Önsöz sf8—symposion: atinada özel şartlara, kurulu toplantı. Akşam üstü başlayıp, geç saatlere kadar devam eder. 2 kısımdır. İlk kısım deipnon—misafirlerin ellerini ve ayaklarını köleler yıkar çepçevre serilmiş sedirlere uzanırlar ve yemek başlar. Deipnon denen yemek faslı ne kadar sürerse sürsün önemli değildi. Yemekte fazla konuşulmaz ve içki içilmez. Yemek sonrası tanrılara dua edilir. Şarap sunuları dökülür. Şölenin asıl kutsal kısmı symposion başlar. Symposion bir törendir. Her symposionda eflatunun ki gibi önemli konular konuşulmaz ama tanrılara şiirler okunur. Şiir okumanın ve içmenin de töreni vardı. Bir başkan seçilir ve ne kadar ve ne içileceği, hangi konualr hakında sırayla kimlerin söz alacağı, şiir okuyacağı kararlaştırılır. Symposionda hazır bulunan çalgıcı kadınlar da şiir okunurken kaval çalarlar.
Sf 13—insan neden çirkin bir şey yapmaktan utanır da güzel şey yapmak ister?
Sf 15—seven tanrılara yakındır, özünde tanrılık vardır.
Sf 15—sevgi de bir tek değil
Sf 16—tanrılarla ilgi 2 türlü sevgi var orta malı sevgi ve göksel sevgi. Orta malı sevgide bedenlerini canlarında daha çok severler, üstelik de sevdiklerini daha çok aptallar arsında seçerler.
Sf 18—tanrılar da , insanlar da sevene tam bir özgürlük vermiştir.
Sf 22—hıçkırık tutunca: 1—nefesini uzunca tut, geçmezse 2—gargara et, geçmezse 3—bir şeyle burnunu karıştır
Sf 23—hekimlik beden yapısında öyle bir değişiklik yapar ki sevginin biri öteki yerine geçer. Sevgiyi olmadığı ve olması gerektiği yerde yaratmasını bilir.yahut da tersine bulunup da bulunmaması gereken yerden kaparıp atar.
Sf 24—müzik sanatı ahenk ve uzlaşmaya dayanıyor. Alçakla yüksek ses ayrı kalsaydı ahenk diye bir şey olmazdı. Çatışan, uyuşamayan şeyler ahenk kuramaz. Ritm için de böyledir.
Hekimlikte olduğu gibi ayrı şeyleri sevgiyle kaynaştırıp, uyuşturmak.
Sf 35—sevginin başına ne gelirse gelsin zorla gelmez, sevgi ne yaparsa yapsın zorla yapmaz, çünki her insan gönül güzelliği ile onun emrine girer. Hiçbir zevk sevgiden üstün değildir.
Sf 36—hiç kimse kendinde olmayanı, kendi bilmediğini başkasına ne verebilir ne de öğretebilir.
Sf 37—sizde yoksa peşine düşersiniz, varsa bir hazine gibi gizlersiniz (sevgi—fulya not)
Sf 47—bilgisizlik neden kötüdür? Cahil kişi güzellikten, iyilikten, akıldan yoksunken hepsini kendinde toplamış sanır da ondan. Bilgeler de bilgisizler de düşmezse bilginin peşine, kimler düşer? İkisi ortasında olanlar.
Sf 52—yalnız beden değil tabiat, huy da değişir. İnanışlar, arzular, zevkler, dertler, kaygılar bunlar hiç kimsede aynı kalmaz. Bilgi bakımından da hep aynı kalmayıp, hep değişir bildiklerimiz. Unutma, bilginin silinmesidir.
Sf 56—düşün ne olur, bir görebilse insan güzelliğin kendini: tanrı güzellini!
Sf 57—insan kolay kolay kendine sevgiden daha iyi yardımcı bulamaz.
Sf 88—insan birini sevince dost hangisidir? seven mi, sevilen mi? Yoksa ikisi arasında fark yok mudur?
Sf 90—nefret eden, nefret edilenin düşmanıdır.
Sf 95—güzelin ve iyinin dostu ne iyine de kötüdür. 3 türlü varlık kabul ediyorum. İyi, kötü, ne iyi, ne kötü.
Sf 103—bir insan, başka bir insan için dostluk, aşk, arzu gibi şeyler duyuyorsa bu duyguların tek sebebi ikisinin ruhları, huyları, adetleri veya görünüşleri arasında bir uygunluk bulunmasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder