hz Şuayb Mekkei Mükerrem’e geldi. Kabri Mekke’de.
• Davet ve irşatlarına kulak vermeyen Eyke’liler helak oldu
• Kendisine iman etmeyen Medyen halkı da helak oldu
• Siyah doğan kuzular tamamen beyaz renk almıştır
• Duası ile taşlar ve kayalar toprak halini almıştır
• Bazı taşların etrafında dolandı ve bu taşlar anında saf bakır oldu
• Bazı cansız taşlara hayat verdi. Taşların her biri koyun oldu
• Duası ile kum tepeleri yerlerini terk etmişti
• Yüksek bir dağa çıkmak istediği zaman dağ kendisine eğiliyordu. Üzerine çıktığı zaman ise tıpkı bir deve gibi doğruluyordu.
Hz Musa
Mısır’da doğdu. Anne ve babası Hz Yusuf soyundan. Hz Yakup’un İbranice adı İsrail idi ve onu soyundan gelenlere de İsrailoğulları deniliyordu. Hz Yusuf zamanında İsrailoğulları Mısır’a çokça yerleşmişti. Mısır hükümdarı onları köle ve işçi olarak çalıştırıyordu. Firavunun gördüğü bir rüya üzerine tüm doğan erkek çocuklarını bir sene arayla öldürtüyordu. Annesi Hz Musa’yı Nil nehrine bıraktı. Nehirden de Firavunun eşi aldı. Süt annesi de gerçek annesi oldu. Firavun aslında çocuğu öldürmek istedi ama firavunun eşi İsrailoğullarındandı ve imanlı idi ve Haz Musa’nın halası idi. Çocuğu öldürtmedi. Hz Musa delikanlı olduğunda çarşıda dolaşırken bir olaya karıştı ve istemeden cinayet işledi. Cezası ölümdü. Mısır’dan çıktı ve Medyen’e geldi. Burası Hz Şuayb’ın memleketi idi ve Hz Musa’nın dayısı idi. Fakat o bunu bilmiyordu. Hz Şuayb’ın yanında 8 sene çalıştıktan sonra onun kızlarından biri ile evlendi. 10 yıl daha çalıştı ve vatanına dönmek izin aldı. Yolda Tur dağı yakınındaki Tuva vadisinde 40 yaşındayken Allah’ın vahyine mazhar oldu. 40 yıl İsrailoğulları ile Mısır’da kaldıktan sonra Mısır’dan çıktılar. Kudüs’e geldiler. 120 yaşında Kudüs’te vefat etti.
• Annesi ona hamile iken hamileliğini gizleyebildi
• Dünyaya geldikten sonra annesi Hz Cebrail (as) ile konuştu. Allah’ın melekleri ile konuşan bahtiyar hanımlardan biri oldu.
• Başta firavun ve tüm mısır halkı, israiloğullarını sevmiyorlardı ve köle gözüyle bakıyorlardı, bu kavmin mısırda hiçbir hukuku yoktu. (buna rağmen firavun onu evlat edindi)
• Gerçek annesi, ona süt annesi oldu
• Henüz peygamber olmadan duaları kabul olunuyordu
• Asasının mucizeleri oldu (bu asa ilk defa Hz Şuayb’a hediye etmişlerdi. Cennetten mersin ağacındandır. Hz Adem ile bu asanın cennetten geldiği ve Hz Nuh’tan, Hz İbrahim’e ve Hz Şuayb’a geçtiği de nakledilir)
1-asa, Allah’tan ilk vahiy aldığı gün, yerde yılan olmuş ve sonra eline alınca eski haline dönmüştür
2-asa, ejderha olarak Firavun etrafındakilere korku vermiştir
3-asa, ejderha olarak tüm sihirbazların aletlerini yutması
4-asa, denizi yarmış ve 12 yol açılmıştır.
• Sağ elinde zuhur eden ‘yed-i beyaz’ mucizesi
• Mısırlılarla savaşırken meydana gelen mucizeler
1-duası ile mısırlılar üzerine büyük bir tufan gönderilmesi
2-duası ile mısırlıların üzerine çekirge ordusu gönderilmesi
3-duası ile mısır halkına bit gönderilmesi
4-duası mısırlılara kurbağa gönderilmesi
5-duası ile Nilin sularının kan olması
6-duası ile mısırlılara kolera gönderilmesi
• Asasının darbesi ile Kızıldeniz yarılmış ve ümmeti ile birlikte karşı sahile geçmişler ancak ardından gelen firavun ve ordusu aynı yerde boğuldular
• Kendi ümmeti ile mücadele ederken
1-asası ile taşa vurunca 1 kaynak su çıkmıştır
2-duası ile ümmetine kudret helvası ve bıldırcın sürüleri gönderilmiştir
3-duası ile beyaz bir bulut gelerek onları çölde gölgelendirmiş ve bir daha onların üzerinden ayrılmamıştır
4-duası ile ölen bir cemaat 24 saat sonra tekrar dirilmişlerdir
5-elini dokunması ile Samiri’nin yaptığı ve israiloğullarının taptığı altın buzağı heykeli yandı
6-duası ile Samiri, israiloğullarından uzaklaştı ve yaşadığı müddetçe insanlara yanaşmadı
7-yeryüzünü bulut kapladı; bulut güneşin önüne gerilmiş ve dünya geceymiş gibi kapkaranlık olmuştu
8-isyankar duruma düşen israiloğullarının üzerine taun belası gönderildi: sonradan da be bela Hz Musa’nın duası ile kaldırıldı
9-öldürülen bir adam yeniden dirilerek, katilinin kim olduğunu söyledi
• Diğer mucizeleri
1-vahşi kurt, Hz Musa’yı ziayeret ederek konuşmuş ve kavminden haber getirmiştir
2-duası ile çöldeki sarı dikenler saf altın olmuştur
3-yolcuğu sırasında ‘tayyı mekan’ mucizesi ihsan olmuştur
Hz Harun
Hz Musa’nın öz kardeşidir. Hz Harun 3 yıl önce dünyaya gelmiş ve ömrünü mısır’da geçirmişti. Çok tesirli konuşuyordu. Hz Musa konuşmasında ise tutukluk vardı. Hz Harun 123 yıl yaşadı ve Hz Musa’dan 11 ay önce vefat etti.
• Kendisi her zaman Hz Musa ile beraberdi ve Hz Harun adına kayıtlı mucize bilinmemektedir
Hz İlyas
İsrailoğullarındandır ve Hz Musa ile Hz Harun’dan sonra vahiye mazhar olan ilk peygamberdir. Hz İlyas vefatından önce Şam ve Suriyeyi fethetmişti ve toprakları İsrailoğulları arasında taksim etti.
o Duası kabul edilmiş ve yağmur hazinesi emrine verilmiştir
o Duası ile 3 sene yağmur yağmıştır
o Duası ile un ve zeytinyağı bereketlenmiş
o Kıtlık günlerinde kuşlar iman eden kişilere yiyecek ve içecek taşımıştır
o Duası ile yıllardır yatakta olan Hz elyesa ayağa kalkmıştır ve sıhhatine kavuşmuştur.
o Duası ile bereketli yağmurlar yağmış ve insanlar açlıktan kurtulmuştur
o Ateşten bir at onu sırtına alarak göklere doğru uçmuştur.
o Kral acip ve karısı hakkında, hakkını yedikleri köylüye hakkını vermezlerse başlarına gelecekleri söylemiş ve söylediği gibi olmuştur.
o Son ikazlarında kavmine, bilmediğiniz bir ordu gelecek ve sizi kılıçtan geçirecek demiştir.
Hz Elyesa
(adı ihtiyar hanımın oğlu manasına gelmektedir). Hz İlyas onu tanıdığında çok hasta ve yaşlanmış idi. 127 yıl yaşadı. Kabri Baalbek’tedir. Hz İlyas’tan sonra 90 yıl peygamberlik yapmıştır.
• Kuran’da Hz İsmail, Hz Yunus, Hz Lut gibi üstün peygamberlerden olduğu bahsedilmiş ancak mucizelerinden bahsedilmemiştir.
Hz Davud
Hz Elyasa’dan sonra peygamber olmuştur. Hz Yusuf soyundandır. İsrailoğulları çölde göçebe yaşıyordu ve başlarında kral yoktu. Kendilerini dini alimler idare ediyordu. Bir kral istediler. Hz Samuel olan kavmin din lideri, talut’u kral seçti. Talut, Hz Yusuf’un ana bir kardeşi Bünyamin soyundan geliyordu. Ancak israiloğulları kötü huylu bir kavimde ve Talut’u küçümsediler. Ancak Talut yönetimi gülcü ve iyi idi. Hz Davud, Talut’a yardım etti. Hz Davud Kudüs’e yakın yerde doğdu. Kudus’ü kurdu ve krallığın merkezi yaptı. Mescidi Aksa’yı yapmaya başladı ama bitiremedi. Oğlu Hz Süleyman bitirdi. Hz Davud 40 yaşında peygamber oldu. Demircilik sanatını biliyordu. Dört büyük kitaptan biri olan Zebur nazil olmuştur. 150 süredir. Hz davud, siyaset, yönetim ilmine vakıftı. Kendisi çobandı ve bu ilimleri öğreten de olmamıştı ama bu ilimler ona verilmişti. 100 yıl yaşadı. Kabri Kudüs’tedir.
• Rüzgar onun emrine verilmişti
• Vahşi hayvanlar ona bir şey yapmıyordu
• Dilsiz ve cansız taşlar, onunla konuşuyordu
• Dilediği zaman gözlerden gizlenebiliyordu
• Yürüdüğü zaman duvar ve kapı engeller ortadan kalkıyordu, ışığın camdan süzülmesi gibi o da bu engellerden geçebiliyordu
• Küçük böcekler ve haşerat ona yardım ediyordu
• Zikir etmeye başladığı zaman dağlar ve kuşlar dahi kendisi ile zikir ediyordu
• Ellerinde demir hamur gibi yumuşuyordu, istediği şekli veriyordu
• Kendisine siyaset ilmi verilmişti ve bu ilim sayesinde hükümleri birbirinden kolayca ayırıyordu
• Vahşi hayvandalar kendisine itaat ediyordu
Hz Süleyman
Hz Davud’un oğludur. Hz davud’un 18 oğlu vardır ancak Allah en küçük oğlu olan Hz Süleyman’ın peygamber olmasını bildirdiği için, Hz Davud kendinden sonra Hz Süleyman’ı bildirir. 52 yıl yaşadı. Hem kral hem de peygamberdi. Kendine vahyolunan bir kitap yoktu. Hz Musa’ya nazil olan Tevrat ve babası Hz Davud’a nazil olunan Zebur ile amel ediyordu.
• Bütün kuşların dilini biliyor ve onlarla konuşuyordu
• Orduları yalnız insandan değildi, cinler, kuşlar bu orduya dahildi. Tıpkı insanlar gibi onlara kumanda ediyordu.
• Karıncaların seslerini duymuş ve onların beyleri ile de konuşmuşlardır
• Emrinin altında kuşların sayılarını ve vazifelerini teker teker biliyordu
• Kuşlara postacılık ve elçilik gibi çeşitli devler hizmetleri gördürüyordu
• Sebe kraliçesi ile ilgili pek çok mucizesi vardır
1-Sebe kraliçesinin hediyelerini geri çevirmekle peygamber olduğunu ispat etmiştir
2-gelen elçilerin yüzlerini yıkamalarını isteyerek kimlerin gerçekte kadın ve erkek olduklarını meydana çıkarmıştır
3-gelen hediyelerin arasında eğri delinmiş elmas ve delinmemiş inciyi elçi sunmayı unutmuş ama Hz Cebrail Hz Süleyman’a hatırlatmıştır
4-delinmemiş incinin, insan ve cin eli dokunmaksızın delinmesini istemişlerdi ve Hz Süleyman, ağaç kurduna emrederek bu vazifeyi yaptırmıştır. Hem de ağaç kurdu ağaç deler bu kadar sert cismi delemezken birkaç saniyede delmiştir.
5-eğri delinmiş elmastan insan ve cin eli değmeden iplik geçirilmesi istenmiş ve Hz Süleyman bu işi de haşerata yaptırmıştır.
6-göz açıp kapayıncaya kadar kısa zamanda Kraliçe Belkıs, Sebe’den tahtı ile birlikte Kudüs’e getirtmeye mukayyet olmuştur.
• billurdan bir saray yaparak cinnilerin yalanlarını ve fitnelerini ortaya çıkarmıştır
• rüzgar Hz Süleyman emrine verilmiştir
• cinniler Hz Süleyman’a bir takım sanat eserleri, yüksek binalar ve insan gücünün yetmeyeceği büyüklükte eşyalar yapıyorlardı
• bir yere gitmek istediğinde beraberinde sarayları ve binaları da götürüyordu
• kıraç ve otsuz bir dağın üzerine dua ederek, bir miktar su serpmiş ve dağ derhal yeşillik hale gelmiştir
• denizi geçmek istediğinde, sular havaya çekiliyor, Hz Süleyman ve ordusu geçtikten sonra tekrar aynı yerine geliyordu
• vefat edeceklerini anlayınca bunu cinnilerden ve şeytandan gizlemiştir. Ancak bir sene sonra vefatından haberleri olmuştur
Hz Zülküf
Hz Elyesa’nın amcazadesidir. Bazı kaynakları Hz Eyyüb’un torunu olduğunu belirtir. Hz Elyesa vefatından sonra, Hz Zülküf irşat ile vazifelendirildi. Vahiy ile Şam’a geldi. O sırA Yahudiler azmıştı. Başlarında kral yoktu. Yahudilerden kaçan imanlı kişiler Hz Zülküf’e sığınıyordu. 120 yıl yaşadı.
Bilinen tek mucizesi vardır
• duası ile bereketli yağmur yağdı
Hz Zekeriya
Hz Davud’un soyundandır. İsrailoğulları başsız kalmış ve azmışlardı. Onları bu kötülükten kurtarmak isteyenleri de öldürüyorlardı. Hz Zekeriya Kudüs’te doğmuştur. Marangozdu. Tevrat okurdu.Roma’lılar yahudiler üzerinde hakimdi. Hz Zekeriya 40 yaşına gelince vahiy geldi. Hz Zekeriya’nın çocuğu olmamıştır. Beytül Mukaddes’e armağan edilen baldızının kızı Meryem’e bakmakla vazifelendirildi. Hz Meryem’in odasına yiyecekler gelirdi ve sorduğunda Hz Meryem ‘Allah’ın gönderdiğini’ söylerdi. Hz Zekeriya 99 yaşında ve hanımı da 98 iken Allah’tan çocuk istedi. Allah kabul etti. 129 yada 131 yaşında şehit edildi. Kendisini öldürmek isteyenlerden kaçarken ağacın içine saklandı ama şeytan ucu görünen cübbesini gösterdi onu ağaçla kestiler.
• Mescidi Aksa’ya bırakılan Hz Meryem’e kimin bakacağı konusunda ihtilaf çıkınca Hz Zekeriya’nın üstünlüğü ortay açıktı (Mescidi Aksa’ya hizmet eden din alimleri ‘kimin kalemi nehrin üstünde kalıra o bakacak’ demişleri ve Hz Zekeriya’nın kalemi seçilmişti)
• Ne zaman Hz Meryem yanına gidecek olsa orada rızıklar buluyordu
• Duası kabul olunmuş ve çok yaşlı karı-koca iken çocukları olmuştur (Hz Yahya)
• Hz Meryem’i kefareti altın aldığı zaman, yazılması gereken kefaret senedini kalemsiz yazmıştır
• Hz Zekeriya’nın kalemi kendiliğinden Tevrat’ı yazıyordu
• Ellerinden kuru bir dal hemen yaprak açmış ve sular damlatmaya başlamıştır
• Suların üzerinde batmadan yürüyebiliyordu ve ayakları ıslanmıyordu
• Elleri ağaçlara ne zaman işaret etse, ağaçlar onu yanına gelerek selam veriyordu
• Ağaçlar kendisi ile konuşuyor ve onu himaye ediyordu
Hz Yahya
Hz Zekeriya’nın oğludur. 3 yaşındayken ilim ve hikmet konuşmaya başladı. 7 yaşında Tevrat’ı ezberlemişti. 16 yaşında vahiy geldi. Hz Yahya ile aynı dönemde Hz İsa’da vardı ve ondan 6 ay yada 2 yaş küçüktü. Hz Yahya 32 yıl yaşadı. Başı kesilerek şehit oldu. Kral heredos idam ettirdi. Ancak idam sebebi hakkında kaynaklarda farklı bilgiler vardır. Aynı gün heredos ve yakınları, sarayı ile yerin dibine batarak helak oldular.
• Çocuk iken ilim ve hikmet verilmişti
• Genç yaşta herkes sözünü dinletirdi
• İnsanlara gündüz yıldızları göstermişti
• Taş dile gelerek onunla konuşmuş ve kendilerini içine alarak saklamıştır
• Küçük abdesti, bir taşı som altın haline getirmiştir
• Şeytan kendisine görünmüş ve öğüt vermiştir. (bir gün fazlaca yemek yiyen hz Yahya namaz kılarken şeytan bunu onun aleyhine nasıl kullandığını anlatmıştır; ona ağırlık getirdiğini ve namazı kılamadığını belirtmiştir ve ondan sonra Hz Yahya fazla yemedi.)
Hz İsa
İsrailoğullarından gelen son peygamber Hz İsa olup, insanlığa gelen son peygamber de Hz. Muhammed‘dir (sav). Mesih=kurtarıcı. Hz Meryem’in oğludur. Hz Meryem babası İmran’dır. İmran’ın hiç çocuğu olmamıştır ve bir gün ağaçta kuş yavusunı beslerken görürü ve Allah’a dua eder. Bana bir evlat ver ki onu senin hizmetine vereyim der. Hz Meryem’i veriri Allah. O zaman dindar insanları çocuklarını Kudüs’te Beytül Mukaddes’e veriyorlardı. Ancak kız çocuklarını verilmesi o zamana kadar adet değildi. Duası kabul olundu ve kız olmasına rağmen Mescidi Aksa’ya alındı. Hz Zekeriya ona himayesine almıştı. Hz Meryem hamile olduğunu Hz Zekeriya’dan bile gizledi. Doğum zamanı Beytül Mukaddes’ten kaçtı. Doğum esnasında da, 9 ay önce hamile kaldığını bildiren sesin aynısını duydu ve ona peygamber doğurduğunu söyledi. Doğum olan yerde 40 gün kaldı. Sonra Kudüs’e döndü. 40 günlük Hz İsa konuştu ve Hz Meryem’e bir şey diyemediler. Hiristiyanlığın kabul ettiği 4 incil vardır; Matta, Markos, Luka, Yuhanna. Kabul etmedikleri Barnabal incili islamı hakikatlare uymaktadır. Hz İsa 33 yaşında peygamber oldu. Yoldan çıkmış israiloğullarını ikaz etti. O zaman o topraklar Romalıların hakimiyetindeydi ve onlar putperestti. Onların tanrılarını inkar edenleri cezalandırılıyorlardı ve bu nedenle iman edenler gizliyorlardı. Yahudiler Hz İsa’yı Roma valisine şikayet ettiler ve onun ceza almasını istediler.
• Dünyaya gelmesi mucizedir
• Ana rahmine düşmesi Cebrail (as) ile teyit edilmiştir
• Beşikte iken konuşuyordu
• Tevrat, Zebur öğretilmiş ve İncil vahiyle gelmiştir
• Çamurdan kuş şekilleri yapıyor ve sonra üflediğinde, çamur şekiller canlanıyordu
• Dokunduğu zaman hastaları tedavi ediyor, anadan doğma kör olanın gözleri açılıyor, küt ve kötürüm olanı yürütüyordu
• Ölmüşü diriltiyordu
• İnsanların evlerinde yedikleri yemekleri ve evlerinde ne sakladıklarını biliyordu
• İsrailoğulları birkaç kez öldürmek istedikleri halde Allah korudu
• Ümmetine gökten sofra inmişti
• Diri olarak dünyamızdan ayrılmış ve göklere çıkmıştır
• Duası ile balıkçıların ağına iki gemi dolusu balık toplanmıştı
• Bir cins boya tohumu ile bütün kumaşları ayrı ayrı renkte hem de aynı kazanda boyamıştı
• Uykuda ilen dahi yanında konuşulanları duyuyordu
• İsrailoğullarından uzakta iken dahi kendi hakkında konuştuklarını duyuyordu
• Kurumuş bir kafatasını konuşturmuştu
• Bir gün kuzunun kulağına ‘ölüm var unutma’ dedi ve o günden sonra kuzu bir daha yem yemedi
Hz Muhammed (sav)
(Hakkında detaylı yazılmış kitapların okunması tavsiye olunur)
• Ebu cehil suikast girişimi başarısız olmuştur
• Ebu Cehil’in hezimeti
• Pehliva Rükane ve iki mucize
• Hz Tufeyl Bin Amrud Devsih’in nuru
• Ebu Leheb’in karısı
• Ebu Leheb’in oğlu Uteyte
• Hz Abdullah Bin Mes’ud
• Kureyş’in boykot sahifeleri
• Ayın yarılması
• Güneşin hapsedildiği mucizesi
• Mirac mucizesi
• Mekke’den çıkışlarındaki mucizeler
• Sevr mağarası
• Suraka bin Cu’süm ve gördükleri mucize
• Kısır ve hasta koyun
• Bir kısır koyun daha
• Kılıç olan odun parçası
• Hurma dalından bir kılıç
• Sakı olan mızraklar
• Hz Abbas bin Abdulmuttalib esareti
• Kopan kolun yerine takılması
• Hz Katade’nin gözü
• Hz Muhammed (sav) mızrakları
• Kuzman adında süvarinin akibeti
• Hurma dalından bir kılıç daha
• El Menhur
• Uzayan yay kirişi
• Yumuşayan taşlar
• Hendekte bir kaya daha
• Bereketlenen hurmalar
• Hz Cabir bin Abdillah’ın ziyafeti
• Duası ile şehit olanlar
• Duası ile uzayan ömür
• Zehirlenmiş koyun eti
• Çoban Esved’in hurileri
• Hz Ali (as) ağrıyan gözleri
• Hz Selman Farisi hürriyeti
• Yahudi alimlerin soruları
• Ebu Amir’in akibeti
• Umeyr ibni Vehb ve Müslümanlık
• Fidye için gelen develer
• Yahudi hiyaneti ve cezası
• Utbe Bin Ferkad ve güzel kokusu
• Onun nurları
• Başka bir nur
• Bir nebi, bir sıdık, iki şehit
• Üfürülünce açılan gözler
• Gözleri açılan mücahit
• Hudeybiye yolundaki su kuyusu
• Herkes uyuyunca
• Yine Hudeybiye
• Ben varken helak olmazsınız
• Kabbas İbni Eşyem El Leysi
• Habeş kralı eshime Necaşi
• Sen şehide bir hanımsın
• Arkalarında duranları gören insan
• Taksimci kasap mı?
• Ağlayan kütük
• Sanki bir tac gibi
• Tükenmeyen hurmalar
• Hz Ebu Talha’nın yemeği
• Bir yolculukta bereketlenen yemekler
• Hz Ebu Bekir misafirleri
• Tesbih eden yemekler
• Ümeyye’nin katili
• Hala sultana verilen müjde
• Hz Abdullah Bin Ebi Atik’in kırışan ayağı
• Anan olsaydı razı olur muydun?
• Kim bu arslanlar yiyesice?
• Dün ne yapmıştın?
• Hz Ebu Katade’nin ok yarası
• Bir ok yarası daha
• Hatip bin Ebi Beltia’nın affı
• Attab bin Üseyd ve Haris İbni Hişam’ın İslam nuruna kavuşması
• Devrilen putlar
• Fudale İnbi Umeyr’in kini
• Hz Sa’d İnbi Ebi Vakkas
• Düğün hediyesi olan yemek
• Hz Ebu Hureyye sütü
• Düşmanla vuruş ya Şeybe
• Hz Ebu Heyseme
• Hıcır kuyuları ve bulut mucizesi
• Hz Muhammed (sav) yitik devesi
• Hz Ebu Zer Gifari
• Muşakkak vadisinde su
• Beni Saad Kabilesinden su kuyusu
• Eslemilerden Hamza bin Amr’ın nuru
• Hz Bilal Habeşi Tebük’te hurma ziayefeti
• Onu geyik avlarken yakalayacaksın ya Halit
• Büceyr bin Bücerte
• Urve inbi Mes’ud şehadeti
• Amir inbi Tuheyf ve Erbed inbi Kays
• Kisra’nın hazineleri
• Şair Nabiga ve güzel dişleri
• Yazık sana Sa’lebe
• Allah’ım ona sebat ver
• Ye ve yedir ya Ümmü Süleym
• Sen mi soracaksın, yoksa ben mi söyleyim?
• O halde bunu esirlere yediriniz
• Yüzün ak olsun
• Hayır ben Allah’’ın Resulü ile birlikte Müslüman oldum
• Şimdi benim elimden seni kim kurtaracak?
• Allah’ı tesbih eden çakıl taşı
• Her sihirbazı öldürünüz
• Şikayete gelen deve
• Kuduran deve
• Bir ceylan şikayeti
• Cennet hanımlarının hanımefendisi hz Fatma hüznü ve sevinci
• Süheyl ibni Amr’ın durumu
Noa Noa- paul Gauguin
Noa Noa- Paul Gauguin 18/6/9
Sf—insan aklını bile kötürüm eden, korku duygusu…
Sf 68—Avustralya teolojisine göre, hiçbir şey hiçbir zaman yok olmaz ancak değişme ve gelişme söz konusudur. Bu ilkeye göre madde yok olmamakta. Ruh ve ruhla kaynaşmış madde ışık değişikliğe uğramaktadır. Kapan gözlerdeki karanlık ve ölüm,yeni bir aydınlık ve yaşamın başlangıcı olmaktadır
Sf 86—buda…yumuşa huy, öfkeyi yenmek zorundadır. İyilik, kötülüğü ve gerçek, yalanı yenmek zorundadır.
Sf 91—İçgüdülerim, aklım ve kalbimle çelişen hiçbir şeye güvenmemeyi öğrendim. İlkel yaşantı, benim için bir gençleşme besim oldu
Sf—insan aklını bile kötürüm eden, korku duygusu…
Sf 68—Avustralya teolojisine göre, hiçbir şey hiçbir zaman yok olmaz ancak değişme ve gelişme söz konusudur. Bu ilkeye göre madde yok olmamakta. Ruh ve ruhla kaynaşmış madde ışık değişikliğe uğramaktadır. Kapan gözlerdeki karanlık ve ölüm,yeni bir aydınlık ve yaşamın başlangıcı olmaktadır
Sf 86—buda…yumuşa huy, öfkeyi yenmek zorundadır. İyilik, kötülüğü ve gerçek, yalanı yenmek zorundadır.
Sf 91—İçgüdülerim, aklım ve kalbimle çelişen hiçbir şeye güvenmemeyi öğrendim. İlkel yaşantı, benim için bir gençleşme besim oldu
Gün olur asra bedel- Cengiz Aytmatov
Sf145-147—Sarı Özbek’i şgal eden Juan-Juan’lar tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış. Asıl işkenciyi, güçlü oldukları için satmadıkları için satmadıkları esirlere yaparlarmış. Önce esirin başını kazır. Saçları tek tek kökünden çıkarırlarmış. Usat bir kasap deveyi keser, derisini yüzermiş. Derinin en kalın yeri devenin boyun yeri imiş. Buradan çıkan parçayı, taze, kanlı saçı yolunmuş esirin başına sararlarmış. Bir deve boynundan 5-6 parça çıkarmış.. bugğn yüzücülerinin kullandığı kauçuk başlığa benzermiş.. Bun aderi geçirme işkencesi derlermiş. Deri geçireilen tutsak başını sağa sola sürtmesin diye tahta kalıp bağlar, çığlıkları duyulmasın diye uzak yere götürürlermiş. Güneşim altında birkaç gün behklermiş. Deve derisi sıcaktan kurutukça kafayı sıkarmış ve acıdan esir aklını kaybedermiş. Artık mankurt olurmuş. Makurt olmadan yakınları onu kurtarmasın diye yanına gözcü koyarlarmış
Bir mankurt vücudu saman dolu mankenden farksız olurmuş.
Mankurt olamsı için bırakılan esirlerden çoğu ölür, 5-6 kişiden 2-3 kişi kalırmış
Mankurt kim olduğunu, geçmişini, insan olduğunu hatırlamzmış. İtaatli bir hayvandan farksız, kaçmayı düşünmeyen köle imiş.
Böyle yitik yerlerde 1 mankurt birkaç kişiye bedelmiş.
Bir mankurt vücudu saman dolu mankenden farksız olurmuş.
Mankurt olamsı için bırakılan esirlerden çoğu ölür, 5-6 kişiden 2-3 kişi kalırmış
Mankurt kim olduğunu, geçmişini, insan olduğunu hatırlamzmış. İtaatli bir hayvandan farksız, kaçmayı düşünmeyen köle imiş.
Böyle yitik yerlerde 1 mankurt birkaç kişiye bedelmiş.
Maat- Fernand Schwarz
Sf 44--Kötü mevcuttur fakat ölümcüllük mevcut değildir. Canlı iken her zman değişmek mümkündür. Eski mısırlıların ortaya attığı temel soru kimin suçlu olup cezalandıroası gerektiği değil, kimin sorumlu olu her şeyin iyi işleyişinin kime bağlı olduğudur. Yapam gerekeni iyi biçimde yaptım mı?
Sf 45—mısırda ne kast sistemi ne de peişnen kesin olarak belirlenen sabit bir görev vardır. Küçük olan çıkabilir, büyül olan inebilir.. Firavun bile ülkesinin refah sağlamak görevini yerine getirmezse sorgulanabilir.
Sf 47—tanrının bulunduğu lan imgesldir. İnsanların bulunduğu plan ise somuttur.
Sf 56—kaso ile antı-kados arasında sürekli bir gidiş-geliş olduğu. Düzen ile düzensizlik arasında sürekli duraksayan bir siysem içinde yaşıyoruz.anti-kaos doğanın düzen olan arsuzsu, lkaos ile denge sağlar.
Sf 61—yaygın görüşün aksine piramit yatay olarak üst üste konulmuş bir dizi katman il eyapımaz.yanlızca %25 ük temel üzerindeki tam ağırlığa dayanır. Piramidal yapı ne kadar yükselirse, o kdar hafifler
Sf 63—sosyal piramit—en küçük olan en büyük olanın altında değil, yanındadir. Her biri kendi büyüklüğüne karşılık gelen sorumluluk yüklenir.
Sf 65—açlık baş gösterir, gerlim ve çatışmalar çözğlmezse, adlaete sayguı duyulmazsa halk kendşnde isyan etme hakkını bulur. İlk hanedendan itibaren revlere gidildiği kayı edilmişt.
Sf 86—yöneten, öğreten insanı da belirtir.eğitmek, yükseltmek, beslemek, öğretmek, biçimlendirmek…yükümlülüğüne sahip olmaktır.
Sf 110—mısırlılar için bilgelik sessizlikle gelir. Dinlemek ve seytermek onn için bir içselleştirmek you olmuşyır.
Sf 45—mısırda ne kast sistemi ne de peişnen kesin olarak belirlenen sabit bir görev vardır. Küçük olan çıkabilir, büyül olan inebilir.. Firavun bile ülkesinin refah sağlamak görevini yerine getirmezse sorgulanabilir.
Sf 47—tanrının bulunduğu lan imgesldir. İnsanların bulunduğu plan ise somuttur.
Sf 56—kaso ile antı-kados arasında sürekli bir gidiş-geliş olduğu. Düzen ile düzensizlik arasında sürekli duraksayan bir siysem içinde yaşıyoruz.anti-kaos doğanın düzen olan arsuzsu, lkaos ile denge sağlar.
Sf 61—yaygın görüşün aksine piramit yatay olarak üst üste konulmuş bir dizi katman il eyapımaz.yanlızca %25 ük temel üzerindeki tam ağırlığa dayanır. Piramidal yapı ne kadar yükselirse, o kdar hafifler
Sf 63—sosyal piramit—en küçük olan en büyük olanın altında değil, yanındadir. Her biri kendi büyüklüğüne karşılık gelen sorumluluk yüklenir.
Sf 65—açlık baş gösterir, gerlim ve çatışmalar çözğlmezse, adlaete sayguı duyulmazsa halk kendşnde isyan etme hakkını bulur. İlk hanedendan itibaren revlere gidildiği kayı edilmişt.
Sf 86—yöneten, öğreten insanı da belirtir.eğitmek, yükseltmek, beslemek, öğretmek, biçimlendirmek…yükümlülüğüne sahip olmaktır.
Sf 110—mısırlılar için bilgelik sessizlikle gelir. Dinlemek ve seytermek onn için bir içselleştirmek you olmuşyır.
Leonardo İlk Bilgin- Micheal White
Sf 147—‘ kötü huylu ve kıt zekalı kaba insanların böylesine nitelikli bir araca (bedene) ve bu düzenek yığınına layık olmadıklarını düşünüyorum’
Hemcinsi insanoğullarını başka yerlerde ‘ hela doldurucu’ olarak adlandırdığı da görülmüştür.
Vejetaryendi. Hareket edebilen her hangi bir şeyin acı da duyabileceği inancıyla, yalnız yer değiştirmeyenleri, yani bitkileri yemeye karar vermişti
Defterlerinin başka bölümlerinde hayvanlara cahilce kötü davranılmasından yakınarak, düşüncelerini şöyle açıklar: ‘Atların burun deliklerini kesme uygulaması küçümsenmelidir. Bu yönteme, sanki doğa işini doğru yapmamış vs bunu insanların düzeltmesi gerekiyormuş düşüncesiyle, ancaklar alıklar başvurur.’
Sf 169—Rönesans şairi Giovanbattista Giraldi 1550’lerde şöyle yazmış:
..Leonardo bir yüzü resmetmek istediğinde, önce onun ayırt edici özelliklerini ve mizacını ele alırdı..ve nasıl olması gerektiğine karar verdiğinde: bu tür insanların bir araya geldiği yerler gider ve bıkmadan yüzleri, tavırları, giysileri ve bedensel hareketleri gözler…bunları her zaman kemerinde taşıdığı küçük defterine kayıt ederdi..’
1497’de leonardo’nun son akşam yemeği için iki yılın büyük bölümünü harcamasından sonra sabrı taşan ve sanatçının yemekhanesinde yarattığı dağınıklığa kızan baş rahip Ludovico’ya şöyle yakınmıştı: ‘ Bitmeyen yalnızca Yahuda’nın başı. Bir yılı aşanbir süredir Leonardo resme dokunmadığı gibi, görmeye bile bir kez geldi.’
Ludovico öfkeyle, Leonardo’yu açıklama için çağırdı. Leonardo şöyle cevap vermişti.
‘ Herkesin bildiği gibi o, kötülüğü ile göze batan bir alçaktı. Dolayısıyla günahkarlığına uyan bir çehre betimlenmeli. Bir yıldır kentn tüm haydutlarının yaşadığı Borghetto’ya gidiyorum. Ancak henüz aklımdakine uygun kötülükte bir yüz bulamadım. Bu yüzü bulduğumda resmi bir güne bitireceğim. Ancak eğer araştırmam sonuçsuz kalırsa, beni şikayet etmeye gelen ve aranan özelliklere tam uyan baş rahibin çehresini kullanacağım.’
Bu zekice cevap Ludovico’yu o denli güldürmüştü ki, Leonardo’nun gerekçelerinin belirgin zayıflığına karşın, baş rahibin yerine sanatçının yanında yer almıştı.
Sf 184—Vittrivius adlı yazar: ‘ insan bedeninde merkezi bölüm göbektir. Bu yüzden bir insanı sırt üstü yatırıp el ve ayaklarını uzatsa ve göbeğin merkez alındığı bir pergelle etrafında daire çizilebilse, iki elinin ve ayaklarını parmakları dairenin kenar çizgisine değer.
Leonardo, insan bedeninin gözlenebilir orantıları olduğunu fark etmiş ve bu kavramı 1487’lerde yaptığı Vitruviyen adam çizimiyle ifade etmişti.
Sf 195—‘ Evrendeki her şey dalgalar yoluyla yayılır.
Sf 201—‘ Doğadaki her eylem, mümkün olan en kısa sürede gerçekleşir.’
Leonardo’nun optik dalgaların özelliklerine ilişkin ancak yüzyıllar sonra yerli yerine oturacak buluşlar yaptığı görülmektedir. ‘Taş durgun bir suya fırlatılırsa, daireler merkezden eşit uzaklıkta olacaktır. Ancak eğer akıntı varsa, bu daireler yumurta biçimini alıp, basık hale gelecekler ve akıntı boyunca, merkezleriyle birlikte yaratıldıkları noktadan uzaklaşacaklardır.
Sf 221—Osmanlı imparatorluğu, Venedik’in ezeli düşmanıydı. Leonardo kente vardığında 2. Beyazıt askerleri Lido’dan uygun adımlarla 2 gün uzaklıktaydılar. Konseye rapor sunar:
‘ ..Türklerin İtalyan topraklarına ancak İsonzo vadisinden geçerek ulaşabileceklerinin farkına vardım. O noktada uzun süreli bir savunma yapılamıyacağını anlamış olmama karşın, kabul etmeliyiz ki, bu ırmak sayesinde az sayıda adam, çok sayıda adamdan daha önemlidir.’
Bilinmeyen nedenlerler Venedik’liler Leonardo’nun bu düşüncesini kabul etmez.
İnanılmaz derece pahalı bulur.
(İsonzo nehri üzerine hareketli bir ahşap bent kurulması ve ırmak yolu değiştirilerek büyük bir su kütlesinin birikmesi sağlanabilirdi. Osmanlılar saldırdığında da bent açılır ve askerler sel suların kapılır)
Sf 247—Michelangelo’nun leonardo’dan hoşlanmayışının kökenlerini anlamak kolay. Bir üst sınıf çocuğu ve iyi eğitim görmüştü. Daha çocukken babası Medici ailesiyle bağlantı kurmuştu. Eşcinselliğini hiçbir zaman kabul edememişti. Beni çarpuk, çurpuktu. Kafasını dine takmış ve eserlerini Tanrıya adamıştı.
Leonardo ise yakışıklı, köylü, gayri meşru, yüksek tahsil görmemiş, dost canlısı verahatına düşkündü. İkisi arasındaki tek ortak yön zekalarıydı.
M, Leo’u sanat ve bilimi ciddiye almadan ilgi duyan: yeteneklerini düş ve aldatmaca uğruna harcayan biri olarak görüyordu. Ona göre Leo, hiçbir siparişi elince tutamazdı. Tanrı’nın akıl sır ermez şekilde bağışladığı o büyük yeteneği hak etmememişti.
Sf 323—leo tasarımı hava pervanesi yanı şimdiki helikopter
İnsanın uçması ile ilgili çizimleri var
Hemcinsi insanoğullarını başka yerlerde ‘ hela doldurucu’ olarak adlandırdığı da görülmüştür.
Vejetaryendi. Hareket edebilen her hangi bir şeyin acı da duyabileceği inancıyla, yalnız yer değiştirmeyenleri, yani bitkileri yemeye karar vermişti
Defterlerinin başka bölümlerinde hayvanlara cahilce kötü davranılmasından yakınarak, düşüncelerini şöyle açıklar: ‘Atların burun deliklerini kesme uygulaması küçümsenmelidir. Bu yönteme, sanki doğa işini doğru yapmamış vs bunu insanların düzeltmesi gerekiyormuş düşüncesiyle, ancaklar alıklar başvurur.’
Sf 169—Rönesans şairi Giovanbattista Giraldi 1550’lerde şöyle yazmış:
..Leonardo bir yüzü resmetmek istediğinde, önce onun ayırt edici özelliklerini ve mizacını ele alırdı..ve nasıl olması gerektiğine karar verdiğinde: bu tür insanların bir araya geldiği yerler gider ve bıkmadan yüzleri, tavırları, giysileri ve bedensel hareketleri gözler…bunları her zaman kemerinde taşıdığı küçük defterine kayıt ederdi..’
1497’de leonardo’nun son akşam yemeği için iki yılın büyük bölümünü harcamasından sonra sabrı taşan ve sanatçının yemekhanesinde yarattığı dağınıklığa kızan baş rahip Ludovico’ya şöyle yakınmıştı: ‘ Bitmeyen yalnızca Yahuda’nın başı. Bir yılı aşanbir süredir Leonardo resme dokunmadığı gibi, görmeye bile bir kez geldi.’
Ludovico öfkeyle, Leonardo’yu açıklama için çağırdı. Leonardo şöyle cevap vermişti.
‘ Herkesin bildiği gibi o, kötülüğü ile göze batan bir alçaktı. Dolayısıyla günahkarlığına uyan bir çehre betimlenmeli. Bir yıldır kentn tüm haydutlarının yaşadığı Borghetto’ya gidiyorum. Ancak henüz aklımdakine uygun kötülükte bir yüz bulamadım. Bu yüzü bulduğumda resmi bir güne bitireceğim. Ancak eğer araştırmam sonuçsuz kalırsa, beni şikayet etmeye gelen ve aranan özelliklere tam uyan baş rahibin çehresini kullanacağım.’
Bu zekice cevap Ludovico’yu o denli güldürmüştü ki, Leonardo’nun gerekçelerinin belirgin zayıflığına karşın, baş rahibin yerine sanatçının yanında yer almıştı.
Sf 184—Vittrivius adlı yazar: ‘ insan bedeninde merkezi bölüm göbektir. Bu yüzden bir insanı sırt üstü yatırıp el ve ayaklarını uzatsa ve göbeğin merkez alındığı bir pergelle etrafında daire çizilebilse, iki elinin ve ayaklarını parmakları dairenin kenar çizgisine değer.
Leonardo, insan bedeninin gözlenebilir orantıları olduğunu fark etmiş ve bu kavramı 1487’lerde yaptığı Vitruviyen adam çizimiyle ifade etmişti.
Sf 195—‘ Evrendeki her şey dalgalar yoluyla yayılır.
Sf 201—‘ Doğadaki her eylem, mümkün olan en kısa sürede gerçekleşir.’
Leonardo’nun optik dalgaların özelliklerine ilişkin ancak yüzyıllar sonra yerli yerine oturacak buluşlar yaptığı görülmektedir. ‘Taş durgun bir suya fırlatılırsa, daireler merkezden eşit uzaklıkta olacaktır. Ancak eğer akıntı varsa, bu daireler yumurta biçimini alıp, basık hale gelecekler ve akıntı boyunca, merkezleriyle birlikte yaratıldıkları noktadan uzaklaşacaklardır.
Sf 221—Osmanlı imparatorluğu, Venedik’in ezeli düşmanıydı. Leonardo kente vardığında 2. Beyazıt askerleri Lido’dan uygun adımlarla 2 gün uzaklıktaydılar. Konseye rapor sunar:
‘ ..Türklerin İtalyan topraklarına ancak İsonzo vadisinden geçerek ulaşabileceklerinin farkına vardım. O noktada uzun süreli bir savunma yapılamıyacağını anlamış olmama karşın, kabul etmeliyiz ki, bu ırmak sayesinde az sayıda adam, çok sayıda adamdan daha önemlidir.’
Bilinmeyen nedenlerler Venedik’liler Leonardo’nun bu düşüncesini kabul etmez.
İnanılmaz derece pahalı bulur.
(İsonzo nehri üzerine hareketli bir ahşap bent kurulması ve ırmak yolu değiştirilerek büyük bir su kütlesinin birikmesi sağlanabilirdi. Osmanlılar saldırdığında da bent açılır ve askerler sel suların kapılır)
Sf 247—Michelangelo’nun leonardo’dan hoşlanmayışının kökenlerini anlamak kolay. Bir üst sınıf çocuğu ve iyi eğitim görmüştü. Daha çocukken babası Medici ailesiyle bağlantı kurmuştu. Eşcinselliğini hiçbir zaman kabul edememişti. Beni çarpuk, çurpuktu. Kafasını dine takmış ve eserlerini Tanrıya adamıştı.
Leonardo ise yakışıklı, köylü, gayri meşru, yüksek tahsil görmemiş, dost canlısı verahatına düşkündü. İkisi arasındaki tek ortak yön zekalarıydı.
M, Leo’u sanat ve bilimi ciddiye almadan ilgi duyan: yeteneklerini düş ve aldatmaca uğruna harcayan biri olarak görüyordu. Ona göre Leo, hiçbir siparişi elince tutamazdı. Tanrı’nın akıl sır ermez şekilde bağışladığı o büyük yeteneği hak etmememişti.
Sf 323—leo tasarımı hava pervanesi yanı şimdiki helikopter
İnsanın uçması ile ilgili çizimleri var
Kuantum Düşünce Tekniği- R. Şanal
Einsten’ın, maddenin, enrjinin yoğunlaşmış hali olduğunu bulduğundan beri dünya eskisi gibi olmadı. Kuantım fiziğinden sonra ise başka bir boyut geldi
Kuantum, latincede en küçük birmi tanımlayan kelimedir.
Foton, ışığın kuantumudur
Elektron akımı fotona dönüşür
Kuantum fiziği, nednsellik ilkesi ile ilgili bir çok sorunun gündeme gelmesine neden oldu.
Bir söz nedir ki?
Biz kendimizi her zaman kendimiz olarak algılarız ama içimizde birden fazla kişilik programı bir biri ile çarpışır durur.
Hayat, yönetenin bizzat kendiniz olduğu bir tiyatro sahnesidir. Eğer sahne değişiyorsa, bilin ki siz öyle istediniz. Bundan endişeleniyorsanız, ne yaptığınızın bilincine varmak, sizi huzura kavuşturur.
Zeka çeşitleri
Sözel zeka/mantıksal zeka/görsel zeka/müzik zekası/bedensel zeka/doğa zekası/kişilerarası zeka/içsel zeka….
Ne söylediğinize dikkat. Çünki onlar gerçek olacaklardır
Kendi hakkımızda, başkaları hakkında ve Hayatın kavramları hakkında söylediğimiz sözcüklerin kurgulanması önemlidir.
Örnek ‘benden artık geçti’ dediğinizde seçiminizi ve sonucunu belirlemiş olursunuz.
DALLANAN EVREN
Bir foton, yatay ve dikey bir çok fotona dönüşebilir
Bunun anlamı sonsuz miktarda ışık var olabilir.
Yani çoku dünya kavramı ortaya çıkıyor.
Kaçta evren olduğu merak edilebilir
Tüm bu evrenler neredeler?
İşin ilginç tarafı bu evrendeki tüm varlıklar birbiri ile iletişim halinde olucaklar
Yani biz burada kendi düşüncelerimiz, sözlerimiz, hareketlerimizle bazı gerçeklikler yaratırken, evrendeki diğer varlıkları da harekete geçirmiş oluyoruz
Melekler ve ortak yaratıcalar
EVRENSEL İLKELER
Herkes için ve her zaman uygulanır
1-bütünlük ve birlik ilkesi
2-hak ilkesi
3-dönücülük ilkesi
4-sevgi dolaşımı ilkesi
5-evrim ilkesi—herşey öz potansiyeline doğru gelişim gösterir
6-iradelerin çelişmezliği ilkesi—kazan kazan olucak
Kuantum, latincede en küçük birmi tanımlayan kelimedir.
Foton, ışığın kuantumudur
Elektron akımı fotona dönüşür
Kuantum fiziği, nednsellik ilkesi ile ilgili bir çok sorunun gündeme gelmesine neden oldu.
Bir söz nedir ki?
Biz kendimizi her zaman kendimiz olarak algılarız ama içimizde birden fazla kişilik programı bir biri ile çarpışır durur.
Hayat, yönetenin bizzat kendiniz olduğu bir tiyatro sahnesidir. Eğer sahne değişiyorsa, bilin ki siz öyle istediniz. Bundan endişeleniyorsanız, ne yaptığınızın bilincine varmak, sizi huzura kavuşturur.
Zeka çeşitleri
Sözel zeka/mantıksal zeka/görsel zeka/müzik zekası/bedensel zeka/doğa zekası/kişilerarası zeka/içsel zeka….
Ne söylediğinize dikkat. Çünki onlar gerçek olacaklardır
Kendi hakkımızda, başkaları hakkında ve Hayatın kavramları hakkında söylediğimiz sözcüklerin kurgulanması önemlidir.
Örnek ‘benden artık geçti’ dediğinizde seçiminizi ve sonucunu belirlemiş olursunuz.
DALLANAN EVREN
Bir foton, yatay ve dikey bir çok fotona dönüşebilir
Bunun anlamı sonsuz miktarda ışık var olabilir.
Yani çoku dünya kavramı ortaya çıkıyor.
Kaçta evren olduğu merak edilebilir
Tüm bu evrenler neredeler?
İşin ilginç tarafı bu evrendeki tüm varlıklar birbiri ile iletişim halinde olucaklar
Yani biz burada kendi düşüncelerimiz, sözlerimiz, hareketlerimizle bazı gerçeklikler yaratırken, evrendeki diğer varlıkları da harekete geçirmiş oluyoruz
Melekler ve ortak yaratıcalar
EVRENSEL İLKELER
Herkes için ve her zaman uygulanır
1-bütünlük ve birlik ilkesi
2-hak ilkesi
3-dönücülük ilkesi
4-sevgi dolaşımı ilkesi
5-evrim ilkesi—herşey öz potansiyeline doğru gelişim gösterir
6-iradelerin çelişmezliği ilkesi—kazan kazan olucak
Kuantum Düşünce- James J. Mapes
Sf 154—enerji her zaman en kolay ilerleyebileceği yöne doğru yol alır.
sf 156-157—bize sınırlar öğretilmiştir. Çocuk olarak öğrendiğimiz en yaygın 2 olumsuz inanç,güçsüzlük ve değersizliktir Bize dah küçük yaşlarda, gereçkliği konrol edemeyeceğimiz öğretilir: olmasını istediğimiz şeylerin gereçekleşmesini sağlayamayız. Psikloglar buna ‘öğrenilmiş acizlik’ diyor
sf 166…jhon steinbeck…biz yolculuğa çıkmayız, yolculuk bizleri bir yerlere götürür…
sf 175…Einstein..başkalarının adamı olmaktansa, değerlerin adamı olun…
sf 205—insanlar ve durumlar bizleri kızdırmaz, biz kızarız. Duygusal tepkilerimiz bir kendimiz yaratırız.
Sf 282—marcus aurelius—erkeklern kendilerini dağlarda vs inzivaya çekmek isteler. …kendi içindeki inzivaya çekilmek senin elinde…
Sf 301--…haklı mı olmak istiyorsunuz, mutlu mu..dr gerald jampolsky
sf 156-157—bize sınırlar öğretilmiştir. Çocuk olarak öğrendiğimiz en yaygın 2 olumsuz inanç,güçsüzlük ve değersizliktir Bize dah küçük yaşlarda, gereçkliği konrol edemeyeceğimiz öğretilir: olmasını istediğimiz şeylerin gereçekleşmesini sağlayamayız. Psikloglar buna ‘öğrenilmiş acizlik’ diyor
sf 166…jhon steinbeck…biz yolculuğa çıkmayız, yolculuk bizleri bir yerlere götürür…
sf 175…Einstein..başkalarının adamı olmaktansa, değerlerin adamı olun…
sf 205—insanlar ve durumlar bizleri kızdırmaz, biz kızarız. Duygusal tepkilerimiz bir kendimiz yaratırız.
Sf 282—marcus aurelius—erkeklern kendilerini dağlarda vs inzivaya çekmek isteler. …kendi içindeki inzivaya çekilmek senin elinde…
Sf 301--…haklı mı olmak istiyorsunuz, mutlu mu..dr gerald jampolsky
Zihin ve Düşünce Üzerine- Krishnamurti
Sf 12-düşünce asla bilinmeyeni deneyimleyemez: her zaman bilinmeyeni içine alabilmeyi arar ama bilinmeyeni asla bilinenin içine alamaz bu yüzden de bilinenle, bilinmeyen arasında çatışma oluşur.
Sf 14—hiç birçözüm, ne kaar akıllıca ve iyi düşünülmüş olursa olsun, çatışkıyı sona erdiremiyecektir.. Bunu gerçekleştirmek için düşüncenin hangi kaynaktan doğduğunu ve nasıl aktığının farkına varılması lazım.
Sf 15—eğer siz hala sorunun nasıl çözüleceğini bulmak için, sonuç üretmek için farkındaysanız: düşünce alanıdayız ve düşünce alanı, ben, ego alanı içindeyiz
Sf 17—zihin belleğin, deneyimlerini bilgilerin tortusudur ve bu trotular konuşur.
Sf 20—inanan zihin koşullu bir zihindir
Sf 21—ilişki bizim düşünüş biçimlerimizin ortaya çıkardığı bir aynadır. Hakikat ilişkinin olgularında yatar, ilişkinin dışında değil. Çevreden soyutlanmış bir yaşamda bunun olamayacağı açıktır.
Sf 25—kendi düşüncenizi izlemekle geçirdiğiniz bunca yıldan sonra niçin hala derin sulara değemediniz?
Kendi düşüncenizi izlediğiniz için ödüllendirilmeyi bekliyorsunuz—eğer bunu yaparsanız –bunu elde edersiniz. Bunu düşünüyorsanız gerçekten izlemiyorsunuz.
Sf 26—zihin bütünüyle dingin olduğunda derin sulara değme olanağı vardır.
Sf 27—düşünmek nerede sona erer ve meditasyon nerede başlar?. Önce düşünmek sona erecek ve sonra meditasyon başlayacak değildir.
Sf 50—bir sezgiye sahip olduğunuzda düşüncenin yok oluşu şaşırtıcı ölçüde güzel ve ilginçtir.
Sf 51—benim bir parçam ‘ben diğer bölümleri denetlemek zorundayım’ der. En kendimi denetlemek zorundayım der.
Sf 62—düşünmek nedir? Belleğin, deneyimlerin beyin hücrelerinde biriktirilmiş bilginin tepkisidir.
Sf 14—hiç birçözüm, ne kaar akıllıca ve iyi düşünülmüş olursa olsun, çatışkıyı sona erdiremiyecektir.. Bunu gerçekleştirmek için düşüncenin hangi kaynaktan doğduğunu ve nasıl aktığının farkına varılması lazım.
Sf 15—eğer siz hala sorunun nasıl çözüleceğini bulmak için, sonuç üretmek için farkındaysanız: düşünce alanıdayız ve düşünce alanı, ben, ego alanı içindeyiz
Sf 17—zihin belleğin, deneyimlerini bilgilerin tortusudur ve bu trotular konuşur.
Sf 20—inanan zihin koşullu bir zihindir
Sf 21—ilişki bizim düşünüş biçimlerimizin ortaya çıkardığı bir aynadır. Hakikat ilişkinin olgularında yatar, ilişkinin dışında değil. Çevreden soyutlanmış bir yaşamda bunun olamayacağı açıktır.
Sf 25—kendi düşüncenizi izlemekle geçirdiğiniz bunca yıldan sonra niçin hala derin sulara değemediniz?
Kendi düşüncenizi izlediğiniz için ödüllendirilmeyi bekliyorsunuz—eğer bunu yaparsanız –bunu elde edersiniz. Bunu düşünüyorsanız gerçekten izlemiyorsunuz.
Sf 26—zihin bütünüyle dingin olduğunda derin sulara değme olanağı vardır.
Sf 27—düşünmek nerede sona erer ve meditasyon nerede başlar?. Önce düşünmek sona erecek ve sonra meditasyon başlayacak değildir.
Sf 50—bir sezgiye sahip olduğunuzda düşüncenin yok oluşu şaşırtıcı ölçüde güzel ve ilginçtir.
Sf 51—benim bir parçam ‘ben diğer bölümleri denetlemek zorundayım’ der. En kendimi denetlemek zorundayım der.
Sf 62—düşünmek nedir? Belleğin, deneyimlerin beyin hücrelerinde biriktirilmiş bilginin tepkisidir.
Hakikat Üzerine- Krishnamurti
Sf 11—anı olgusal bellektir, bir de psişik bellek vardır. Bunlar her zaman birbiri ile bağlantılıdır.
İnsan hoş anılarını tutar ve hoş olmayanlardan kaçınır.
Sf 17—bilinçli zihin uykuda olabilir ama bilinçaltı farklı katmanlarında sorunla boğuşur. Daha da derine giderseniz tam bir olumsuzlama, belirsizlik ve boşluk halini bulursunuz. Bu çeşt katmanları boşaltma ancak insan oluş sürecini anladığı zaman olanaklıdır. Olma, oluşma arzusu olduğu sürece bellek güçlenir. Yaşam yalnızca bilincin katmanı değildir.
Sf 25—yalnızca ilişki içinde olgunlaşırsınız
Sf 33—ancak sessiz bir zihin hakikati görebilir; görmek için çabalayan bir zihin değil. Hakikate giden hiçbir yol yoktur. Hakikate giden bir yolunuz olduğu zaman hakikati bölersiniz. 2 tane hakikat yoktur. Hakikat geçmiş yada şimdi değildir. Zamansızdır.
Olgu, malınızla, eşinizle, insanla olan ilişikinizidr.
Sf 35--Olandan hoşnut olan kişi hakikati görebilir. Hoşnutluk her şeyi olduğu gibi kabullenmek değildir. Bir olguyu olduğu gibi görmek ve ondan özgür olmakta hoşnutluk vardır ve bu erdemdir. Hakikat sürekli değildir. Hakikat her zaman yenidir. Bu nedenle zamansızdır.
İnsan hoş anılarını tutar ve hoş olmayanlardan kaçınır.
Sf 17—bilinçli zihin uykuda olabilir ama bilinçaltı farklı katmanlarında sorunla boğuşur. Daha da derine giderseniz tam bir olumsuzlama, belirsizlik ve boşluk halini bulursunuz. Bu çeşt katmanları boşaltma ancak insan oluş sürecini anladığı zaman olanaklıdır. Olma, oluşma arzusu olduğu sürece bellek güçlenir. Yaşam yalnızca bilincin katmanı değildir.
Sf 25—yalnızca ilişki içinde olgunlaşırsınız
Sf 33—ancak sessiz bir zihin hakikati görebilir; görmek için çabalayan bir zihin değil. Hakikate giden hiçbir yol yoktur. Hakikate giden bir yolunuz olduğu zaman hakikati bölersiniz. 2 tane hakikat yoktur. Hakikat geçmiş yada şimdi değildir. Zamansızdır.
Olgu, malınızla, eşinizle, insanla olan ilişikinizidr.
Sf 35--Olandan hoşnut olan kişi hakikati görebilir. Hoşnutluk her şeyi olduğu gibi kabullenmek değildir. Bir olguyu olduğu gibi görmek ve ondan özgür olmakta hoşnutluk vardır ve bu erdemdir. Hakikat sürekli değildir. Hakikat her zaman yenidir. Bu nedenle zamansızdır.
Korku Üzerine- Krishnamurti
Sf 28--Yaşamımızda sürekli karşılaştırmak, yarış durumu ve devamlı biri olmak çabası vardır.Bunun tüm korkuların kökeni olduğunu hissediyorum, çünki bu imrenmeği, kıskançlığı, nefreti doğurur. Nferetin olduğu yerde kuşkusuz sevgiye yer yoktur ve korku giderek artar.
Sf 52--Zihnin kednini tamamen korkudan arındırması olanaklı mıdır? Korkunun olduğu yerde özgürlüğün olmadığı açıktır ve özgürlük lamdan da kesinlikle sevgi olmaz.
Korkunun her birimize neler yaptığını görebiliriz. Kişinin yalan söylemesine, çeşitli yollarla yozlaşmasına, sığ oluşuna sebep olur. Kişi korktuğu sürece zihininde hiçbir zaman sorgulanamayacak, açıklanamayacak karanlık köşeler kalır.
Sf 54—kişinin kendi içindeki korkunan farkında oluşu ve bunun öğrenişi, bu duyguyu sözcükler aracılığı ile yorumlamak değildir. Zihin korkunun bütün içeriğini anladığında ve dolayısıyla hem bilinç hem de bilinçaltında korkudan arındığında, bir masumiyet hali ortaya çıkar. Bu tür bir zihin ışık saçar, kenidne ışık saçan bir zihnin korkusu yoktur.
Sf 55—korkuya karşı yanlızca direnmek, korkuyu sona erdirmez. Korkudan özgür olmadıkça, doğru bir biçimde düşünemez, hissedemez yada yaşayamazsınız. Karanlıkta yaşarsınız. İnler, cehennem ve benzer olgular aracılığı ile korkuyu beslerler. Devlet ve onun zorbalığından kaynaklanan korku vardır.
Gerçekten korkudna tamamıyla özgür olmak olanaklımıdır? Bunu tartışırsanız, korkuyu öğrenebilirisiniz. Korkudan kurtulamıyorum, ne yapacağım? Derseniz birisi size ne yapacağınızı söyleecektir. Ama siz he zaman o kişiye bağımlı olursunuz ve korkunun bir başka alanına giremezsiniz.
Sf 58—en güçlü korku bilinmeyenden korkudur.. Korku bilinmeyendir.
Sf 59—Gerçeken korkudan özgür olmak istiyorsam, onun hakkında sahip olduğum imgeyi yıkmak zorundayım. Ama siz imgenizi kırmağı istemeyebilirsiniz: çünki bu size haz veriyordur.
Sf 62—korku ahlak baskısı olarak kullanılır. Öyleyse korku insanın derlenişi için gerekli bir hal almıştır. Korku insanı uygarlaştırmk için kullanılır. Dinler, kalabalık sınıfta öğretmen, patron, komutan, evdeki otorite …
Sf 65—çoüumuz son derece tutucuyuz. Bunun derinini araştırdığınızda bunun korkunun göstergesi olduğunu göreceksiniz. Yaratıcık, yaratıcı olmak ne demek biliyormusunuz? Şiir yazmak kısmen yaratıclıktır. Ağaca bakmak, ağacı, insanları, dünyayı sevmek kısmen yaratılcılıktır. Ama korkunuz olduğu sürece, benim, benim ülkem, nemim sınıfım, nemim dinim dediğinizde söz konusu duygu yıkılır. Çünki dünya sizin yada benim değildir. Bu bağlamda düşünebilirsek, oldukça farklı bir dünya yaratabiliriz.
Sf 79—korkunun kökenine inebilmek için beynin, dşüncenin neden imgeler ile yaşadığını anlamak zorundayız. Neden görüntüler yaratıyoruz? Korkuyu sorguluyoruz. Bunun derinine inebilmek çin düşüncenin ne olduğunu araştırmak zorundasınız. Bunu anlamadığını zsürece korku ile yüzleşemezsiniz. Çünki korku yaşayan bir şeydir. Onu denetleyemezsiniz, onun üstünü örtemezsiniz.
Sf 80—korku hiçbir zaman doğru davranışı ortya çıkartamaz, tıpkı arzu yada çatışkının doğru davranışı ortaya çıkaramayışı gibi. Korkuyu, korkunun kökenini anladığınızda beyniniz üzerindeki baskı sona erer. Beyin yeniden canlanır, içinde bulunduğu donuk, kalpılaşmış, biçimlenmiş, çirkinleştirilmiş halinden eser kalmaz.
Sf 82—dinler düşünce tarafından kurulmuştur. Düşüncenin yarattığı ise kutsal değildir.
Sf 104—eski yunandan hatta onlardan önce fikirler öne çıkmaya başladı. Bugün fikirler, idealler insanları ayırıyor
Sf 109—totaliter ve kapitalist dünyada bencillik egemendir. Bunlar korkuyu sürdürür. Dünyada barış içinde yaşamaktan söz edişlerine rağmenaslında bunu istemezler.
Sf 142—öncelikle kokruya neden katlanıyoruz? Korkudan özgür olmak için birilerinden yardım mı istiyoruz? Biz bunu hep yapıyoruz.
Sf 52--Zihnin kednini tamamen korkudan arındırması olanaklı mıdır? Korkunun olduğu yerde özgürlüğün olmadığı açıktır ve özgürlük lamdan da kesinlikle sevgi olmaz.
Korkunun her birimize neler yaptığını görebiliriz. Kişinin yalan söylemesine, çeşitli yollarla yozlaşmasına, sığ oluşuna sebep olur. Kişi korktuğu sürece zihininde hiçbir zaman sorgulanamayacak, açıklanamayacak karanlık köşeler kalır.
Sf 54—kişinin kendi içindeki korkunan farkında oluşu ve bunun öğrenişi, bu duyguyu sözcükler aracılığı ile yorumlamak değildir. Zihin korkunun bütün içeriğini anladığında ve dolayısıyla hem bilinç hem de bilinçaltında korkudan arındığında, bir masumiyet hali ortaya çıkar. Bu tür bir zihin ışık saçar, kenidne ışık saçan bir zihnin korkusu yoktur.
Sf 55—korkuya karşı yanlızca direnmek, korkuyu sona erdirmez. Korkudan özgür olmadıkça, doğru bir biçimde düşünemez, hissedemez yada yaşayamazsınız. Karanlıkta yaşarsınız. İnler, cehennem ve benzer olgular aracılığı ile korkuyu beslerler. Devlet ve onun zorbalığından kaynaklanan korku vardır.
Gerçekten korkudna tamamıyla özgür olmak olanaklımıdır? Bunu tartışırsanız, korkuyu öğrenebilirisiniz. Korkudan kurtulamıyorum, ne yapacağım? Derseniz birisi size ne yapacağınızı söyleecektir. Ama siz he zaman o kişiye bağımlı olursunuz ve korkunun bir başka alanına giremezsiniz.
Sf 58—en güçlü korku bilinmeyenden korkudur.. Korku bilinmeyendir.
Sf 59—Gerçeken korkudan özgür olmak istiyorsam, onun hakkında sahip olduğum imgeyi yıkmak zorundayım. Ama siz imgenizi kırmağı istemeyebilirsiniz: çünki bu size haz veriyordur.
Sf 62—korku ahlak baskısı olarak kullanılır. Öyleyse korku insanın derlenişi için gerekli bir hal almıştır. Korku insanı uygarlaştırmk için kullanılır. Dinler, kalabalık sınıfta öğretmen, patron, komutan, evdeki otorite …
Sf 65—çoüumuz son derece tutucuyuz. Bunun derinini araştırdığınızda bunun korkunun göstergesi olduğunu göreceksiniz. Yaratıcık, yaratıcı olmak ne demek biliyormusunuz? Şiir yazmak kısmen yaratıclıktır. Ağaca bakmak, ağacı, insanları, dünyayı sevmek kısmen yaratılcılıktır. Ama korkunuz olduğu sürece, benim, benim ülkem, nemim sınıfım, nemim dinim dediğinizde söz konusu duygu yıkılır. Çünki dünya sizin yada benim değildir. Bu bağlamda düşünebilirsek, oldukça farklı bir dünya yaratabiliriz.
Sf 79—korkunun kökenine inebilmek için beynin, dşüncenin neden imgeler ile yaşadığını anlamak zorundayız. Neden görüntüler yaratıyoruz? Korkuyu sorguluyoruz. Bunun derinine inebilmek çin düşüncenin ne olduğunu araştırmak zorundasınız. Bunu anlamadığını zsürece korku ile yüzleşemezsiniz. Çünki korku yaşayan bir şeydir. Onu denetleyemezsiniz, onun üstünü örtemezsiniz.
Sf 80—korku hiçbir zaman doğru davranışı ortya çıkartamaz, tıpkı arzu yada çatışkının doğru davranışı ortaya çıkaramayışı gibi. Korkuyu, korkunun kökenini anladığınızda beyniniz üzerindeki baskı sona erer. Beyin yeniden canlanır, içinde bulunduğu donuk, kalpılaşmış, biçimlenmiş, çirkinleştirilmiş halinden eser kalmaz.
Sf 82—dinler düşünce tarafından kurulmuştur. Düşüncenin yarattığı ise kutsal değildir.
Sf 104—eski yunandan hatta onlardan önce fikirler öne çıkmaya başladı. Bugün fikirler, idealler insanları ayırıyor
Sf 109—totaliter ve kapitalist dünyada bencillik egemendir. Bunlar korkuyu sürdürür. Dünyada barış içinde yaşamaktan söz edişlerine rağmenaslında bunu istemezler.
Sf 142—öncelikle kokruya neden katlanıyoruz? Korkudan özgür olmak için birilerinden yardım mı istiyoruz? Biz bunu hep yapıyoruz.
Kitlelerin ayaklanması- Jose Ortega Y Gasset
Sf 9—avrupanın toplum olarak birliğinin bir ideal değil de kökü çok eskilere dayanan bir gündelik gerçek olduğunu görmeyi bana öğreten tarihsel gerçeklik oldu…sürecin birdenbire sonuca ulaşmasına her hangi bir olay neden olabilir: örneğin ural dağlarınıdan bir Çinli kafasının belirmesi yada su koca İslam magmasının şöyle silkinmesi
Sf 10—yunan-roma düşüncesi…gözüyle gördüğü yada onunla eşdeğerli şeylerden kopamıyordu, tıpkı bir kitabın resimlerinden başka şeyini anlamayan bir çocuk gibiydi.
…görülebilen her şey, o niteliğiyle kendisine görünüşten ileri gitmeyen baist bir maske olarak gözükür, gerisinde o maskeyi sürgit üreten bir gizli güç vardır ki, asıl gerçek odur.
Sf 16--..sorunların insanların önüne ne şekilde sergilenmiş olduğunu iyice kavramaksızın o yüzyılın tarihini yeniden yapılandırmak mümkün olmayacaktır
Sf 23--..solcu olmak sa sağı olmak gibi, insanın ahmağın biri olmak için seçebileceği sayısız olanaktan biridir: aslında her ikisi de ahlaksal felç durumunun çeşitli biçimlerindedir.
Sf 28..demogoji bir zihinsel yozlaşma biçimidir. 1750lerde fransada ortaya çıkmıştır…emsele şu ki o zamandan beri Fransa ve ordan yansıyarak tüm kıta, büyük sorunları çözmek için gereken yönetimin devrim olduğuna inanıyor…yani her şeyi ve her türlü sorunu bir vuruşta değiştirme iradesi..
Sf 29--..fransada bir büyük devrim ve birkaç vahşi yada gülünç devrim yapılmış olduğuna kuşku yok ama tarihsel günlüklerin çıplak gerçeğine bakacak olursak, şöyle bir durumla karşılaşırız… fransanın şu yada bu ölçüde bütün öbür halklardan gazla süreyle otoriter ve karşı devrimci rejimler altında yaşaması olmuştur…
Sf 31--…devrimler bir takım hakları ilan etmenin cömert ama ikiyüzlü telaşından ötürü, kendilerini dizginleyemezler ve sonuçta her zaman insanın temel haklarını ayaklar altına çiğnemişlerdir, yok etmişlerdir…
Sf 33--..ingitere avrupanın mürebbiyesi gibidir…geleceğe he zaman ilk ulaşan halktır, İngilizler…
Sf 42--…toplum her zaman iki dinamiğin birliğidir; azınlıklar ve kitleler…kitle vasat adamdır..azınlık olabilmek için ilkin her bireyin özel, nispeten bireysel nedenlerle kalabalıktan sıyrılması gerekir…
Sf 43--…kendi kendisini herkes gibi hisseden yine de bundan gocunmayan,kendinii başkaları ile aynı hissetmekten zevk alan her kişi kitledir. Sade bir adam düşünün, kenidni bir takım nedenlere dayanarak değendirmeyi denediğinde yani şu yada bu yönde yeteneği var mı, herhangi bir konuda başkalarından daha başarılı oluyor mu diye kendisine sorduğunda, hiçbir sıra dışı niteliğin bulunmadığını fark etsin. O adam kendini yeteneksiz ve sıradan, özel niteliklerden yoksun olarak hissedecektir. Ne var ki kendini kitle gibi hissetmeyecektir.
….seçkin azınlıklar…kendini başkalarından üstün sanan ukala olmayıp, dilediği ileri hedeflere ulaşamasa da, başkalarından beklediğinin fazlasını kendinden bekleyen kişidir…insanlığa uygulanabilecek en kökten ayrım işte bu iki yaratık sınıfı arasındadır. Bir yanda kendisinden çok şey bekleyerek güçlükleri ve görevleri sırtlayanlar, öbür yanda kendi kendilerinden özel bir şey beklemeyenler..kendi kendini mükelleştirmek için zor koşmaksızın…
Sf 76--…hayatta kararı ortam koşulları verir demek yanlıştır. Tersine ortam koşulları sürekli yenilenen ikilemdir, biz de karşısında hep karar vermek durumundayızdır. Aslında karar veren kendi karekterimizdir.
Sf 86--…önceden varolan düzen başkaldırmak değildir devrim, geleneksel düzeni alt üst eden yeni bir düzen kurmaktır.
Sf100--..zeki kişi hep kendini aptallığın iki parmak ötesindeyken yakalar, içine düşmesine ramak kalmış aptallıktan kaçınabilmek için bir çaba gösterir, zeka işte o çabadır. Oysa aptal kendinden hiç kuşkulanmaz..alışık olduğu hantal dünya görüşünü daha incelikli başka görüşlerle karşılaştırmaya zorlayamazsınız….
Sf 102--..oysa günümüzde vasat insan dünyada olup biten ve olup bitmesi gereken her şey üstünde en keskin fikirlere sahip….fikirleri aslında fikir değildir, onlara sahip olması kültürlü olduğu anlamına gelmez…
Sf 103---…barbarlık kuralları diye bir şey yoktur, kuralların yokluğudur barbarlık, başvuracak merci bulunmayışıdır…
…Kültürün artısı eksisi, kuralların az yada çok kesin olmasıyla ölçülür. Kurallar az gelirse, yaşantıyı kabataslak düzenler…
Sf 122--..ileri uygarlık demek, çetin sorunlarla baş etmek demektir. İşte o nedenle ilerleme ne denli büyük olursa, o denli büyük bir tehlikeye düşecektir…Tabi sorunlar karmaşıklaştıkça, onları çözmek için başvurulan araçlar da mükemmelleşecektir.
…günümüzün en kültürlü kişileri inanılmaz bir tarihsel bilgisizlik illetine tutulmuş bulunuyorlar…
Sf 124---..devrim kendi evlatlarını yer. Devrim ölçülü bir partiyle başlar, hemen ardından aşırıların eline düşer…Bir devrim 15 yıldan uzun sürmez, o da bir kuşağın yürürlükte kaldığı süredir…
Sf 131--..her insanın yaşantısı kendisi olabilme yolunda bir uğraş, kendi kendisi olma çabasıdır…
Sf 152--…kamusal yaşamda herhangi bir zorluk, bir çatışma yada sorun çıktığını düşününüz: kitle insanı onu derhal doğrudan devletin üstlenip , karşı konulmaz devasa araçlarıyla çözümlemesini bekler…günümüzde uygarlığı tehdit altında tutan en büyük tehlike budur işte…
Sf 154--..Mussolini şu formülü vazettiğinde işitmek üzücü oluyor: her şey devlet için, devletin dışında hiçbir şey olamaz, devlete karşı bir şey olamaz…
Sf 162--..egemenliğin sonuçta ruhsal güçten başka bir şey olmadığını kavrarız…
Sf 169--…Avrupa hakimiyetini yitirdi deniyor ama onun yerin alacak bir ortada yok. Avrupa deyince her şeyden önce Fransa, Almanya, İngiltere üçlüsü anlaşılıyor….
Sf 219--..sorun şu; Avrupa ahlaktan yoksun kalmış durum…
Sf 228--..şunu göz önünde tutmak gerekir ki, İngiltere bir yazarlar ülkesi değil, tüccarlar, mühendisler ve dindarlar halkıdır. O nedenle öyle bir dil ve söylem geliştirmiştir ki, başlıca amacı söylemek istenilenin açıkça söylenmesi değil, dada çok sezdirilmesidir…güney insanı gevezeliğe meyillidir…
Sf 10—yunan-roma düşüncesi…gözüyle gördüğü yada onunla eşdeğerli şeylerden kopamıyordu, tıpkı bir kitabın resimlerinden başka şeyini anlamayan bir çocuk gibiydi.
…görülebilen her şey, o niteliğiyle kendisine görünüşten ileri gitmeyen baist bir maske olarak gözükür, gerisinde o maskeyi sürgit üreten bir gizli güç vardır ki, asıl gerçek odur.
Sf 16--..sorunların insanların önüne ne şekilde sergilenmiş olduğunu iyice kavramaksızın o yüzyılın tarihini yeniden yapılandırmak mümkün olmayacaktır
Sf 23--..solcu olmak sa sağı olmak gibi, insanın ahmağın biri olmak için seçebileceği sayısız olanaktan biridir: aslında her ikisi de ahlaksal felç durumunun çeşitli biçimlerindedir.
Sf 28..demogoji bir zihinsel yozlaşma biçimidir. 1750lerde fransada ortaya çıkmıştır…emsele şu ki o zamandan beri Fransa ve ordan yansıyarak tüm kıta, büyük sorunları çözmek için gereken yönetimin devrim olduğuna inanıyor…yani her şeyi ve her türlü sorunu bir vuruşta değiştirme iradesi..
Sf 29--..fransada bir büyük devrim ve birkaç vahşi yada gülünç devrim yapılmış olduğuna kuşku yok ama tarihsel günlüklerin çıplak gerçeğine bakacak olursak, şöyle bir durumla karşılaşırız… fransanın şu yada bu ölçüde bütün öbür halklardan gazla süreyle otoriter ve karşı devrimci rejimler altında yaşaması olmuştur…
Sf 31--…devrimler bir takım hakları ilan etmenin cömert ama ikiyüzlü telaşından ötürü, kendilerini dizginleyemezler ve sonuçta her zaman insanın temel haklarını ayaklar altına çiğnemişlerdir, yok etmişlerdir…
Sf 33--..ingitere avrupanın mürebbiyesi gibidir…geleceğe he zaman ilk ulaşan halktır, İngilizler…
Sf 42--…toplum her zaman iki dinamiğin birliğidir; azınlıklar ve kitleler…kitle vasat adamdır..azınlık olabilmek için ilkin her bireyin özel, nispeten bireysel nedenlerle kalabalıktan sıyrılması gerekir…
Sf 43--…kendi kendisini herkes gibi hisseden yine de bundan gocunmayan,kendinii başkaları ile aynı hissetmekten zevk alan her kişi kitledir. Sade bir adam düşünün, kenidni bir takım nedenlere dayanarak değendirmeyi denediğinde yani şu yada bu yönde yeteneği var mı, herhangi bir konuda başkalarından daha başarılı oluyor mu diye kendisine sorduğunda, hiçbir sıra dışı niteliğin bulunmadığını fark etsin. O adam kendini yeteneksiz ve sıradan, özel niteliklerden yoksun olarak hissedecektir. Ne var ki kendini kitle gibi hissetmeyecektir.
….seçkin azınlıklar…kendini başkalarından üstün sanan ukala olmayıp, dilediği ileri hedeflere ulaşamasa da, başkalarından beklediğinin fazlasını kendinden bekleyen kişidir…insanlığa uygulanabilecek en kökten ayrım işte bu iki yaratık sınıfı arasındadır. Bir yanda kendisinden çok şey bekleyerek güçlükleri ve görevleri sırtlayanlar, öbür yanda kendi kendilerinden özel bir şey beklemeyenler..kendi kendini mükelleştirmek için zor koşmaksızın…
Sf 76--…hayatta kararı ortam koşulları verir demek yanlıştır. Tersine ortam koşulları sürekli yenilenen ikilemdir, biz de karşısında hep karar vermek durumundayızdır. Aslında karar veren kendi karekterimizdir.
Sf 86--…önceden varolan düzen başkaldırmak değildir devrim, geleneksel düzeni alt üst eden yeni bir düzen kurmaktır.
Sf100--..zeki kişi hep kendini aptallığın iki parmak ötesindeyken yakalar, içine düşmesine ramak kalmış aptallıktan kaçınabilmek için bir çaba gösterir, zeka işte o çabadır. Oysa aptal kendinden hiç kuşkulanmaz..alışık olduğu hantal dünya görüşünü daha incelikli başka görüşlerle karşılaştırmaya zorlayamazsınız….
Sf 102--..oysa günümüzde vasat insan dünyada olup biten ve olup bitmesi gereken her şey üstünde en keskin fikirlere sahip….fikirleri aslında fikir değildir, onlara sahip olması kültürlü olduğu anlamına gelmez…
Sf 103---…barbarlık kuralları diye bir şey yoktur, kuralların yokluğudur barbarlık, başvuracak merci bulunmayışıdır…
…Kültürün artısı eksisi, kuralların az yada çok kesin olmasıyla ölçülür. Kurallar az gelirse, yaşantıyı kabataslak düzenler…
Sf 122--..ileri uygarlık demek, çetin sorunlarla baş etmek demektir. İşte o nedenle ilerleme ne denli büyük olursa, o denli büyük bir tehlikeye düşecektir…Tabi sorunlar karmaşıklaştıkça, onları çözmek için başvurulan araçlar da mükemmelleşecektir.
…günümüzün en kültürlü kişileri inanılmaz bir tarihsel bilgisizlik illetine tutulmuş bulunuyorlar…
Sf 124---..devrim kendi evlatlarını yer. Devrim ölçülü bir partiyle başlar, hemen ardından aşırıların eline düşer…Bir devrim 15 yıldan uzun sürmez, o da bir kuşağın yürürlükte kaldığı süredir…
Sf 131--..her insanın yaşantısı kendisi olabilme yolunda bir uğraş, kendi kendisi olma çabasıdır…
Sf 152--…kamusal yaşamda herhangi bir zorluk, bir çatışma yada sorun çıktığını düşününüz: kitle insanı onu derhal doğrudan devletin üstlenip , karşı konulmaz devasa araçlarıyla çözümlemesini bekler…günümüzde uygarlığı tehdit altında tutan en büyük tehlike budur işte…
Sf 154--..Mussolini şu formülü vazettiğinde işitmek üzücü oluyor: her şey devlet için, devletin dışında hiçbir şey olamaz, devlete karşı bir şey olamaz…
Sf 162--..egemenliğin sonuçta ruhsal güçten başka bir şey olmadığını kavrarız…
Sf 169--…Avrupa hakimiyetini yitirdi deniyor ama onun yerin alacak bir ortada yok. Avrupa deyince her şeyden önce Fransa, Almanya, İngiltere üçlüsü anlaşılıyor….
Sf 219--..sorun şu; Avrupa ahlaktan yoksun kalmış durum…
Sf 228--..şunu göz önünde tutmak gerekir ki, İngiltere bir yazarlar ülkesi değil, tüccarlar, mühendisler ve dindarlar halkıdır. O nedenle öyle bir dil ve söylem geliştirmiştir ki, başlıca amacı söylemek istenilenin açıkça söylenmesi değil, dada çok sezdirilmesidir…güney insanı gevezeliğe meyillidir…
Japon Kültürü- Bozkurt Güvenç
Sf 23—Ormanlık alan %69
Mera ve otlak %2.5
Tarıma elverişli arazi %14.5
Konut, boş alan %14
2000 kişi km kare japonya/ 200 kişi km kare Türkiye/batı almanya 732 kişi---1970 civarı rakamlar
Ormanlık alaınların kesilmesi ve kullanılması Japon kültürü gereği yapılmamaktadır. Yasaktan ziyade bir düşünce şeklidir. Bu nedenle çok az olan tarım arazilerini en verimli şekilde kullanmak isterler. Beslenmede deniz ürünleri ağırlıklıdır.
Sf 53—ülkede her 1000 japondan biri gansterdir. Neler yaptıkları vs günlük basına yansımaz. Genel davranış şekli, kişinin düzene baş kaldırması değil, tepki göstermemesidir. Sessiz ve soğuk kalıdırılar ve ölçülü-dikkatli bekleyişi yeğ tutarlar. Kent yaşamı düzenlidir. Sabah açılan çukurlar, ertesi güne bırakılmaz.
Sf 56—iş ilişikileri tebessümle başlar, güler yüzle biter. Günlül işlerinde çok yorulan Japonları trende vs ayakta uyur gibi dinlenirken görebiirsiniz.
Sf 66—geleneksel hazır yemek taşıma sistemi—bisiklet ile bir elinde tepsi ve tepside kat kat üst üste tespside taşınan yemekler. Bunun için amortisörlü yeni sistemler yapıldı.
Sf 72—sake (pirinç şarabı)kahve fincanı büyüklüğündeki seramik fincanlarda içilir. %20 alkol.
Sf 73—Tokya’da 2000 aşkın aşk oteli vardır. Bir genelev değildir. Kadın ticareti 1957’den beri yasaktır. Çalışma günlerinden gelenlerin 1/3 ve hafta sonu gelenlerin yarısı evlilermiş. Japon ev yaşam şekli değerlendirildiğinde….küçük mekan, kağıt duvarlar….
Sf 92-96 görgü kuralları
1-temizlik—her gün banyo yaparlar—mutlaka temiz ve ütülü giyinirler—ceplerinde mutlka mendil olur—burun silmek ayıptır---ter kokusu duyulmaz—para buruşturulmaz, kıvrılmaz—evde terlik giyilir—tuvalette ayrı terlik giyilir
2-günlük hayatta en dikkati çeken darvanış belden eğilerek selamlamadır. Eğilmenin derecesi 15-45 derecedir. Genellikle selam lan kişi de aynı derecede eğilrek selam verir. Ancak biri fazla eğilmişse, ikini, üçüncü denemede dereceyi dengelemek için tekrar tekrar eğilirler.
3—hediye alış-verişi—arkadaş ziyaretine bile eli boş gidilmez.
4-sessizce özür dileme—bir şeyle meşgul olan birine rahatsız etmemek için el ile sessizce özür dilenir.
Sf125—Şodo—yazı sanatının genç yaşlarda başlayan ve ömür boyu süren kendine özgü bir eğitim sistemi vardır. Şodo deneyerek, yazıp-bozarak öğrenilir. Öğrencinin mekan duyarlılığı geliştikçe, kağıt boyları, fırça ve çizgiler küçülür. Tüm bedenin birlikte hareketi ile çekilir. Bu yüzden yazı sadece düşünceyi değil, bedebdeki duygu birikimleirni ve gerllimleri dile getirir. Japon hayatı boyunca yazar. Kendi yazdığı ve başlarının yazdığını yorumayı öğrenir. ‘benden içeri olan benle konuşmak, tanışmaktır’
Sf 128—çay ve çay sanatı—15.yy da önem kazandı ve günümüze kadar geldi.
Sf 165—Japon için biz kavramı vardır. Aile çok önemlidir ve iş yeri de aile gibi görülür. Patron baba rolündedir ve baba gibi davranması beklenir. Bir japonun işini değiştirmeyi istemesi çok ayıplanıcak bir davranıştır. Girdiiği işten emekli olmsı beklenir.
Sf 235—japon dili—ilk dönemlerde resimle anlatımın zaman içinde şekil değilştirerek kvramları ifade eder hale gelmesi ile oluşan dildir.
Sf 270—aile—japon çocuğu yüksek dozda sevgi ile büyür. Her gün aile ana –baba ve kardeşleri ile aile banyosu en önemli mutluluktur. Anne-baba çocuğu sıtında taşır. 3-5 aylıkken bebekler tuvaletlerini ifade etmeye başlarlar. 1-1.5 yaşına gelince kendi oyuncaklarını koyduğu çantası onun sorumluluğun verilir, kendi taşır.
Sf 306—bebeğe davranış şekli
1—bebek isteyince doyurmak
2—bebeği elden geldiğince ağlatmamak
3—mümkün olduğunca anne ile olmasını sağlamak—onun teninden, kokusundan, güveninden beslenmesini sağlamak
4—bebekle uzlaşmaya çalışmak
5-doğrudan düzeltmek yerine dolaylı etkilemek—örnek aile problemini, öğretmene söylerek çözmek
6—çatışmak yerine gerilimi düşürmek
Mera ve otlak %2.5
Tarıma elverişli arazi %14.5
Konut, boş alan %14
2000 kişi km kare japonya/ 200 kişi km kare Türkiye/batı almanya 732 kişi---1970 civarı rakamlar
Ormanlık alaınların kesilmesi ve kullanılması Japon kültürü gereği yapılmamaktadır. Yasaktan ziyade bir düşünce şeklidir. Bu nedenle çok az olan tarım arazilerini en verimli şekilde kullanmak isterler. Beslenmede deniz ürünleri ağırlıklıdır.
Sf 53—ülkede her 1000 japondan biri gansterdir. Neler yaptıkları vs günlük basına yansımaz. Genel davranış şekli, kişinin düzene baş kaldırması değil, tepki göstermemesidir. Sessiz ve soğuk kalıdırılar ve ölçülü-dikkatli bekleyişi yeğ tutarlar. Kent yaşamı düzenlidir. Sabah açılan çukurlar, ertesi güne bırakılmaz.
Sf 56—iş ilişikileri tebessümle başlar, güler yüzle biter. Günlül işlerinde çok yorulan Japonları trende vs ayakta uyur gibi dinlenirken görebiirsiniz.
Sf 66—geleneksel hazır yemek taşıma sistemi—bisiklet ile bir elinde tepsi ve tepside kat kat üst üste tespside taşınan yemekler. Bunun için amortisörlü yeni sistemler yapıldı.
Sf 72—sake (pirinç şarabı)kahve fincanı büyüklüğündeki seramik fincanlarda içilir. %20 alkol.
Sf 73—Tokya’da 2000 aşkın aşk oteli vardır. Bir genelev değildir. Kadın ticareti 1957’den beri yasaktır. Çalışma günlerinden gelenlerin 1/3 ve hafta sonu gelenlerin yarısı evlilermiş. Japon ev yaşam şekli değerlendirildiğinde….küçük mekan, kağıt duvarlar….
Sf 92-96 görgü kuralları
1-temizlik—her gün banyo yaparlar—mutlaka temiz ve ütülü giyinirler—ceplerinde mutlka mendil olur—burun silmek ayıptır---ter kokusu duyulmaz—para buruşturulmaz, kıvrılmaz—evde terlik giyilir—tuvalette ayrı terlik giyilir
2-günlük hayatta en dikkati çeken darvanış belden eğilerek selamlamadır. Eğilmenin derecesi 15-45 derecedir. Genellikle selam lan kişi de aynı derecede eğilrek selam verir. Ancak biri fazla eğilmişse, ikini, üçüncü denemede dereceyi dengelemek için tekrar tekrar eğilirler.
3—hediye alış-verişi—arkadaş ziyaretine bile eli boş gidilmez.
4-sessizce özür dileme—bir şeyle meşgul olan birine rahatsız etmemek için el ile sessizce özür dilenir.
Sf125—Şodo—yazı sanatının genç yaşlarda başlayan ve ömür boyu süren kendine özgü bir eğitim sistemi vardır. Şodo deneyerek, yazıp-bozarak öğrenilir. Öğrencinin mekan duyarlılığı geliştikçe, kağıt boyları, fırça ve çizgiler küçülür. Tüm bedenin birlikte hareketi ile çekilir. Bu yüzden yazı sadece düşünceyi değil, bedebdeki duygu birikimleirni ve gerllimleri dile getirir. Japon hayatı boyunca yazar. Kendi yazdığı ve başlarının yazdığını yorumayı öğrenir. ‘benden içeri olan benle konuşmak, tanışmaktır’
Sf 128—çay ve çay sanatı—15.yy da önem kazandı ve günümüze kadar geldi.
Sf 165—Japon için biz kavramı vardır. Aile çok önemlidir ve iş yeri de aile gibi görülür. Patron baba rolündedir ve baba gibi davranması beklenir. Bir japonun işini değiştirmeyi istemesi çok ayıplanıcak bir davranıştır. Girdiiği işten emekli olmsı beklenir.
Sf 235—japon dili—ilk dönemlerde resimle anlatımın zaman içinde şekil değilştirerek kvramları ifade eder hale gelmesi ile oluşan dildir.
Sf 270—aile—japon çocuğu yüksek dozda sevgi ile büyür. Her gün aile ana –baba ve kardeşleri ile aile banyosu en önemli mutluluktur. Anne-baba çocuğu sıtında taşır. 3-5 aylıkken bebekler tuvaletlerini ifade etmeye başlarlar. 1-1.5 yaşına gelince kendi oyuncaklarını koyduğu çantası onun sorumluluğun verilir, kendi taşır.
Sf 306—bebeğe davranış şekli
1—bebek isteyince doyurmak
2—bebeği elden geldiğince ağlatmamak
3—mümkün olduğunca anne ile olmasını sağlamak—onun teninden, kokusundan, güveninden beslenmesini sağlamak
4—bebekle uzlaşmaya çalışmak
5-doğrudan düzeltmek yerine dolaylı etkilemek—örnek aile problemini, öğretmene söylerek çözmek
6—çatışmak yerine gerilimi düşürmek
Hiristiyanlık- Şinasi Gündüz
TARİHSEL GELİŞİM
İncil
1.kısım—yani eski ahit--yahudi kutsal metnini ihtiva eder
2.kısım—yani yeni ahit--mesih dönemi
eski ahit—tarihi olaylar, evrenin yaratılışı, peygamberler—burada isanın geleceği haber verilir
yeni ahit--4 incil+21 mektup+luka tarafından yazılan resuller+yuhanna tarafından yazılan vahiy kitabı
İncil metnin sahihliği MS 2yy. da sorgulanmaya başlandı
TEMEL İNANÇ
Baba+oğul+ruh—ilahi üçleme
İlahi baba ve ilahi oğul, hiristiyanlık öncesi dönemde bazı bölgelerde yayagındı
Baba—yahudi geleneğine uygun tarzdır
Oğul—
İnkarnasyon—oğlunun bedenleşmesi
Kefaret-mesihin çarmıha gerilmesi—tüm insanların günahına kefaret
Ölümden diriliş—daha sonra dirilmiş ve havarilerlekutsa ruh-- görüşmüş ve bedeni ile
Göğe yükselmiş
Kutsal ruh—baba ve oğul ilişkisindeki kutsallık Katolikler kutsal ruhun oğuldan çıktığını: Ortodokslar ise baba merkezini vurgular
Cennet ve cehennem ve arsasındaki araf
Araf, günahkarların son arınma yeri
Meryem
AHLAK
İnsan bedeni tanrının mabedidir
Ahlaklı olmak, iyi olmanın şartıdır
Günah—yeni ahitte uzak durulması gereken hususlar belirtilmiştir
Komşunu kendin gibi sev
Sivil otorite ile ilişkiler—özellikle ortaçağda kilise siyasal bir güçtür
Pagan—hiristiyanlığın ilk döneminde taşralı, köylü anlamına gelmekteydi ve hiristiyanlık dışında kalan diğer inanışa sahip olan kişileri ifade eder.
MEZHEPLER
Dinler arasında en çok mezhebi olandır
Yüzlerce mezhep vardır
İlk mezhepleşme 5yy da başlamıştır
Daha sonra ise11yy da başlamış ve devam etmiştir
Roma ve İstanbul kiliseleri ayrılmıştır
Roma imparatorluğu yıkıldıktan sonra da roma kilisesi, otorite boşluğunu kendi lehine doldurmuştur
İstanbul, kendini roma ile eşit görmesine rağmen; roma Hıristiyanlığın merkezi olduğunu iddia etmekten vazgeçmemiştir.
Katolik kilisesi 11-13yy arası siyasi ve askeri güç haline gelmiş ve haçlı seferleri başlamıştır.
4.haçlı seferinde İstanbul işgal edilmiş ve burada Latin krallığı kurulmuştur.
Ortodoks kilisesi varlığını 15yy ortalarına kadar, bir imparatorluk kilisesi olarak sürdürdü.
1453 de Osmanlıların, İstanbul’u fethinden sonra, Moskova Ortodoks kilisesi, Ortodoksluğun yeni merkezi olarak ortaya çıktı.
16yy reformistlerinden Martin Luther ile yeni bir mezhep daha olmuştur
Protestanlık ortaya çıkmıştır
İman ve tövbenin, Tanrı ile kul arasında olduğunu ve kiliseyi ve papalık kurumunu bu alanda ret etmektedir
Endüljans uygulamasına şiddetle karşı çıkmaktadır
Endüljans—kişinin işlediği günahın kilise tarafından af edildiğine dair, para karşılığı verilen belge
Ayrıca rahiplerin evlenmemesi şeklindeki kurala da karşı gelmektedir
Meryem’in oldukça güzel bir kadın olarak resmedilmesine de karşı gelmektedir.
Anabaptistler—kilise yapılanması ve vaftiz konusunda, Protestanlardan farklıdır.
Bebeğin vaftiz edilmesini ret ederler. Vaftizin, doğru ile yanlışı ayırt edebilecek yaşa gelince yapılması gerektiğini savunurlar.
Anglikan kiliseleri—yapılanmaları, Roma ile Protestanlık arasıdır.
İBADET ANLAYIŞLARI
Hıristiyanlıkta, kişinin tavır ve davranışlarının yada göstereceği bireysel çaba ve gayretin kurtuluş açısından önemli rolü olduğuna inanılır.
Sakramentler—bir takım sembolik davranış yada sembollerdir
Mezhebe ve kiliseye göre değişiklik göstermektedir
Vaftiz—vaftiz suyuna girmek ölmeyi, sudan çıkmak da dirilmeyi ifade eder.
Vaftiz yaşı mezheplerde farklıdır
Tek kez yada birkaç kez vaftiz yapılma farkı vardır
Evharist—ekmek ve şarap ayini
Mesihe katılmayı ve onunla birleşmeyi temsil eder
Ekmek ve şarap hazırlaması—okunan dualar—kutsanması---mezheplerde farklı olabilir
Evharist, mezhebe göre cemaatle yada herkesle gibi farklı uygulamalar vardır
Konfirmasyon—güçlendirme
Vaftiz sonrası yağlama—bu da mezhebe göre farklılık göstermekte
Kullanılacak yağın, patrik yada kilisenin üst organı tarafından tasdiki gerekir.
Ayini piskopos yada rahip yapar
Günah itirafı/tövbe—Katoliklerde ve doğu kilisesinde, kurtuluş için yapılması gereklidir.
Katolik kilisesinde endüljans, ölülere de verilebilir
Mezheplere göre tövbe—kilisede yada açıklıkta olabilir—Ortodokslarda ikon önünde olur
Nikah—Katolik ve doğu kiliselerinde evlilik kutsal bir eylem olarak görülür.
Katoliklerde boşanma hoş karşılanmaz
Ortodokslarda, 3 kereye kadar evlilik olabilir
Rahip takdisi—rahip atanan kişi kendini, tanrıya ve cemaate adamıştır
Son hasta yağlama—Katoliklerde ölüm döşeğinde, doğu kiliselerinde herhangi bir hsatalıkta, ermeni kilisesinde sakrament olarak görülmez
Günlük ve yıllık ibadetler—genelde toplu olarak kilisede yapılır
Ayakta yada oturarak, eller birleştirilerek
• Genelde sabah ve akşam kilisede dua
• Oruç—paskalya öncesidir—tamamen yemek-içmekten uzak olma yada belli yemeklerden şeklinde farklı olabilir
Paskalya—mesihin yeniden dirilişi anısınadır—nisan ayında
Ayrıca mesihin doğuşu—25 aralık ancak doğu kiliselerinde 6 ocaktır
Daha başka dini günler de vardır
• Cenaze—farklılıklar gösterir ancak üç aşamadır--Cenaze evinde +kilisede+mezarda
• Haç—birkaç istisna dışında çoğu Hıristiyanlık mezheplerinde semboldür.
KİLİSE KURUMU
Hıristiyan kiliselerinin çoğunda ruhban sınıf bulunur.
Katolik—papa+kardinal+piskopos+rahip
Din adamları evlenemez
Ortodoks—patrik+piskopos+rahip+diyakoz
Üst düzey din adamları evlenemez
Çoğunluk fikir, kadınların rahip olamayacağıdır.
Kiliselerin yönü doğuyadır
İncil
1.kısım—yani eski ahit--yahudi kutsal metnini ihtiva eder
2.kısım—yani yeni ahit--mesih dönemi
eski ahit—tarihi olaylar, evrenin yaratılışı, peygamberler—burada isanın geleceği haber verilir
yeni ahit--4 incil+21 mektup+luka tarafından yazılan resuller+yuhanna tarafından yazılan vahiy kitabı
İncil metnin sahihliği MS 2yy. da sorgulanmaya başlandı
TEMEL İNANÇ
Baba+oğul+ruh—ilahi üçleme
İlahi baba ve ilahi oğul, hiristiyanlık öncesi dönemde bazı bölgelerde yayagındı
Baba—yahudi geleneğine uygun tarzdır
Oğul—
İnkarnasyon—oğlunun bedenleşmesi
Kefaret-mesihin çarmıha gerilmesi—tüm insanların günahına kefaret
Ölümden diriliş—daha sonra dirilmiş ve havarilerlekutsa ruh-- görüşmüş ve bedeni ile
Göğe yükselmiş
Kutsal ruh—baba ve oğul ilişkisindeki kutsallık Katolikler kutsal ruhun oğuldan çıktığını: Ortodokslar ise baba merkezini vurgular
Cennet ve cehennem ve arsasındaki araf
Araf, günahkarların son arınma yeri
Meryem
AHLAK
İnsan bedeni tanrının mabedidir
Ahlaklı olmak, iyi olmanın şartıdır
Günah—yeni ahitte uzak durulması gereken hususlar belirtilmiştir
Komşunu kendin gibi sev
Sivil otorite ile ilişkiler—özellikle ortaçağda kilise siyasal bir güçtür
Pagan—hiristiyanlığın ilk döneminde taşralı, köylü anlamına gelmekteydi ve hiristiyanlık dışında kalan diğer inanışa sahip olan kişileri ifade eder.
MEZHEPLER
Dinler arasında en çok mezhebi olandır
Yüzlerce mezhep vardır
İlk mezhepleşme 5yy da başlamıştır
Daha sonra ise11yy da başlamış ve devam etmiştir
Roma ve İstanbul kiliseleri ayrılmıştır
Roma imparatorluğu yıkıldıktan sonra da roma kilisesi, otorite boşluğunu kendi lehine doldurmuştur
İstanbul, kendini roma ile eşit görmesine rağmen; roma Hıristiyanlığın merkezi olduğunu iddia etmekten vazgeçmemiştir.
Katolik kilisesi 11-13yy arası siyasi ve askeri güç haline gelmiş ve haçlı seferleri başlamıştır.
4.haçlı seferinde İstanbul işgal edilmiş ve burada Latin krallığı kurulmuştur.
Ortodoks kilisesi varlığını 15yy ortalarına kadar, bir imparatorluk kilisesi olarak sürdürdü.
1453 de Osmanlıların, İstanbul’u fethinden sonra, Moskova Ortodoks kilisesi, Ortodoksluğun yeni merkezi olarak ortaya çıktı.
16yy reformistlerinden Martin Luther ile yeni bir mezhep daha olmuştur
Protestanlık ortaya çıkmıştır
İman ve tövbenin, Tanrı ile kul arasında olduğunu ve kiliseyi ve papalık kurumunu bu alanda ret etmektedir
Endüljans uygulamasına şiddetle karşı çıkmaktadır
Endüljans—kişinin işlediği günahın kilise tarafından af edildiğine dair, para karşılığı verilen belge
Ayrıca rahiplerin evlenmemesi şeklindeki kurala da karşı gelmektedir
Meryem’in oldukça güzel bir kadın olarak resmedilmesine de karşı gelmektedir.
Anabaptistler—kilise yapılanması ve vaftiz konusunda, Protestanlardan farklıdır.
Bebeğin vaftiz edilmesini ret ederler. Vaftizin, doğru ile yanlışı ayırt edebilecek yaşa gelince yapılması gerektiğini savunurlar.
Anglikan kiliseleri—yapılanmaları, Roma ile Protestanlık arasıdır.
İBADET ANLAYIŞLARI
Hıristiyanlıkta, kişinin tavır ve davranışlarının yada göstereceği bireysel çaba ve gayretin kurtuluş açısından önemli rolü olduğuna inanılır.
Sakramentler—bir takım sembolik davranış yada sembollerdir
Mezhebe ve kiliseye göre değişiklik göstermektedir
Vaftiz—vaftiz suyuna girmek ölmeyi, sudan çıkmak da dirilmeyi ifade eder.
Vaftiz yaşı mezheplerde farklıdır
Tek kez yada birkaç kez vaftiz yapılma farkı vardır
Evharist—ekmek ve şarap ayini
Mesihe katılmayı ve onunla birleşmeyi temsil eder
Ekmek ve şarap hazırlaması—okunan dualar—kutsanması---mezheplerde farklı olabilir
Evharist, mezhebe göre cemaatle yada herkesle gibi farklı uygulamalar vardır
Konfirmasyon—güçlendirme
Vaftiz sonrası yağlama—bu da mezhebe göre farklılık göstermekte
Kullanılacak yağın, patrik yada kilisenin üst organı tarafından tasdiki gerekir.
Ayini piskopos yada rahip yapar
Günah itirafı/tövbe—Katoliklerde ve doğu kilisesinde, kurtuluş için yapılması gereklidir.
Katolik kilisesinde endüljans, ölülere de verilebilir
Mezheplere göre tövbe—kilisede yada açıklıkta olabilir—Ortodokslarda ikon önünde olur
Nikah—Katolik ve doğu kiliselerinde evlilik kutsal bir eylem olarak görülür.
Katoliklerde boşanma hoş karşılanmaz
Ortodokslarda, 3 kereye kadar evlilik olabilir
Rahip takdisi—rahip atanan kişi kendini, tanrıya ve cemaate adamıştır
Son hasta yağlama—Katoliklerde ölüm döşeğinde, doğu kiliselerinde herhangi bir hsatalıkta, ermeni kilisesinde sakrament olarak görülmez
Günlük ve yıllık ibadetler—genelde toplu olarak kilisede yapılır
Ayakta yada oturarak, eller birleştirilerek
• Genelde sabah ve akşam kilisede dua
• Oruç—paskalya öncesidir—tamamen yemek-içmekten uzak olma yada belli yemeklerden şeklinde farklı olabilir
Paskalya—mesihin yeniden dirilişi anısınadır—nisan ayında
Ayrıca mesihin doğuşu—25 aralık ancak doğu kiliselerinde 6 ocaktır
Daha başka dini günler de vardır
• Cenaze—farklılıklar gösterir ancak üç aşamadır--Cenaze evinde +kilisede+mezarda
• Haç—birkaç istisna dışında çoğu Hıristiyanlık mezheplerinde semboldür.
KİLİSE KURUMU
Hıristiyan kiliselerinin çoğunda ruhban sınıf bulunur.
Katolik—papa+kardinal+piskopos+rahip
Din adamları evlenemez
Ortodoks—patrik+piskopos+rahip+diyakoz
Üst düzey din adamları evlenemez
Çoğunluk fikir, kadınların rahip olamayacağıdır.
Kiliselerin yönü doğuyadır
Zamanın kısa tarihi--Stefan Hawking
Bir dalga boyu—birbiri ardınca gelen dalga tepelerinin yada çukurların arasındaki mesafedir
Uzay 3 boyutludur—zamanı da eklediğimizde 4 boyutlu uzay-zaman olur
Merkürün yörüngesi—güneşin etrafında dönerken, elips biçimli ekseni yavaşça döner ve 360.000 yılda bir tam daire çizer
Işığın güneşin yakınında eğilmesi---güneş doğrudan dünya ve yıldız arasında olduğunda, güneşin kütle çekimi alanı, o andaki konumuna bağlı olarak yıldızın ışığının yönünü değiştirir.
Genişleyen balon evren—evrenin genişlemesi sonucunda, bütün galaksiler birbirinden uzaklaşır. Şişirilen balonun yüzeyindeki benek gibi, birbirinden uzaklaşır
Elektron yörüngesini değiştirip, çekirdeğe daha yakın bir yörüngeye geçtiğinde enerji serbes kalır ve gerçek bir faton ortaya çıkar.
KUANTUM MEKANİĞİNİN BULUNUŞUYLA, OLAYLARIN TAM BİR DOĞRULUKLA TAHMİN EDİLEMİYECEĞİNİ ANLADIK: BELİRSİZLİK HEP OLUCAK VE BU DA TANRI MÜDAHELESİ
ALBERT EİNSTEİN
Berlinde prof iken 1. dünya savaşı başlar
Yahudi bir aileden geliyordu
Hitler almanyada iktidara geldiğinde usa de idi ve geri dönmedi
Almanyanın nükleer bomba yapmasından endişe duygu ve usa de yapılmasını önerdi
Ancak bomba atılmadan önce nükleer savaşa karşı uyarılarda bulunuyordu.
GALİLEO
1600 lü yıllarda Kopernik kuramına inanmıştı
Katolik klisesi kopernik ve Galileo kuramlarını yasakladı
ISAAC NEWTON
İnsan ilişkileri çok kötü idi ve sevilmiyordu
Leibniz ile rakipti
Uzay 3 boyutludur—zamanı da eklediğimizde 4 boyutlu uzay-zaman olur
Merkürün yörüngesi—güneşin etrafında dönerken, elips biçimli ekseni yavaşça döner ve 360.000 yılda bir tam daire çizer
Işığın güneşin yakınında eğilmesi---güneş doğrudan dünya ve yıldız arasında olduğunda, güneşin kütle çekimi alanı, o andaki konumuna bağlı olarak yıldızın ışığının yönünü değiştirir.
Genişleyen balon evren—evrenin genişlemesi sonucunda, bütün galaksiler birbirinden uzaklaşır. Şişirilen balonun yüzeyindeki benek gibi, birbirinden uzaklaşır
Elektron yörüngesini değiştirip, çekirdeğe daha yakın bir yörüngeye geçtiğinde enerji serbes kalır ve gerçek bir faton ortaya çıkar.
KUANTUM MEKANİĞİNİN BULUNUŞUYLA, OLAYLARIN TAM BİR DOĞRULUKLA TAHMİN EDİLEMİYECEĞİNİ ANLADIK: BELİRSİZLİK HEP OLUCAK VE BU DA TANRI MÜDAHELESİ
ALBERT EİNSTEİN
Berlinde prof iken 1. dünya savaşı başlar
Yahudi bir aileden geliyordu
Hitler almanyada iktidara geldiğinde usa de idi ve geri dönmedi
Almanyanın nükleer bomba yapmasından endişe duygu ve usa de yapılmasını önerdi
Ancak bomba atılmadan önce nükleer savaşa karşı uyarılarda bulunuyordu.
GALİLEO
1600 lü yıllarda Kopernik kuramına inanmıştı
Katolik klisesi kopernik ve Galileo kuramlarını yasakladı
ISAAC NEWTON
İnsan ilişkileri çok kötü idi ve sevilmiyordu
Leibniz ile rakipti
Var olmanın gücü- Eckhart Tolle
Sf 26—iyi olmaya çalışarak iyi olamazsınız:zaten içinizde olan iyiliği ortaya çıkmasına izin vererek yapabilirsiniz
Kominizmin en büyük hatası,tüm insanlarda olan bozukluğu dikkate almadan plan yapmas. Yani ego
(yıllardır ben de aynı bu fikre sahiptim ama bunu kimseye söyleyemiyordum, çok saçma bulacakları için. Benim gibi düşünen biri daha varmış. Çünki kominizmde herkese fırsat ve imkan eşitliği sğlanması çok iyi bir sistem ancak insan nefsi her zaman ve her yerde kendine pay biçmek istediği için, komonizdede üst tabaka ayrıcalıklı oldu, alt tabakayı unuttu ve amaç gerçekleşemedi. Kominizmi yıkan insanlar oldu)
Sf 39—dilde ses telleri taraından üretien 8 temel ses var. A—e—ı—i—o—ö—u—ü—
Diğer sesler hava basıncı ile üretilen konsonontlar
Sf 78—hiçbir şey egoyu haklı olmak kadar besleyemez.. Şikayet etmek, başkalarında hata bulmak, egonun varlık duygusunu güçlendirir.
Sf 84-85--—ego kişisel değildir
Kolektif seviye..biz haklıyız, siz haksızsınız..şeklinde zihin yapısı kurumlarda, uluslarda, dinlerde, ideolojilerde vardır.
Ben egosunun tehlikeli olduğunu görmekteyiz. Bu gezegende insanların birbirine uyguladıkları şiddetin büyük çoğunluğu suç organizasyonlarının yada zihinsel özürlü kişilerin ürünü değildir.
Sf 86—savaş bir zihin yapısıdır.
Sf 88—sadece görmek istediğiniz görür ve onu da yanlış yorumlarız
Sf 93—egonun kendini üstün hissetmesi gerekir
Sf 97—ego ihtiyaçlarını karşılanması için bir çeşit rollere bürünür. Bazı roller gizlidir, bazılar açık.Bazı roller başkalarının dikkatini çekmek için tasarlanmıştır. Ego asıl enerji kaynağının sizde olduğunu bilmez ve bu yüzden dışarıda arar. Egonun aradığı, varlığını onaylatmaktır.
Sf 121--..acım için seni sorumlu tutuyorum..egonun söylediği budur
Haklı olmak, zihinsel bir kale yaratır
Sf 122—ego akıllı olabilir ama zeki değildir. Akıllılık , kendi küçük hedeflerini izler. Zeka, her şeyin birbiri ile bağlantılı olduğu büyük resmi görür.
Sf 126—şu an nasılsa, böylesine karşı çıkmak, egonun temek özelliğidir.
Başkalarına acı çektiren şeyler yapanlar bunun farkında bile olmazlar. Bu işaret edildiğinde öfke ile inkar ederler, akıllıca tartışmalara girişirler.
Sf 156—her şey sürekli hareket halinde olan enerji alanlarıyla titreşir. Oturduğunuz sandalye, okuduğunu zkitap, son derece katı ve hareketsiz gibi görünebilir, çünki organlarımız onların titreşimlerini algılamak üzere yaratılmamıştır. Maddi eşya olarak algıladığımız şey, belli bir hızda titreşen enerjilerdir. Düşüncelere, maddeden daha hızlı titreşir. Düşüncelerin kendilerine ait frekansları vardır.Olumsuz düşüncelere alt seviyede, olumlu düşünceler
Üst seviyede.
Sorun olumsuz düşünce trenini durdurmamanız değildir: durmak istememenizdir. Nedeni acı bedenin sizle beraber yaşayıp, sizmiş gibi davranmasıdır. Acı beden için, acı zevkdir.
Sf 163—popüler basınhaber değil, olumsuz duygu satmaktadır Yani acı beden içi yiyecek
Sf 268--..cehenneme uzanan yolun taşları, iyi niyetlerle doludur…Hedfleriniz yda eylemleriniz değil, kaynaklandığı bilinç durumu önceliklidir.
Sf 274—bir iş adamı olduğunuzu ve yoğun stres ve mücadele ile geçen 2 yıl sonra çok iyi satan bir ürü ortaya koyduğunuzu düşünelim. Başarılı mısınız?2 yıl n-boyunca hem kendi vücudunuza hem de dünyaya, çevrenizdekilere olumsuz enerjiler yaydınız. Sonuçlar ve araçlar aynıdır. Araçlar insanın mutluluğuna katkıda bulunamıyorsa, sonuç da bulunamaz. Eylemler çoktan kirlenmiş olduğundan, mutsuzluk yaratacaktır
Kominizmin en büyük hatası,tüm insanlarda olan bozukluğu dikkate almadan plan yapmas. Yani ego
(yıllardır ben de aynı bu fikre sahiptim ama bunu kimseye söyleyemiyordum, çok saçma bulacakları için. Benim gibi düşünen biri daha varmış. Çünki kominizmde herkese fırsat ve imkan eşitliği sğlanması çok iyi bir sistem ancak insan nefsi her zaman ve her yerde kendine pay biçmek istediği için, komonizdede üst tabaka ayrıcalıklı oldu, alt tabakayı unuttu ve amaç gerçekleşemedi. Kominizmi yıkan insanlar oldu)
Sf 39—dilde ses telleri taraından üretien 8 temel ses var. A—e—ı—i—o—ö—u—ü—
Diğer sesler hava basıncı ile üretilen konsonontlar
Sf 78—hiçbir şey egoyu haklı olmak kadar besleyemez.. Şikayet etmek, başkalarında hata bulmak, egonun varlık duygusunu güçlendirir.
Sf 84-85--—ego kişisel değildir
Kolektif seviye..biz haklıyız, siz haksızsınız..şeklinde zihin yapısı kurumlarda, uluslarda, dinlerde, ideolojilerde vardır.
Ben egosunun tehlikeli olduğunu görmekteyiz. Bu gezegende insanların birbirine uyguladıkları şiddetin büyük çoğunluğu suç organizasyonlarının yada zihinsel özürlü kişilerin ürünü değildir.
Sf 86—savaş bir zihin yapısıdır.
Sf 88—sadece görmek istediğiniz görür ve onu da yanlış yorumlarız
Sf 93—egonun kendini üstün hissetmesi gerekir
Sf 97—ego ihtiyaçlarını karşılanması için bir çeşit rollere bürünür. Bazı roller gizlidir, bazılar açık.Bazı roller başkalarının dikkatini çekmek için tasarlanmıştır. Ego asıl enerji kaynağının sizde olduğunu bilmez ve bu yüzden dışarıda arar. Egonun aradığı, varlığını onaylatmaktır.
Sf 121--..acım için seni sorumlu tutuyorum..egonun söylediği budur
Haklı olmak, zihinsel bir kale yaratır
Sf 122—ego akıllı olabilir ama zeki değildir. Akıllılık , kendi küçük hedeflerini izler. Zeka, her şeyin birbiri ile bağlantılı olduğu büyük resmi görür.
Sf 126—şu an nasılsa, böylesine karşı çıkmak, egonun temek özelliğidir.
Başkalarına acı çektiren şeyler yapanlar bunun farkında bile olmazlar. Bu işaret edildiğinde öfke ile inkar ederler, akıllıca tartışmalara girişirler.
Sf 156—her şey sürekli hareket halinde olan enerji alanlarıyla titreşir. Oturduğunuz sandalye, okuduğunu zkitap, son derece katı ve hareketsiz gibi görünebilir, çünki organlarımız onların titreşimlerini algılamak üzere yaratılmamıştır. Maddi eşya olarak algıladığımız şey, belli bir hızda titreşen enerjilerdir. Düşüncelere, maddeden daha hızlı titreşir. Düşüncelerin kendilerine ait frekansları vardır.Olumsuz düşüncelere alt seviyede, olumlu düşünceler
Üst seviyede.
Sorun olumsuz düşünce trenini durdurmamanız değildir: durmak istememenizdir. Nedeni acı bedenin sizle beraber yaşayıp, sizmiş gibi davranmasıdır. Acı beden için, acı zevkdir.
Sf 163—popüler basınhaber değil, olumsuz duygu satmaktadır Yani acı beden içi yiyecek
Sf 268--..cehenneme uzanan yolun taşları, iyi niyetlerle doludur…Hedfleriniz yda eylemleriniz değil, kaynaklandığı bilinç durumu önceliklidir.
Sf 274—bir iş adamı olduğunuzu ve yoğun stres ve mücadele ile geçen 2 yıl sonra çok iyi satan bir ürü ortaya koyduğunuzu düşünelim. Başarılı mısınız?2 yıl n-boyunca hem kendi vücudunuza hem de dünyaya, çevrenizdekilere olumsuz enerjiler yaydınız. Sonuçlar ve araçlar aynıdır. Araçlar insanın mutluluğuna katkıda bulunamıyorsa, sonuç da bulunamaz. Eylemler çoktan kirlenmiş olduğundan, mutsuzluk yaratacaktır
Düşünceler--Marcus Aurelius
Sf 40—gün ışıyınca kendi kendine şöyle der:
bugün meraklılarla, vefasızlarla, kaba, kıskanç, bencil kişilerle karşılaşacağım.
Bütün bu kötülükler insanın başına iyiyi ve kötüyü bilmedikleri için geliyor.
Ama iyinin doğasını kavramış ve onun doğru:
kötünün doğasını kavramış ve onun yanlış olduğunu bilen, yanlış yapan kimsenin doğasını kavramış ve onun, benimle aynı kandan, aynı tohumdan geldiği için değil, benimle aynı zihni, tanrısal parçayı paylaştığı için akrabam olduğunu bilen bana o insanların hiç birinden zarar gelmez, hiç biri beni dürüst olmayan eylemlere bulaştırmayı başaramaz: ne de ben akrabam olan kimseye öfkelenebilirim, ne de onda nefret edebilirim. Çünki birimize karşılıklı yardım etmek için doğduk biz, tıpkı ayaklar, eller, gözkapakları, iki sıra diş gibi. İşte bu nedenle, birbirine karşı davranmak doğaya aykırıdır: birbirine kızmak, ondan nefret etmekse, kuşkusuz ona karşı davranmak olur.
bugün meraklılarla, vefasızlarla, kaba, kıskanç, bencil kişilerle karşılaşacağım.
Bütün bu kötülükler insanın başına iyiyi ve kötüyü bilmedikleri için geliyor.
Ama iyinin doğasını kavramış ve onun doğru:
kötünün doğasını kavramış ve onun yanlış olduğunu bilen, yanlış yapan kimsenin doğasını kavramış ve onun, benimle aynı kandan, aynı tohumdan geldiği için değil, benimle aynı zihni, tanrısal parçayı paylaştığı için akrabam olduğunu bilen bana o insanların hiç birinden zarar gelmez, hiç biri beni dürüst olmayan eylemlere bulaştırmayı başaramaz: ne de ben akrabam olan kimseye öfkelenebilirim, ne de onda nefret edebilirim. Çünki birimize karşılıklı yardım etmek için doğduk biz, tıpkı ayaklar, eller, gözkapakları, iki sıra diş gibi. İşte bu nedenle, birbirine karşı davranmak doğaya aykırıdır: birbirine kızmak, ondan nefret etmekse, kuşkusuz ona karşı davranmak olur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)